Apolitik duruÅŸ ve geleceÄŸimiz...
Yazar: Barış Kudar
Türkiye aklı başında olanlar tarafından çok önemsenen bir seçimi geride bıraktı...
Ancak her nedense sandıktan çıkan sonuç her kesim için sürpriz etkisi yarattı...
En çok üzülenler ya da sevinenler siyasi parti fanatikleri idi...
***
Bu seçim sonuçlarının ortaya koyduğu ilk gerçek (bana göre);
12 Eylül 1980'in getirdiği en önemli hedeflerden birisi; toplumun apolitize edilmesiydi...
Ve bunda da çok büyük bir başarı elde edildi...
Kenan Evren tarafından başlatılan apolitizasyon hareketi Turgut Özal döneminde hızlandırıldı. Ve bunda da büyük başarı sağlandı... Türk Parasını Koruma Kanunu'nun kaldırılmasıyla "Batı'da ne varsa(!) Türkiye'de olacak" felsefesi ile insanların tüketim çılgınlığına uğratıldığı bu güzel ülkemizde ekonominin en küçük rüzgarda bile yıkılabildiği günleri yaşadık... Dünyada enflasyon oranlarımızla rekorlar kırdık. Paramız en değersiz paralar zirvesinde uzun süre kaldı...
Ne yazık ki bu dönemlerde sürekli başvuru 'merci'lerimiz(!) ABD-AB ve IMF oldu...
Sürekli borçlanıp, borç faizlerini ödemek için yeniden borçlandığımız günlerimizi çok çabuk unuttuk!..
Türkiye'yi seçime zorladığı için çok eleştirilen Kemal Derviş'in politikalarını aynen uygulayınca masa üstü rakamlarına(!) göre ekonomimiz sözüm ona düzlüğe çıktı. (Borç toplamamızın 400 milyar dolara çıkmasına, 80-90 milyar dolarlık sıcak paranın borsayı ele geçirmesine, bütçe açığının sürekli büyümesine karşın, dış ticaret açığının rekorlar kırmasına hiç kafamızı takmadık.) Çünkü açıklanan rakamlarla ekonomi 'aldı başını' gidiyor. Birkaç yıla kalmaz kişi başı gelirimiz de 10 bin doların üzerine çıkacak!..
Bu pembe tabloya bakıp da işsizliğin her yıl yüzde 9-10'lardan yüzde 12-13'lere tırmanmasına karşın düştüğünü söyleyen politikacıların peşine takılan Türk halkının son 22 Temmuz seçimlerinde nasıl oy kullandıklarını gördük...
Sonra da birbirimize sorduk:
"Cumhuriyet mitinglerine akın akın gelenler kimlerdi?..'
"Fındık fiyatlarını beğenmeyen ve yol kesip bakanları protesto eden üretici kime oy verdi?.."
"Politikacının 'Ananı al da git...' söylemi karşısında ezilen çiftçi kime oy verdi?.."
"Öldük bittik diyen esnaf, memur, emekli, işçi kime oy verdi?.."
"Politikacının 'Askerlik yan gelip yatma yeri değildir', 'Kelle', 'Sayın...' söylemlerine karşı meydanlara dolduranlar kime oy verdi?.."
Aslında bunları kendilerine muhalefet görevi biçen(!) sayın politikacılara sormak gerek...
Yıllardır halk için, