CHP Kurultay sonuçlarına, birçok kişi farklı pencerelerden bakıyor. Birinci bakış; Deniz Baykal'ın başarısının arkasında Önder Sav'ın örgütleyici, birleştirici yapısı var. Önder Sav eğer il ve ilçe örgütlerini istenilen yapıya getirmemiş olsaydı, muhalefetin sesi daha çok yükselecek ve Deniz Baykal bu kadar büyük bir farkla 10. kez kurultay kazanıp tekrar genel başkan olamayacaktı. Bu açıdan bakıldığında tek gerçek var; Önder Sav, Deniz Baykal'ın vazgeçemeyeceği tek isim... Deniz Baykal'ı zirveye taşıyan, perde arkasındaki gizli kahraman.
Diğer bir bakış, bunlara katılmayıp Önder Sav'ın başarısına farklı yaklaşıyor. Onlar; Önder Sav'ı doğrayıcı olmakla suçlayıp; örgütlere "ya benden tarafsın ya yoksun" dayatması üzerine bugünlere gelindiği savunuyorlar. İl ve ilçe örgütlerinin görevden keyfiyetle alındığını sürekli vurgulayarak, "Örgütlerde demokratik bir uygulama yapılmış olsaydı, sonuçların bu kadar açık farkla sandığa yansıması mümkün değildi" görüşünde birleşiyorlar. Onlara göre ne yazık ki Önder Sav 'Terminatör'
İki farklı görüş olsa da sonuçta hedefe varmanın yolunun istikrardan geçtiğini söylemek kaçınılmaz. Yerel yönetimler öncesi çıkacak farklı seslerin, başarı istikrarını bozacağı kesin. Bu açıdan bakıldığında belediye başkanı aday seçiminde, tek seçililik hataları asgariye indirecektir. Aday belirlenmesi de Önder Sav ve Deniz Baykal'ın tekelinde olacak. Bu durumda da Önder Sav'ın İzmir uzantısı olduğunu söyleyenlerin, genel seçimler öncesinde olduğu gibi çevresine verdiği sözlerin yine havada kalacağı ve inandırıcılıktan uzak olacağı kaçınılmaz.

Kurultay'ın İzmir'e yansıması

Bizzat takip ettiğim CHP Kurultayı'nın, İzmir'e yansıması da farklı boyutta olacak. Türkiye genelinde olduğu gibi, İzmir için de kulislerde konuşulan farklı görüşler var.
Birincisi; İzmir'de örgüt yapısında değişim bekleyen büyük bir partili grup var. Sedat Uzunbay'dan Alaattin Yüksel'e, Türkan Miçooğulları'ndan Yılmaz Kaya'ya kadar değişik kesimlerle ortak hareket eden birçok ismi bu grubun içine ekleyebiliriz. Bu grubun, Parti Meclisi'nde yer alan isimlerin tavrını bekleyeceği kaçınılmaz.
İzmir İl Örgütü'nün yeni yapılanmasında değişim bekleyen gruba göre; Parti Meclisi'nde yer alacak İzmirli isimlerden bazıları, A Takımı içerisinde olmayacak, onlarla birlikte hareket etmeyecek, birilerinin dümen suyuna girmeyecek.
Daha da açıkçası; "Artık İzmir'de bir şeylerin değişmesi adına, birilerinin elini taşın altına koyma zamanı geldi de geçiyor" gerçeğini görecek.
Korkuları yok mu?
Var tabii.
Değişim bekleyen grubun ciddi korkusu şu; Parti Meclisi'nde yer alan yeni isimlerin A takımının dümen suyuna girmesi. Böyle olursa; değişimin baş harfi 'D' yi bile telaffuz edemeyeceklerinin farkındalar.
Tabii dümen suyu derken, Deniz Baykal ve Önder Sav'a karşı bir tavır geliştirmelerini beklemedikleri kesin. Onlar için, parti meclisindeki bazı isimlerin, kendilerine Baykal ve Sav'ın İzmir uzantısı görünümü verenlerin dümen suyuna girmemeleri yeter.

Baratalı'dan beklenti

Diğer bir beklenti ise; Parti Meclisi'ne giren Bülent Baratalı, Tülay Özüerman, Canan Arıtman, Rifat Nalbantoğlu'nun birlikte hareket etmeleri. Bu beklenti içinde olanlar, Bülent Baratalı'nın artık suskun kalma düşüncesinden arındığı görüşündeler. Yani, artık Baratalı suskun kalmayacak. Bülent Baratalı'nın en büyük sıkıntısı; Türkan Miçooğulları'nın parti meclis listesinde yer alamaması. Ancak Baratalı ve Miçoğulları'nın parti meclisi içerisinde militan bir tavır sergileme endişesi sonrası, Özüerman'nın listede yer bulduğu görüşü de hakim.
İzmir'deki uzlaşıdan yana olan görüş ise; Deniz Baykal'ın Parti Meclisi listesini yaparken farklı bir mesaj verdiği... Baykal'ın İzmir'deki yapılanmayı, yaşanan olayları yakından takip ettiği, gerçekleri bilerek, Kurultay sonrası İzmir yapılanmasına gerekirse kendisinin müdahale edeceği yönünde... Genel Sekreter Önder Sav'ın da Deniz Baykal ile aynı görüşü paylaştığı.

