Arsenik...
Yazar: Erdal İzgi
Faydasına bak, hayırlı tarafı yok.
4. yüzyılda fark edilmiş, 17 yüzyılda tanımlanmış.
Altın parlatmakta kullanılıyor, tüfek saçmalarına yuvarlak sekil vermek için kurşun içine katılıyor.
Toprakta, suda, canlı organizmalar da bile var.
Cilt, göz, solunum yollarını etkilediğinden savaş gazı olarak kullanılmış.
Frengi salgınlarında verilmiş, ama ayağa kalkan da olmamış.
Cana kıyma, can alma senaryolarının hepsinde başrolde.
Son olarak ABD'de Onkoloji Derneği, lösemi tedavisinde kullanmayı düşünmüş, ertelemiş.
***
Zararı; sayfalar dolusu... Her türlü illet!
Saymaya başlasan; bilmeyene şükretmeyi öğretirsin...
Kanser, ülser, sinir hastalığı, böbrek şoku, koma hali ne varsa...
Ve hatta...
Az ama uzun süreli alınırsa insan genlerini (DNA) değiştiriyor.
Açarsak; kişilik, cibilliyet bozuyor...
Söylentisi bile bir ilçeyi perişan etmiş.
Tokat Niksar'ın ünlü Ayvaz suyunda "arsenik var" dedikodusu çıkarılınca;
2002'de ülkeye su dağıtan koca tesis kapanmış, ilçede insanlar işsiz kalmış, yöre ekonomisi dağılmış.
O nedenle, Niksar'da "arsenik" kelimesi yasaklanmış.
***
Suya değen arsenik, Ankara'dan sonra İzmir'i vurdu.
Ankara'nın "sözde cin" Belediye Başkanı, önündeki işe bakacağına, tuttu İzmir'e taktı.
Suya bir taş attı, herkes ayağa kalktı.
Belki de iyi yaptı...
"Suyumuz temiz" dendi ama anlaşılmayan kesintiler yapıldı.
"Depo bakımı", "elektromanyetik arızalar" mazeretleri çıkarıldı.
İki hafta sonra sudaki arsenik, yüksek oranıyla çıktı.
Takke düştü, kel göründü
Arseniğin İzmir'de karıştırdığı siyaset, el sıkışmayla duruldu ama en karlı çıkan
Ankara Belediye Başkanı oldu.
Oysa...
Arsenik bulaşmışsa; açık, net raporları çıkaracak, doğruları sıralayacaksın, mahcup olmayacaksın.
Milleti de konuşturmayacaksın:
"Beceriksiz santrfor, yeteneksiz kaleciyi milli yapar" diye...