Tanı, teşhis, tedavi
Yazar: Fevzi Yılmaz
3 T : Tanı. Teşhis. Tedavi.
Bu yaşamın her alanında uygulanması gereken yol.
Önce tanıyacaksın.
Teşhisi koyacaksın.
Tedaviye başlayacaksın.
Üçünden birini yanlış uygularsan, sonuç yine hüsrandır.
Hafta içinde; CHP'nin kendi içinde ve dışındaki "başarılı mıyız, başarısız mıyız?" tartışmalarına, Parti Meclisi son noktayı koydu.
Suçluyu da buldular: 2. Cumhuriyetçiler.
Tanı bu.
CHP düşüncesiyle bu sonuç çok da çelişmiyor.
Bu yapının böyle bir düşünce üretmesi kaçınılmaz.
Bu tanıya göre teşhis nasıl konacak?
TeÅŸhis de kondu diyelim.
Tedavi..
Aslında sorun CHP'ye "sosyal demokrat" bir misyon yüklenmesinde.
'Sosyal demokrat' kavramının açılımının yeniden düzenlemesi gerekirken; suçlu aranıyor.
Sosyal demokrasinin yol ayrımında olduğu kesin.
Çevreme baktığımda herkes CHP'yi tartışıyor ama nasıl bir CHP istendiği konusunda kafalar karışık. Herkes bir CHP tarifi yapıyor.
Hala söylemler CHP'deki sorunu "yönetim" sorunu olarak görüyor.
Bir dahaki seçimlerde Baykal'a rağmen oy verenler de olmayacak gibi görünüyor.
Muhalifler de ortalıkta.
Onlar da tanıyı, teşhisi koymuşlar ancak; tedavi derseniz?
Yanıt yok.
Şu soruyu ciddi olarak parti dışında kalan muhalefete de sormak lazım.
"Siz sorunun yönetimde yani, Baykal ve ekibinde olduğunu söylüyorsunuz. Yönetime geldiniz temel sorunlarda bir politika farkınız var mı?"
Örneğin siz parti içi iktidarda olsaydınız, Cumhurbaşkanlığı oylamasına katılır mıydınız?
Cumhurbaşkanını halk seçsin der misiniz?
Peki ABD'nin Türkiye üzerinde uygulamak istediği politikalarına nasıl bakarsınız, AB süreci, laiklik ve azınlıklar konusunda izlediği politikaları doğru buluyor musunuz?
Siz olsanız ne yapardınız?
Başta Mustafa Sarıgül olmak üzere diğer kesimler de bu soruların yanıtını iyice düşünerek vermelidirler.
Aslında bu sorularımı çoğaltmamda mümkün.
Ne yanıt verirseniz verin tanıyı, teşhisi koyun, tedavi sürecinde farklılık oluşturamayacağınız kesin.
Oysa Türkiye gerçeğine bakarsanız, iflas etmiş bir 'sosyal demokrasi' cenazesi var ortada.
İnandırıcılıktan uzak, gerekli açılımlardan uzaklaşmış, etkileyiciliğini kaybetmiş.
İşin özü;
Tanı, sol söylemlerin inandırıcılığını yitirdiği.
Teşhis, yeni açılımların gerekliliği.
Tedavi ise, oluşturulacak yeni açılımların halka nasıl anlatılıp, ne şekilde inandırılacağı.
CHP yönetiminde kim olursa olsun; "sosyal demokrat"ların yeni düşüncelerini topluma anlatmadan, hatta ikna etmeden "iktidar" olma şansları yok.
Bu kısır döngüler olduğu sürece de atı alan hep Üsküdar'dan Ankara'ya rahatlıkla gidecek.
'İzmir'in ağası kim?'
Bu kavramın içeriğine farklı bir boyuttan bakmak lazım.
Önümüzdeki yıl yapılacak yerel seçimlerdeki aday tespitlerinde parti içi ağaların etkinliği kesin.
CHP içerisinde ağa tartışmaları yapılıyor.
Ancak görünürde 'parti içi ağa'dan söz etmek mümkün değil.
Oysa, AKP kendi içerisinde ağasını buldu.
İzmir'e 5 yıldır damgasını vuran Ali Aşlık artık yok.
Genel Başkan Yardımcısı Nüket Hotar Göksel etkinliği her geçen gün azalırken, Mehmet Aydın faktörü yok denecek kadar az.
Abdullah Gül ekibi içerisinde yer alan Mehmet Tekelioğlu, Taha Aksoy ekibinin etkinliği var gibi görünmesine karşın, parti içi asıl 'ağalık' rolünü üslenen isim Vecdi Gönül.
Bu süreçten sonra Büyükşehir Belediye Başkanının, metropol belediye başkanlarının tespitinden, AKP teşkilatlarının yenilenmesine kadar tüm süreçte yetki, Vecdi Gönül de.
Teşkilatlar içerisinde yer almak isteyen isimler, hatta şimdiden belediye başkan adayı olmak isteyenler, artık Vecdi Gönül'ün kapısını aşındırıyorlar.
Vecdi Gönül de bu görevi üslenmenin mutluluğu içinde.