Pervasızlık!..
Yazar: Barış Kudar
Türkiye yine büyük bir krizin eşiğinde...
Sandıktan nasıl çıktığına kimsenin akıl sır erdiremediği yüzde 46.7'lik oy oranının kendilerine tüm kapıların açtığını sanan Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) daha önce yapılan uyarılara aldırmayınca haklarında açılan Kapatma Davası ile şok geçirdiler.
Ve hemen mağduru oynamaya, olayın yönünü saptırmaya, ard niyetli açıklamalarıyla haklılıklarını (kendilerine göre) savunmaya geçtiler...
Bir Başbakan düşününki "Beyaz kefenle yola çıktık”, "Bu yoldan asla dönmeyiz” diyerek hukukun üstünlüğünü bir anda yerle bir edip kendileri hakkında dava açanları gayrı ciddilik ile suçlayabiliyor... Hedefin kendilerinin değil, kendilerine verilen 16 milyon 500 bin oyu "milli irade” diye nitelendirerek olayı başka bir mecraya sürüklemeye çalışıyor...
Meclis başkanlığı yapmış, daha önce üyesi ve yöneticisi olduğu partileri yargı tarafından kapatılmış bir kişi ilk tepkisinde "Hazırlanan iddianamede garez var, kin var. Bu iddiaların hiçbiri delillere dayanmıyor” diyor. Daha sonra yaptığı bir açıklamada da davayı açan savcıya "Ölüm”ü hatırlatıyor:
"Ölüm en büyük gerçek... Bunu başsavcı da görmeli, tüm siyasetçiler de görmeli. Ölüm bize şah damarlarımızdan daha yakın. Hepimiz faniyiz. Onun için o kapatma davasını falan bırakın bir kenarlara. En büyük hatip musalla taşındaki cenazedir. Susar ama çok şey söyler..."
Yandaşı olan medya gruplarının gazeteleri ve televizyonları davayı açan ve hedef gösterilen Yargıtay Başsavcısı'nın boy boy resimlerini ve görüntülerini yayınlıyorlar...
Kendisini sosyal demokrat gösterip CHP'nin Genel Başkanlığı'na soyunan ancak bunda başarılı olamayan bir diğeri de makam ya da koltuk uğruna saf değiştirdikten ve bakan olduktan sonra kendini AKP'ye adıyor. Dava ile ilgili tepkisini dile getirirken de, "Türkiye'nin iyiye gitmesini ve ileriye gitmesini istemeyen çevreler çok önemli yerlere sızmışlar. Türkiye bununla hesaplaşacaktır, meraklanmayın. Türkiye demokrasisi bu tuzağı aşmayı başaracaktır. Halka güveniyoruz. Hakka güveniyoruz” diyebiliyor...
Hukukun üstünlüğünü en çok savunması gereken Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, "Ortaya çıkan durum bize değil, millet iradesine karşıdır. 16 milyon insanın iradesine karşıdır” diyor...
Anayasa ve yasalarda "Değiştirilemez” kaydıyla yer alan Laiklik kavramını yerle bir edip, laikliği savunanları neredeyse Vatan Haini olarak nitelendirebiliyorlar...
"Benim yüzde 46.7'lik oyum var. Ben kendi hedeflerime varmak için her istediğimi yaparım” mantığı ile hareket ederek Türkiye Cumhuriyeti'nin rejimi tümüyle değiştirmeyi amaçladıkları Yargıtay Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede yer alan bu zihniyet pervasızlığı iyice el almış durumdadır. Kendilerini destekleyen, "Bu dava açılmamalıydı. ABD ne der, AB Ne der?.. Bizi dünyaya rezil ettiler” yolunda yazılar yazan sözde aydın(!) köşe yazarlarından aldıkları destekle sonuna kadar hedeflerinden vaz geçmeyeceklerini açıklamaya devam ediyorlar...
Ey benim güzel halkım...
Sandığa gittiğinizde sizlere birlik, beraberlik, uyum, uzlaşma sözü verenlerin takkiye yaptıklarını her vesile ile gösteren bir partiye oy verdiniz... Ama o parti asıl yüzünü şimdi göstermeye başladı...
Pervasızca bir tutumla "Ben yaptım oldu... Yargı da neymiş?” tavrıyla sizleri nereye götürdüğünün farkına varın artık...