Kudret göstergesi olarak gayrimenkul edinme hastalığı
Yazar: Ercan Sever
Bir ülke ve toplumun gelişmişlik kriterlerinden biri de gayrimenkul ile ilişkisi olmalıdır. Gelişmekte olan toplumlarda, birey ve gayrimenkul ilişkisi anomali halindedir. İlişki abartılı ve tutku boyutundadır. Gelişmekte olan veya gelişemeyen toplumların en değerli maddi varlıkları hep gayrimenkulleri olmuştur. Bu psikolojik boyutu ile bir saplantı olup adına Mülk Seviciliği' denebilir. Konu sadece bizleri değil gelişme sürecindeki bir çok ulus ve toplumu ilgilendirmektedir. Bu genel eğilim renk farklılıkları olsa da Türkiye'de daha karmaşık hal alır.
Gayrimenkul-toplum/birey arasındaki bu çarpık ilişkiye öncelikle bizden olmayan bir iki örnek vermek istiyorum. Hafızalarımızda tazeliğini koruyan, 1990'lı yılların ikinci yarısında patlak veren Uzakdoğu krizinin önemli nedenlerinden biri gayrimenkul fiyatlarının hiçbir mantığı olmadan hızla yükselmesiydi. Asya kaplanları olarak anılan çok sayıda Uzakdoğu ülkesinde, şirketler, yüksek maliyetler ile gayrimenkul edinerek sonlarını hazırlamışlardı. Bu furya domino taşı etkisi yaparak ekonomik boyutu ile dünya piyasalarını sarsmıştı. Uzakdoğulu firmalar, gayrimenkul tutkusu ile önce kendi ülkelerindeki gayrimenkullere tavan yaptırmış ardından ABD'de pazarı uçurmuşlardı.
Aslında ABD'de gayrimenkul edinmek konunun önemli alt başlıklarından birini oluşturuyor. Bize daha yakın olan Araplar'ın bu yöndeki tutkuları Uzakdoğulular'dan eskiye dayanır. Petrol zengini Araplar, gelirlerinin önemli bir bölümünü yıllardır ABD'de gayrimenkul edinmeye harcarlar. Dünya'nın finans ve iş merkezi Manhattan'daki gayrimenkullerin yarısının Araplar'ın diğer yarısının ise Uzakdoğlulular'ın olduğu yaygın iddiadır. Zengin Araplar'ın ABD'de mülk edinme alışkanlığı ile son on yıllarda bizim zenginlerimizin aynı ülkede mülk edinme trendinin karakter olarak paralellik arz ettiğini de atlamayalım.
Gelişmekte olan toplumlarda mülk seviciliğine değindikten sonra konunun biz İzmirliler'i ilgilendiren bölümüne girelim. Büyük sayılabilecek bir ülkenin küçük sayılamayacak kenti İzmir'de de mülk edinme hırs halindedir. Aynı zamanda sayfiye kenti İzmir, ikinci konut edinmede oldukça ileridedir. İnsanların ihtiyacı olan kışlık ve yazlıkları edinmesinde sorun yok. Sorun ihtiyaç dışı mekan edinme hırsında. Kiracılarının toplam sayısı küçük bir kasaba nüfusuna denk emlak zenginleri tanıyorum.
Mülk tutkusu öyle bir hal almıştır ki mülk fiyatları ekonomi ile mantıksal tüm bağlarını koparmış ve hep yükselme eğilimdedir. Bugün için kent orta sınıfının yoğun yaşadığı Hatay, Gaziemir, Bornova gibi semt ve ilçelerde yeni bir konutun fiyatı 200 bin dolardan başlamaktadır. Aynı yerlerde biraz daha iyi bir konut için 300-400 bin doları gözden çıkarmanız gerekmektedir. Aman dikkat! tekrar edeyim bu fiyatlar Londra, Paris, Frankfurt gibi Avrupa metropollerine değil! dibimizdeki Gaziemir, Hatay ve benzerlerine ait.
İnsan düşünmeden yapamıyor; ya ben bu paralar ile Avrupa'nın istediğim bir başkentinden konut alabilirim. Peki başta altyapı olmak üzere hiç bir kentsel konfor ve standardımızın erişemediği Paris, Frankfurt, Roterdam ve benzeri Avrupa kentleri ile konut fiyatlarımız neden aynıdır hatta daha pahalıdır? Arazimiz mi küçük, kent konforumuz mu daha fazla, müzelerimiz, meydanlarımızla mı anılıyoruz? Yoksa konutlarımız mı çok lüks? Hiçbiri. Standart dışı konut üretmekte mahir bazı müteahhitlerimiz mi üstün pazarlama kabiliyetine sahip. Üstelik konut dikerken Hazine arazisi üzerinde tasarruf kullanmakta en rahat toplum biziz. İstikrarsızlığı ile maruf Türk ekonomisinde gayrimenkulün en sağlam yatırım aracı olması da bu tutkuyu tek başına açıklamamıza yetmez.
Üzerinde durunca galiba "mülk seviciliği"ni genetik kodlarımıza işlemiş kültürel alışkanlığımız ile açıklayabiliriz. Güveni ve kudreti gayrimenkullerde aramak her şeyden önce sosyolojik ve ekonomik açıdan çok tartışmalı bir durum. Sanırım biz de ve diğer Asyatik toplumlarda gayrimenkule ilgi toprak ve iktidarın tarih boyunca izlediği ilişki seyri ile Batılı toplumlardan farklılaşıyor.
Gazetelerin emlak ekleri, yol ve hava durumu gibi sabit hale gelen emlak piyasası köşeleri, mahalle aralarında bakkal sayısını aşan emlakçılar, TV programlarından eksik olmayan emlak/mortgage uzmanları ve benzerleri gayrimenkul ile ilişkimiz tam da atalarımızın önerdiği gibi "Dünya'da mekan ahirette iman"a uygun. Ne de olsa "Ev alana Allah yardım eder" inancına sahibiz.
Biz çılgın fiyatlar ile gayrimenkul edinmeye devam ettiğimiz sürece yitirdiğimiz tek şey sadece büyük zorluklar ile edindiğimiz birikimlerimiz olmayacak. Her halde aslolan gayrimenkullerimize hayatımızın amacı değil konforu olarak bakmayı becerebilmek.