Dönüş yolu
Yazar: Macit SefiloÄŸlu
Siyaset ile uğraşanlara toplumda kimi kesimler "değersiz" bir muamele yapar. Siyasetin kolay ve işsiz insan işi olduğu kanısı geniş kesimlerde yaygındır. Ta ki, siyasette kişiler önemli bir yere gelince değerleri birden artar.
Örneğin, toplum bulunduğu yörenin belediye başkanına saygı gösterir. Eğer belediye başkanı halkına hizmette kusur etmediği ve değer verdiği sürece kendi değerini de kat kat artırır.
Siyasette insanların bazı görevlere gelmesi ise hayli zaman alabilir. Yıllarca ciddi çalışma ve çaba gösteren siyasetçiler içinden bazıları ön plana çıkıp, bazı önemli görevleri de üstlenirler. Kısacası siyaset, biraz zor, emek vermek isteyen bu da yetmediği gibi başka bazı özellikleri içinde barındırmasını gerektirir.
12 Eylül’ün hemen öncesinde gazeteciliğe başladığım dönemde siyaset yapanlar kıyma makinasından geçirilip, doğranmıştı.
Ortaya yeni siyasetçiler çıktı. Sonraki süreçte siyaset yasaklılarına halk oylaması ile yeniden siyaset olanağı sağlandı. Siyaset yolunda çile çekmiş insanlar yeniden yollara düştü.
Örneğin, CHP ve merkez solun efsane ismi Bülent Ecevit, inanılmaz bir emek ve yıllar süren mücadele ile yeniden dirildi. Koalisyonla bile olsa iktidarın içinde oldu. Başbakanlık koltuğuna yeniden oturdu. Yüzde 3-5 ile başladığı DSP mücadelesini yüzde 20’lerin üzerine çıkardı. Birçok önemli yerel yönetim DSP’lilerin oldu.
Sonra ne oldu? Sonra DSP yıllarca verilen kişisel mücadelelerin, parti olamamanın yıkımını yaşadı. Bülent ve Rahşan Ecevit çiftine parti içinde kim ihbar edildiyse, "doğru veya yanlış olduğuna bakılmaksızın" partiden uzaklaştırıldı. Kim farklı bir görüş sergilediyse o kişi hak ettiği yeri bulamadı. DSP içinde disiplin ile körü körüne itaatkarlık kavramları birbirine karıştı. Sonuçta, çok değerli isimleri bünyesine katmasına rağmen, DSP bugünkü noktaya geldi. Peki bu cenaze kalkar mı?
Pek sanmam. Çünkü, DSP’de hala yöneticilik yapanların kafalarında o günlerdeki uygulamalar var.
DSP’nin yeniden bir Bülent Ecevit efsanesi bulması veya yıllarca çalışması gerekebilir.
Peki ya "Yeni CHP"...
Deniz Baykal’ın DSP benzeri oylarla başlayıp, yüzde 20’lerin üzerine çıkardığı CHP ne olacak?
DSP gibi geriye dönüş yoluna mı girecek, yoksa ileriye doğru yola devam mı edecek?
CHP Genel Başkan Yardımcısı Eşref Erdem’in istifası, diğer istifalardan bu kez farklı oldu.
Erdem’in de içine katıldığı tartışmalara bir göz atmak gerekli. Eşref Erdem ile Genel Sekreter Önder Sav arasındaki en büyük kavga, parti örgütlerinin görevden alınması.
Ama bu noktada önemli bir ayrıntı dikkat çekiyor. Önder Sav’a "Kürtleri bu partiden uzaklaştırdın, şimdi sıra alevilerde mi" suçlaması yöneltiliyor.
Biliniyor ki, CHP son seçimlerde Türkiye’nin belli coğrafi yapılarında başarılı oldu. Bir önceki seçimde Türkiye’nin kıyılarında kalan CHP, daha sonra bu bölgelerin de bazılarını yitirdi.
Erdem’in istifasıyla gelen tehlikenin büyüklüğü ortada. Ancak, İzmir’de Eşref Erdem ile yıllarca siyaset yapanların bile bu istifa süreciyle ilgili endişeleri var.
Birincisi, Erdem’in istifa etmesine karşın hedefine sadece Genel Sekreter Önder Sav’ı alması.
İkincisi ise CHP’nin belli bölgelerden seçmen desteğini yitirdiği süreçlerde bugün yapılan değerlendirmelerin kamuoyu tarafından dillendirilmesine karşın sessiz kalınması.
Üçüncüsü, CHP içerisinde dönem dönem parti yapılanmalarına etkin olan Alevilerin de, diğer hemşeri ve çıkar grupları gibi yanlışlıklar yapması ancak görülmemesi.
Örneğin İzmir’de CHP içerisinde son dönemde "etnik" kimlikler üzerinden gruplaşmalar yaşandı. Kimi partililer doğudan gelenleri sevmiyor, kimisi batılılara diş bilemiş durumda. Mardinliler ise iki ayrı kampta yer alıyor. Türk Mardinliler ile Türk olmayanlar.
Baktığınızda kimse kimseyi içselleştiremiyor.
Büyükşehir Belediye Başkanı seçimlerini anımsayın. Aday olanlar üzerinde "Bu kişi hakkıyla başkanlığı yürütür" tartışması yapılmadı.
Bu tartışmalar sürecinde bugün CHP Genel Merkezi’ni topa tutanlar, istedikleri ismin başkan olması için türlü yollara başvurdular.
Liyakat veya partililik yerine bambaşka etkenler konuşuldu. Hatta bu sürece "Rotaryen veya mason" olmak gölgesi bile düşürüldü.
CHP işte var olduğu bölgelerde böylesine sakıncalı süreçleri yaşıyor. İl Başkanı Kemal Karataş, geçmişte yapılan bazı yanlışlıkları umursamadan kendisine verilen yetkileri kullanıyor.
Bazı kişiler ise kendilerine o görevleri oylarıyla verenleri unutuyor. Partinin Anayasası olan tüzükler ise kimin umurunda.
Sanki, belediye meclis üyeliği, analarından doğma bir hak kendilerinde.
Şimdi gelin bana söyleyin. Bir parti bu kadar ağır tartışmaları kaldırabilir mi?
Elbette kaldıramaz. Kaldıramadığında ise en tehlikeli yola "Dönüş yolu"na girilir. O yola girildiğinde ise gerçekten ileriye hamle yapmak hayli yorucu ve yıpratıcı olmaktadır.