İzmir, CHP MYK'yı çatlattı
Yazar: Fevzi Yılmaz
İzmir, CHP MYK'yı çatlattı
CHP Genel Merkez tarafından görevden alınan İzmir CHP il yöneticileri adına, CHP İzmir eski Milletvekili Avukat Sabri Ergül tarafından açılan dava sonrası, CHP İzmir İl Başkanı Kemal Karataş ve il yönetim kurulu üyeleri, İzmir 8. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin aldığı kararla görevden alındı.
Bu gelişmeler sonrası mahkeme kararının üzerinden 24 saat bile geçmeden eski il yöneticileri; 'Genel Merkez'in kararlarına uymamak, genel merkezi dava etmek' suçu işledikleri gerekçesiyle tedbirli olarak disiplin kuruluna verildiler.
Bu karar sonrası, Zikri Dursun, Vedat Karataş, Bayram Kurt, Osman Peri ve Hıdır Kaya'nın il yöneticisi olarak görev almaları engellenmiş oldu. MYK kararına göre, Kemal Karataş'a görevi tekrar tebliğ edildi.
Bu gelişmeler yaşanırken, "CHP Genel Sekreteri Önder Sav'ın MYK üyelerini toplantıya çağırmadan bireysel karar alarak Kemal Karataş'ı tekrar göreve atadığı" haberi kulaktan kulağa yayılmaya başladı. Bir süre önce, 'parti içi anti-demokratik uygulamaları içine sindiremediğini' belirterek, CHP'deki görevlerinden istifa eden Genel Başkan Yardımcısı Eşref Erdem ile yaptığım görüşmede, Erdem, önemli açıklamalarda bulundu.
Üzüntü duyuyorum
Eşref Erdem; İzmir de yaşanan olayları, "İzmir'deki arkadaşlar gelişmeleri yakından takip ediyor. Gerçekten yaşananlar üzücü. Cumhuriyet Halk Partisi'nin bu çerçevede mahkeme kapılarında sürünüyor olmasından büyük üzüntü duyuyorum" şeklinde değerlendirdi.
Erdem, dava açan eski il yöneticilerinin görevden alınarak, parti disiplin kuruluna verilmesi ve tekrar Kemal Karataş'ın MYK toplanmadan, Önder Sav tarafından bu göreve atanması iddialarına ilişkin soruyu ise; "Bu konuyu tam ayrıntılı bilemiyorum. Merkez Yönetim Kurulu kısa sürede toplanır mı onu da bilmiyorum. Öyle iddialar da var. Merkez Yönetim Kurulu'nun toplanmadığı gibi iddialar var" şeklinde yanıtladı.
Erdem ile yaptığım görüşmede, sorumun daha anlaşılır olması için, yaptığım diğer bir görüşmeyi aktararak şu soruyu sordum; Sayın Erdem, bir İzmir Milletvekili aynen şu ifadeyi kullandı: "Sayın Önder Sav kararı almıştır. İzmir'e fakslamıştır. Daha sonra karar defterini MYK üyelerine elden göndermiştir." Sizde böyle iddiaları ben de duydum diyorsunuz. Net bir şey söylemeniz mümkün değil mi?" seklindeki soruma ise Erdem, "Benim o konuda gerçekten bir bilgim yok. Ancak; Merkez Yönetim Kurulu üyelerinin büyük bölümünün Adana'da düzenlenen bir bölge toplantısında olduklarını biliyorum. Yani benim bilmediğim bir konu hakkında hüküm vermem de hoşta olmaz, doğru da olmaz, bana da yakışmaz. Onun için ben de sizin gibi izliyorum şimdi. Böyle olaylardan üzüntü duyduğumu belirtmek isterim."
Herkes ile görüşüyorum
Bu konuşmalarımızın ardından konuyu tekrar İzmir'e getirerek; Geçtiğimiz hafta Yakın Plan Gazetesi'ne açıklamalarda bulunan eski İl Başkanı Alaattin Yüksel'in, kararınızdan dolayı kutladığını, parti içindeki antidemokratik uygulamalara karşı mücadelenizi takdir ettiğini söylediğini ve "Eğer Eşref Erdem ile antidemokratik kararlara karşı İzmir'de birlikte hareket etmemiz söz konusu olacaksa, kendisi ile birlikte ortak hareket edebiliriz" şeklindeki açıklamasını hatırlattım. Erdem ise şu yanıtı verdi: "Şunu peşinen söyleyeyim; partili her arkadaşımızla görüşüyorum. Bu konuda benim, o, bu diye bir ayrım içersinde olmam söz konusu olamaz. Bu parti içindeki antidemokratik uygulamalardan rahatsızlık duyan her arkadaşımızla birlikte olurum. Konuşurum, durumu değerlendiririm. Ben de böyle kendimi parti içinde bir grup gibi saymam. Ben parti içinde partici demokrasiden yanayım. Partinin sol sosyal-demokrat bir çizgiye oturması doğrultusunda bir mücadele anlayışı içersindeyim. Bu doğrultuda olan herkes benimle birlikte, ben de onların hepsiyle birlikteyim. Ama o grup, bu grup o grup bir araya gelsin gibi bir anlayış içerisinde değilim. Olmam da mümkün değildir."
