Çok ender görülür.
Bir insanda akıl ile zekanın birlikte olması Allah vergisidir.
Bu verginin üzerine sevgi, saygı, hoşgörü ve iyi niyeti koyma farklı bir yapının becerisidir.
İnsanoğlunun her türlü yozlaşmaya eğilim gösterdiği bir dönemde, böylesine bütünselliği bulmakta ise ayrı bir şanstır.
Ben böyle bir değeri, şansı kaybettim.
Hocamı, arkadaşımı, babamı, başkanımı, tanımaktan onur, sevmekten gurur duyduğum insanı.
Ä°SMAÄ°L SÄ°VRÄ°'yi.
***
Gazetecilik mesleğimin başında
"yaşam pınarı" insanı tanıma fırsatını buldum.
Kendine özgü esprileriyle düşündüren, düşündürürken mesajları almayı ilk kez O'nunla öğrendim.
Cemiyet yönetiminde gencecik üye iken, hızlı karar verme, ileriye yönelik planlamalara o yıllarda tanık oldum.
"Ceketimi sırtımdan çalsalar, karakolun tersine yürürüm" cümlesini yine ilk kez O'nun ağzından duydum.
İşadamlarının, politikacıların ve hatta başbakanların
"Siz uygun görürseniz neden olmasın" şeklindeki kişiye inanç ve güven derinliğini yine o dönemde anlamaya çalıştım.
Sözlerini ders, bilgeliğini öğretmen, insanlara yaklaşımını
"hayatta kazanabileceğim en büyük servet" olarak kabul ettim.
***
Sadece ben değil, onlar, yüzler, binler O'nu hep böyle tanıdı.
Kalp yarasının merhemi olur mu? Evet, isteyene oldu.
Kimi zaman fikriyle, kimi zaman cebindeki son kuruÅŸuyla.
Çünkü o insan
Ä°SMAÄ°L SÄ°VRÄ° idi.
Türk Basını'nın onurlu kalemi, gazetecilerin ak saçlı hocası, dost ve yakınlarının ağabeyi, babası, dedesi.
***
Bugün artık yok.
Sevgisi, hoşgörüsü, iyi niyeti, vericiliği ve diğer değerleriyle gitti.
Zekası hep konuşulacak, aklı hep takdir görecek.
"Acaba ben güzelliklerinin ne kadarını alabildim" diye soruyorum.
Koca bir sıfır.
Çünkü ne doyabildim, ne de
"çırağın olabilir miyim" diyemedim.
Zaten okyanusa kim sahip olabilmiÅŸ ki.
Güzel ve bilge insan, nur içinde yat.
Ben ömrümün yettiği kadar senin çırağın olmaya çalışacağım.