Yok saymak...
Yazar: Fevzi Yılmaz
Arsenikli su konusunda artık sona gelindi.
Daha önce de yazdık; 'AKP arsenikli su ile CHP'yi boğmak isterken kendi kazdığı kuyuda kendisi boğuldu.'
Aslında AKP iktidarına, İzmir üzerinden oynamak istediği kirli oyunun yanlış olduğunun, demokratik bir şekilde hatırlatılması gerekiyordu. Neyse ki, 'Bir musibet bin nasihatten iyidir' misali; ne AKP tarafından yapılması düşünülen zehirli su propagandalarına, ne 'İzmirliye zehirli su içiriyorlar' pankartlarına, ne de sayfa sayfa gazete ilanlarına gerek kalmadı.
İzmirli, İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin yapmayı düşündüğü, ancak su sorununu büyük ölçüde çözecek barajların AKP tarafından nasıl engellendiği gerçeğinin farkına vardı.
İzmir'de buna inananlar çok.
Ben de onlardan biriyim.
CHP için bu büyük bir fırsat.
Şimdi bu fırsatı zafere dönüştürmek için bir şansları daha var. 29 Mart 2009 yerel seçimleri. İzmir'de yapılan anketler, AKP'nin henüz önemli bir oy kaybına uğramadığını gösteriyor.
Ama, şu da bir gerçek; uzak ara seçim kazanmak imkânsız da değil.
***
CHP için İzmir'de seçim kazanmak imkansız değil.
Doğrudur.
Ama;
Bornova'da adayı olduğu dönemde Kocaoğlu, '60 ayda 60 proje' diyerek, 'belediye başkanlığının halka hizmet üretme makamı' olduğunu net bir şekilde ortaya koymuştu.
Aziz Kocaoğlu, Büyükşehir'e göreve geldikten sonra da 'makyaj değil, İzmir için olmazsa, olmaz' projelerini yaşama geçirmek istedi. Tabi ki bu projelerin yaşama geçirilmesi ve başlanan işlerin zamanında bitirilmesi konusunda sıkıntılar yaşadı. Bu sıkıntıları hala da yaşadığı bir gerçek.
Ancak;
Evrende ya da doğada yapılan her iş mükemmel değildir. Bir başkan tarafından yapılan bir iş ne kadar mükemmel olursa olsun, başka bir siyasi ona farklı gözle bakabilir. Ya da yapılan hizmette değiştirilmesi gereken bir yön bulabilir.
Bu doğaldır.
Belki de doğru eleştiri gelişmenin özüdür. Yani eleştiri aslında var olmanın da temelidir.
Ama burada eleştiriyi nasıl yaptığınız da çok önemli. Eleştirinizde karşınızdaki insanı parçalamaya ya da şiddet uygulamaya çalışırsanız; o zaman eleştiri 'yok saymaya' dönüşür.
İşte en büyük tehlike de budur.
Eleştiriler, bu anlamda yapılmadığı ölçülerde eleştiri, eleştiriyi yapana zarar yazar.
AKP'de siyasi eleştiriyi, 'yok saymak' şeklinde yapmıştır.
'Yok sayma' sonrası, AKP'nin bugün geldiği nokta bellidir.
İzmirli de bunun farkındadır.
***
İzmirli bir şeyin daha farkındadır.
Hatta ciddi kuşkuları da vardır.
Görevdeki başkanlara karşı parti içerisindeki eleştiriler, 'yok saymak' şeklinde yapılmaktadır.
Parti içerisindeki her grupçuk için diğer grup; 'tu kakadır'.
'Tu kaka' şeklindeki 'yok sayma' eleştirilerinin Deniz Baykal'a da nasıl yansıdığı ortadadır.
Deniz Baykal'ın aday tespitlerinde izlediği yol buna en güzel örnektir. Baykal, İzmir'i bazı iş adamlarına sorma gereği duymuş, örgüte ciddi bir mesaj vermiştir.
Örgüt bu mesajı bile algılamakta zorluk çekmiştir.
Deniz Baykal da farkındadır ki; örgüt içerisinden doğru, yapıcı eleştiriler yapılmadığı gibi, görevdeki başkanlar için kendisine yansıtılan, sadece 'yok saymadır'.
Görünen o ki; CHP örgütü kendi içindeki yapıcı eleştiriyi yaşama geçiremediği ölçüde, İzmir'de aday belirlemelerinde söz sahibi olacak güç, örgüt dışındaki unsurlar olacak.
Bu anlamda CHP örgütünün bir kez daha kendi 'iç'ine bakmasında yarar var.
Doğru eleştiri mi?
Yok sayma mı?
İzmir'de bu ayrımın iyi irdelenmemesi, kötü.
Farkında olmamak belki haklı neden olabilir, bugün gözlemlenen daha büyük tehlike; farkında olup, gereğini yapmak istememe.
İşte CHP için asıl tehlike bu...
Hani derler ya; dost acı söyler.
Benden söylemesi...