Gelişmeleri bekliyorum
Sayın Eşref Erdem'e son sorum ise, İzmir'e ne zaman geleceği oldu. Yanıtı ise; "Hemen gelmekten yana değilim. Daha sonra olabilir. Çünkü ben böyle bir tablonun içersinde olup; bunu kaşıyan, tahrik eden bir noktaya da gelmek istemiyorum. Gayet sorumlu bir Cumhuriyet Halk Partiliyim. Görevlerimden ayrıldım ama benim için Cumhuriyet Halk Partili olmak bile kutsal bir şeydir. Partinin kamuoyunda bu hale getirilmesini seyretmekten de üzüntü duyuyorum. Olmamasını dilerdim. Arkadaşlarımla değerlendirme içindeyim. Bir yol haritası belirliyoruz. Bu değerlendirmelerin sonunda bir şey söyleyebilirim. Şimdi şahsen kendi başıma ortaklıklara düşüp bir şey yapmam söz konusu değildir. Ama bu konuda bana yakın davranan arkadaşlarımız var. Belli değerlendirmeler yapıyoruz, bakıyoruz. Bir süre sonra şekillenir. Bu şekillenme sonrası İzmir'e gelmemin daha doğru olacağını düşünüyorum."
CHP eski İzmir Milletvekili Sabri Ergül'ün açıklamaları
Sabri Ergül, CHP eski İzmir Milletvekili. Bir dönem Deniz Baykal'ın gözdeleri arasında yer alıyordu. Bildiğim kadarıyla bir dönem Genel Sekreter Yardımcılığı da yaptı. Ergül ile yapmış olduğum görüşmede; önce "neden bu yol izlendi?", daha sonrada "Göreve atanmada MYK kararı var mı?" sorularına yanıt aradım. Ergül, öncelikle yapılan anti demokratik uygulamaların artık dayanılmaz boyutlara vardığının altını çizerek, İzmir MYK'yı bi daha çatlattı" dedi. Sabri Ergül özellikle de Kemal Karataş'ın 'kayyum' olarak atanamayacağını, 'kayyum' atama yetkisinin mahkemelerde olacağını söyledi. Kemal Karataş'ın bu durumda konumu nedir? Şeklindeki soruma ise; "Karataş şu an sadece geçici kurul başkanı statüsünde görev yapmaktadır. İzmir il yönetimi şu an boştur. Bu kararı mahkeme karar verdi. Eski yönetim görevine döndü, döndüğü anda bu arkadaşlar disipline verilerek görevlerinden tekrar alındılar. Kemal Karataş hukuk yok sayılarak tekrar keyfi bir kararla atandı. Hukuka göre il başkanlığı şu an işgal durumundadır."
Tabi keyfi karar sözünden anlaşılan; MYK kararı olmaksızın CHP genel Sekreteri Önder Sav'ın tek taraflı bu kararı aldığı. Bu konuda Sayın Ergül; "Evet ben bu görüşü savunuyorum. MYK kararı olduğu tartışılır. MYK üyesi Zekeriya Akıncı, Mahmut Yıldız aynı şeyi söylüyor. Eski il başkanı Zikri Dursun mahkeme kararı ile görevine geri döndü. Arkasından hemen tekrar 15 dakika sonra görevden alındı. MYK kararını göstermişler. Ama bunla ilgili yazıyı da vermediler, neden vermediler, çünkü öyle bir karar alındığı meçhul" açıklamasını yaptı.
Bu açıklama ciddi bir açıklamaydı ben konunun açıklığa kavuşması düşüncesi ile Ergül'e şu soruyu yönelttim; "Bu tip uygulamalar daha önceleri de oldu mu?".
"Şimdi istifalardan sonra MYK üye sayısı 19 ama sayı eksilse bile MYK'nın üçte ikiyle yani 15 kişiyle toplanıp bu kararı alması lazım. Oysa arkadaşlarla yaptığım görüşmede, MYK üyeleri Adana da bölge toplantısına katılmışlar. Bu kadar kısa süre içerisinde ne çabuk Ankara'ya gelip karar alıp, tekrar Adana döndüler düşündürücü tabi. Ayrıca sorunuza yanıt vereyim bu tip uygulama Denizli'de Balıkesir'de de oldu. Daha evvel alınma kararları da öyle alındı. Balıkesir de saat 18:00'de icra memuru gidip kararı uyguladı. Saat 19:45'de faks talimatı geldi, alındı diye. Bu nasıl oluyor. MYK hazır mıydı ki 15 dakikada toplanıp karar verdi. Aynı şekilde Denizli'de de oldu. Denizli'de mahkeme evrakları istedi, vermediler. Aynı şekilde devam edeyim. Ankara 26.Asliye Hukuk Mahkemesi görevden alınmayla ilgili defterleri evrakları istedi. Ki o mahkemenin karar tutanakları Alattin Yüksel de vardır. Mahkeme tenkit etti, ihtar yazısı yazdı. Duruşmalara hala göndermediler. Şimdi ayın 26'sında gönderdiklerini söylemişler bekliyoruz"
Kıssadan yorum
Bu gelişmeler sonrası İzmir CHP bir kez daha belirsizlik içine girdi.
MYK kararı alınarak Kemal Karataş göreve atanmış mıdır?
Karar Önder Sav tarafından bireysel alınıp, atama keyfiyetle mi yapılmıştır?
Kemal Karataş hukuk karşısında il başkanı statüsünde değil, sadece 'Geçici Kurul Başkanı' ise, bugüne kadar yapılan delege seçimlerinin hukuki geçerlilikleri nedir?
Kemal Karataş mustafi midir?
Bir otobüs dolusu sözde CHP üyelerini mahalle mahalle, sandık sandık dolaştırılan ve gariban delege seçici emekçilerinin(!) durumları, alın terleri(!) ne olacaktır?
Yazık değil midir?
Gerçekten söylenildiği gibi, CHP kendi içinden mi hançerlenmektedir?