Beklenen geliÅŸmeler

Kurultay sonrası özellikle yaşanması beklenen olay ise; ilçe başkanları ve Karataş çekişmesi. Kemal Karataş'ın gerek Kurultay'da, gerekse Kurultay sonrası rahat bir tavır sergilemesinin arkasında yatan gerçek, Deniz Baykal'ın sıkıntıya doğrudan müdahale edeceği ve Kemal Karataş'tan yana tavır koyacağı.
Ancak CHP Genel Sekreteri Önder Sav, Kurultay sonrası parti içerisinde her zamankinden daha güçlü bir konumda. Birlikte hareket ettiği örgüt yapısına bakıldığında ise, İzmir hala kendilerine Önder Sav'ın İzmir uzantısı süsü verenlerin tekeli görünümünde. 'İzmir'de CHP içerisinde siyaset yapabilmenin yolu bu örgüt içerisinde yer almaktan geçer' izlenimi verilmek isteniyor. Bu durumda Parti Meclisi'nde yer alan yeni isimlerin bireysel çıkışlar yapabilmesinin olanağı yok denecek kadar az görüşü ön plana çıkıyor. Birebir görüştüğüm Sayın Önder Sav da bir gerçeğin altını çiziyor. Önder Sav; "Ben İzmir'e çağırıldığım zaman geliyordum. Şimdi çağrılmadan da geleceğim".

Neden böyle bir söylem

Önder Sav'ın neden böyle bir söylemde bulunduğu gayet net. İl başkanlığı seçimleri öncesi; Kemal Karataş neredeyse Deniz Baykal'a rağmen il başkanı olamıyordu. Kısacası direkten döndü. Abdül Batur'un Önder Sav'dan aldığı talimat sonrası ilçe başkanlarına inisiyatif koyması Karataş'ı İl başkanlığı koltuğuna getirdi. Tabii Batur bu inisiyatifi koyarken, 'emin olmamamla birlikte'; Önder Sav'ın Abdül Batur'a; "Kemal Karataş Deniz Baykal'ın bizzat adayıdır. Bu konuda sıkıntı yoktur. Gereğini yapın" diyalogu sonrası gereğinin yapıldığı görüşüne katılmamak mümkün değil.
Sonuçta, "Kemal Karataş, Deniz Baykal tarafından göreve getirildi" gibi kamuoyunda bir görüş hakim ancak, son kararı veren ve uygulatan Önder Sav'dan başkası değildir. Tabii bu yorumun Deniz Baykal, Önder Sav çekişmesi gibi algılanması da yanlış olacaktır.
Kemal Karataş bu gerçeği görerek ilçe başkanları ile ilişkilerini bir kez daha gözden geçirerek bundan sonraki adımlarını atmak zorunda. Karataş, Önder Sav'ı yok saydığı takdirde, siyaseti unutmasından başka seçeneği yok.
Zaten, daha önce il başkanlığı yapan İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan ile Karataş arasındaki fark şudur; Selçuk Ayhan şu an görev yapan metropol ilçe başkanlarına rağmen il başkanı olmuştur. Sıkıntılar yaşaması da doğaldır. Ciddi sıkıntılar da yaşamıştır ancak, genel seçimlere kadar görevini başarıyla yürütmüştür. Oysa Kemal Karataş metropol ilçe başkanlarının bizzat delegelerden topladığı imzalar ile il başkanı olmuştur. Sonuçta Kemal Karataş ilçe başkanlarına rağmen il başkanı değildir.
Sonuçta; İzmir siyasetinin belirleyici tek ismi kurultay öncesi olduğu gibi, kurultay sonrası da Önder Sav'dır. Kimsenin dışarıdan ahkâm kesmesinin anlamı da yoktur diye düşünüyorum.

Kurultay sonrası MYK

Kurultay sonrası kartların yeniden karılacağı ortam da MYK seçimleriydi. Seçimlerde sürpriz sonuç ortaya çıktı. MYK için Bülent Baratalı ve Abdurrezzak Erten isimleri konuşulurken; Parti Meclisi toplantısından M. Ali Susam ismi çıktı. Gerçi; M. Ali Susam'ın basamakları hızla değil, bulunduğu statüyü içine sindire sindire yükselmesinin daha doğru olacağı konuşuluyordu. Bu yüzden de MYK için 'erken' söylemleri vardı. Ancak beklenen olmadı. Susam bileğinin hakkıyla MYK’ya seçildi.
M. Ali Susam, Önder Sav'a yakın bir isim olarak MYK'ya girdiği kesin. Artık Sayın Susam'ın önünde yeni bir yol haritası var. Bu yol haritası, kendisini Genel Sekreter Yardımcılığı'na kadar taşıyabilir.
Kurultay sonrası İzmir'de yeni kümeleşmeler olması da kaçınılmaz. Eşref Erdem'e yakın isimlerin sığınabilecekleri yeni liman Mehmet Sevigen gibi görülebilir. Bu isimleri tek tek yazmamızın anlamı olmadığını düşünüyorum. Kurultay sırasında bu görüntüler net bir şekilde ortaya çıktı.
Tüm bu gelişmelerin ışıgında Kurultay yerel seçimlere nasıl yansır? Kimlerin adaylığı tartışılır, bunu da haftaya yazalım…