Arsenikli suyu ÅŸebekeye verin!
Yazar: Münir Koçarslan
İzmir, üç aydır arsenikli su tartışmasıyla yatıp kalkıyor. Biliyorsunuz, Sarıkız ve Göksu'daki kuyular, sınır değerlerin üzerinde arsenik tespit edilince kapatıldı.
Koca şehrin neredeyse bütün yükü, günler önce kuruyan, dibi görünen Tahtalı Barajı'na bindi. Ve beklenen oldu. Tahtalı'daki su seviyesini iyice düşünce, pompalara çamur ve tortu gelmeye başladı. Sonunda geçen pazar, Tahtalı'dan su çeken üç pompadan ikisi arızalandı. Zorunlu olarak şehrin azımsanmayacak bir bölümünde, her gün 14 saati bulan kestintilere geçildi.
***
Şimdi musluklar akmıyor.
Bu bunaltan yaz sıcağında halk perişan oluyor.
Evlerde doğru dürüsüt bulaşık, çamaşır yıkanamıyor.
Tuvalet ihtiyacını karşılamak bile sorun...
Bir çok kişi, çaresizlik içinde, ellerinde bidonlarla yollara düşüyor. Komşu mahallerindeki camilerin çeşmelerinde kuyruğa giriyor.
Hali vakti biraz daha iyi olanlar, parayı basıyor, damacanalarla menba suyu alıyor.
Ä°zmirli endiÅŸeli... Herkes su peÅŸinde!
Hatta, şimdilik hiç bir sorun yaşanmayan yerlerde bile, "Ne olur, ne olmaz" diye küvetler, kovalar, şişeler dolduruluyor.
Sonra...
Banyoya girip yıkanmak için onca su boşaltılıyor...
Tam da tasarrufa en çok gerek duyulan bir dönemde, israfın en büyüğü...
***
Belli ki bu iş böyle gitmez.
Büyükşehir Belediyesi, haksız eleştirilerden çekinip en büyük hatayı yaptı.
Nasıl mı?
Göksu ve Sarıkız kaynaklarını "arsenikli" diye kapatarak...
Oysa, çarşambanın geleceği, perşembeden belliydi.
Bu kuyular devre dışı kalınca, Tahtalı'nın hızla tükeneceği biliniyordu.
Şimdi benim de katıldığım, zaman zaman ifade ettiğim bir duruma, AKP'li Buca Belediye Başkanı Cemil Şeboy da işaret ediyor.
Evet, arsenikli kuyular kapatılmamalıydı. Bunun yerine, sorun yaşanan kentin sadece kuzeyindeki bölgede, halka bu suyun içilmemesi ve sadece temizlikte kullanılması gerektiği üstüne basa basa ilan edilmeliydi.
Buralara gerekirse tankerle içme suyu dağıtılmalıydı.
Bu yapılmayınca kriz derinleşti.
Diyorum ki, zararın neresinden dönerseniz, kardır. Şu arsenikli suyu şebekeye verin. Ama içirmeyin.
Ağustosun göbeğinde, en kavurucu yaz sıcağında, hiç değilse temizlik, çamaşır için, arseniği çok da fazla olmayan suyu kullandırın.
Peki bunun sağlığa bir zararı var mı?
Yok...
Kim diyor?
Ege Üniversitesi Kanserle Savaş Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ayfer Haydaroğlu...
Ne diyor?
"İçme suyunda düşük yoğunluklarda (10-50 mikrogram/litre arası) arseniğin kanser riskini, araştırma kanıtlarına dayalı olarak artırdığını ileri sürmek olanaksızdır..."
"El yıkama, banyo yapma, çamaşır yıkama sırasında kullanılan sudaki arseniğin yüksek miktarda olması, insan sağlığına zarar vermez. Ancak ağızdan alınan arsenik miktarı çok önemlidir. Yemek pişirmede ve yemek tabaklarının yıkanmasında yüksek seviyede arsenik içeren sular kullanılmamalı."
Yani, ÅŸu:
Musluğunuzdan akan su arsenikliyse içmeyin, yemek pişirmeyin, bulaşık yıkamayın.
Ama banyo yapın, çamaşır yıkayın, evinizi temizleyin.
Bence bu fikir, yazın sıcağında susuzluktan kokuşmaktan, hastalıklara davet çıkarmaktan iyidir.
Bu arada, Büyükşehir de durmayacak, elini çabuk tutacak. Arıtma tesisi kuracak. Yeni kuyular açacak.
Yoksa...
Halk cezayı keser. Adamı seçim sandığına hapseder.