Güç...
Yazar: Erdal İzgi
Bir yılda, bir asırlık varlık tükettiğimiz dünyada, canlı neslini hızla yok ettiğimiz yaşamda tek temel değer olmanın zaferini ilan etmiştir.
Bir toplumda; "sen benim kim olduğumu biliyor musun?" çıkışları artmışsa, o toplumda güçlü-güçsüz ilişkileri dengesiz cephe haline gelmiştir.
Başarılı, bilgili, kültürlü, mutlu, huzurlu, iyi niyetli, uzlaşmacı, sağduyulu, hoşgörülü, ortak akılcı, toplumsal düşünceli, katılımcı, ilkeli, prensiplere bağlı, yasalara uyumlu, paylaşımcı olmak yetmez.
Seni güçlü kılıyor mu, ona bakacaksın!
İnsanlar arası, kıtalararası yaşam felsefesi olmuştur GÜÇ.
***
Bildiğimiz ama dillendiremediğimiz farklı bir kültürün içindeyiz.
Tüm ilişkiler onun üzerine oluşmaya başladı.
Birey olma hakkımızın bile oraya bağlı olduğuna inanıyoruz.
Siyasi, ticari, içtimai, askeri ve hatta seksi hareketlerde akla gelen ilk soru oluyor;
"Şimdi kimin borusu ötecek?"
Çünkü şartlanmışız...
Güçlü olanın denetleme, emretme, yönetme hakkı vardır!
***
Güç kültürü; sevgi-saygının değil, sebeplenme-nemalanmanın abi-ağa-reis-patron olgularını yaratmıştır.
O ağabeyler, siyasetten ticarete, genelden yerele yönetme hakkını kendilerinde görmeye başlamıştır.
"Güç bendeyse, kimse beni konuşamaz, yazamaz, dokunamaz" zihniyetindedir.
Dikkatle baktığınızda, toplumsal sessizlik içinde giderek aynaya sığmaz olduklarını ve "her şeyi bilen" noktalara taşındığını görürsünüz.
Geçmişlerini bilmenize rağmen haklılığını kabul edersiniz. Sorgulamayı, anlatmayı, düşündükçe imalı gülümsemeyi bile bırakırsınız.
Çünkü onlar güçlüdür, abidir, reistir, patrondur...
Nasıl oldukları değil, ne oldukları önemlidir.
***
Ne yazık ki;
"Ya güçlü olacaksın, ya da güçlü ekibin parçası" virüsü beyinlere girmiştir.
Kim daha güçlü, kimin daha üstün ilişkisi var" yarışması başlamıştır.
Savaşım, bir eksen üzerine dönmektedir.
Güçlü olanın, "bir de karşı tarafından gözüyle bakayım" düşüncesizliği, güçsüzün çaresizlik tescili olmuştur.
Karşındakinin hakkını umursamadan, elde etmek için yapılan her hareketi mubah görmenin yaratacağı güç; insan ilişkisini, millet-ulus anlayışını yok etmektedir.
***
Bunun için söylemler değişmiştir:
"Abime laf yok... O her şeyi halleder, sen de katıl bize.."