Peki, ÅŸimdi ne oldu?
Yazar: Mustafa Kirman
Kimilerine göre "dağ fare doğurdu" kimilerine göre "demokrasinin zaferi" iddianame ile taçlandı. Bir yılı aşkın bir zamandır kopan fırtına 2 bin 500 sayfayı bulan iddianame ile yerini; her sayfada sanki yeni öğreniliyormuş gibi olaylara, konuşmalara, kimi "belge"lere bakıp bakıp "Aaaa... Vay anasına!" nidalarına bıraktı. Bu köşeyi izleyen dostlarımız biliyorlar; son yazılarda Ankara'daki bir başka türlü iktidar savaşının tarafı olmayacağımızı sıklıkla vurguladım. Ortaya çıkan iddianame bir kez daha bu gerçeği gözler önüne serdi. Bizi taraf olmaya zorlayanların bir kanadı, ortaya çıkan iddianameyi ellerinde sallayarak durumun vehametini anlatadursunlar... Dedik ya; "Siz kimi kandırıyorsunuz?"
Avukatlığa soyunan tarafa da bir çift sözümüzü yineleyelim: Sığ politikalarınız yüzünden altınızdan kayıp giden halının ucundan tutmayacağız. Kendi lider hegemonyanızı sürdürebilmeniz için payandalık yapmayacağız. Ertuğrul Kürkçü'nün deyimiyle, "Müdafaa Caddesi'ndeki Arslanlı Kapı'nın önünde durdurulan, durdurulacağı gün gibi açık olan "Ergenekon Soruşturması"nda yerimiz ve tavrımız belli. Latincede bir deyim vardır, "Tertium Non Datur"; Üçüncü Yol Yoktur... Aksini düşündük sürekli bu kopartılan fırtına arasında. Dayatılan iki seçeneği elimizin tersiyle itmenin gereğini söyledik durduk ve abartmadan ifade etmeliyim ki; ortaya çıkan iddianame hakkımızı teslim etti.
Soralım bu demokrasi şampiyonlarına; ne var iddianamede bilmediğimiz? Fethullah Gülen'in paçasından ayrılmadan çok farklı çevrelerde arz-ı endam eden ne idiğü belirsiz bir haham yamağının iddianameye giren "belgeleri"nin hangisi yeni? Susurluk'un baş aktörü Veli Küçük ile ilgili bilgiler mi yeni? Silah kaçakçılıkları, uyuşturucu kaçakçılıklarını yeni mi öğreniyoruz? Son iki yılda işlenen siyasi cinayetlerde ortaya çıkan skandallardan da çok iyi tanıdığımız isimler yeniden karşımıza çıkmadı mı? Mafya ile kolkola girerek, "mafia" yeniden yapılandırılarak" darbe yapacakların 76 tane av tüfeği ile yakalanması size de absürd gelmiyor mu? Tekaüte ayrılmış ama; kudretten vazgeçmemiş eski paşaların heyezanları mı yeni? Hırs işte; kimi verilen görevi layıkıyla yerine getirip, köşesine çekiliyor ve resim yapıyor, kimisi de savcıların "neden balık tutmuyorsun?" sorusuna muhatap oluyor!
Hafife almak değil derdim! Ama yıllardır halının altına süpürülmesine göz yumanlar şimdi vardıkları "yeni mutabakat" çerçevesinde bağırsaklarını temizlerken; bize de "cambaza bak" demiyorlar mı; ağır geliyor açıkcası... "Yeni mutabakat" diyorum, çünkü kamuoyu ile paylaşılmayan "mini zirveler"de kararlar alınmış, kimin nasıl tasfiye edileceği, kimin kimin yerine konacağı, hangi maşaların icrayı sanat eyleyeceği çoktaaan belli olmuş. Bize de "Türkiye kendisiyle yüzleşiyor" diye yutturuyorlar.
Hadi, İslamcı liboşları, muhafazakar liboşları, AKP şakşakçılarını anlıyorum da; "eski solculara" ne demeli? "Taraf" değiştirerek topa giriyorlar, demokratlık vaaz ederek "Radikal"liklerine radikallik katıyorlar. "Büyük yüzleşme"ye methiyeler düzüyorlar. Ödenen bedelleri bir çırpıda nasıl da silip bir yana atıveriyorlar, anlamakta zorluk çekiyorum. Ankara'nın yeni çekişmesinde; futbol karşılaşmalarında kulübede heyecanla maça girmeyi bekleyen yedekler gibi zıp zıp zıplıyorlar, yerlerinde duramıyorlar. Sanal paslar alıyorlar; çalıma çıkıyorlar adeta... Üzülmüyor değil insan üzülüyor üzülmesine de; ne bereketliymişiz demekten de geri duramıyorum.
Hani bir hikaye vardır: Osmanlı'nın son dönemleridir. Fransız sefaretinden üst düzey bir diplomat Osmanlı sadrazamını sıkıştırır. Kapitülasyonlar yetmezmiş gibi; daha da ister durur Fransız diplomat. Sadrazam dayanamaz sonunda ve patlar: "Yahu siz dışardan biz içerden bitiremedik bu memleketi... " Kıssadan hisse bir yandan çöken duvarlar bir yandan küresel kapitalizm diğer yandan da içerden vuranları izledikçe; bu anekdot aklıma geliyor. Çok zorluyorlar ama; beyinlerde ve yüreklerde onların seçeneklerine karşı kendi seçeneğimizi dayatacak hala gücümüz ve direncimiz var. İstedikleri kadar kolkola girsinler, "yeni mutabakat"larını dayatsınlar, "eskileri" de yanlarına alıp koro halinde demokratlık naraları atsınlar, "büyük yüzleşmeyi" gözümüze sokmaya çalışsınlar. Bir kez daha gördük ki, ortaya çıkan fotoğraf yıllardır bizlerin tanımladığı aygıtın kendi pisliklerini yeniden şekillendirmenin gayretinden başka bir şey değil. İşte bu yüzdendir ki aslolan, tarihsel olarak bildiğimiz seçenektir. Onlara, kendi içlerindeki hesaplaşmalarına, bizim eski oğlanlara rağmen bu seçenek bizim seçeneğimiz...