Değeri görmek...
Yazar: Erdal Ä°zgi
Bilgisizlik mi?
Kanıksama mı?
Başkasının yaptığını kabullenememe mi?
Akıl yetersizliği mi?
Nedeni bilinmez, sebebi dillendirilmez.
Ama gerçek şudur:
Değeri göremeyiz, eldekileri değerlendiremeyiz.
***
İzmir için "kuruşla uğraşmaktan, lirayı düşünemez" yakıştırması belki bu nedenle yapılıyor.
Biraz derin düşününce, acı olduğu kadar gurur kırıcı tanımlamaya hak vermemek mümkün değil.
Elimizdekileri deÄŸerlendiremiyoruz.
Tıpkı, Dünya Üniversitelerarası Spor Oyunları için yapılan tesisler gibi.
Etkinlik kazandırılamayan salonlar, havuzlar, kortlar, sahalar "işletme maliyetinden" şikayet edilir, bütçelere "kambur" gibi görünür durumda bekletiliyor.
Oysa ne hayaller kurulmuÅŸtu.
Dünyanın ikinci büyük spor organizasyonu UNIVERSIADE 2005 alınınca, "turizm ve kongreler şehri" hedefli İzmir'e bir de "olimpik kent" sıfatı eklenecekti.
Oyunları kazanma heyecanı, bayrağı Türkiye'ye taşıma sevinci, planları, projeleri hep buna odaklandı.
Devlet kasasından trilyonlar akıtıldı (360 Milyon YTL), eskilerin elden geçirilmesi, yenilerin yapılmasıyla 61 spor tesisi kazandırıldı.
***
İzmir, ülkenin en zengin spor tesislerine sahip kenti unvanını aldı.
Gençlik ve Spor Genel Müdürü Mehmet Atalay'a "Artık uluslar arası yarışmaları düzenleyecek en iddialı ülkeyiz. Bizim olimpik kentimiz var" dedirtecek kadar.
2001- 2004 arasında bu değeri İzmir'e getirme uğraşı verilirken, farklı bir hedef konulmuştu.
Oyunlar bittikten sonra İzmir atletizminden futboluna, tenisinden basketboluna, yüzmesinden okçuluğuna kadar tüm kıta ve kıtalararası tüm organizasyonlara talip olacaktı.
Böylece…
Kent ekonomisi sporla diriltilecek, hatta koşacaktı.
Olmadı, olamadı.
***
Şimdi "Expo… Expo..." çığlıklarıyla güzel bir sevdanın peşinden sürükleniyoruz.
Biraz geç de olsa, yerel-genel rekabeti yaşansa da, kişisel reklâmlar yapılsa da EXPO istemi İzmir'i kenetledi.
Temennimiz; tercih bizden yana yapılsın, İzmir'in hakkı olmayan kadersizliği değişsin.
Olur veya olmaz ama biz elimizdeki değeri görelim.
Tesislerimiz böyle atıl dururken, 31 Mart'tan sonra kampanyalar başlatalım, sporla ilgili genel müdürlükten Cumhurbaşkanlık makamına kadar dilekçeler yağdıralım:
"Uluslar arası spor yarışmalarını istiyoruz."
Yetersiz otellerimize sıralar oluşsun, Çeşme'ye, Foça'ya taşalım. Lokantada boş tabak, durakta taksi kalmasın. Ayakkabı boyacısının kolu yorulsun, klarnetçinin nefesi kısılsın.
Bir turnuva biterken, diğer dalda başkası başlasın.
Böylelikle dünyaya tanıtımı da bedavadan çıkaralım.
İzmir kazansın, İzmirli kazansın. Bereketi Ege'ye yayılsın.
Yeter ki elimizdeki değeri görelim, hakkını verelim.
Un var, ÅŸeker var, yaÄŸ var, peki ne eksik?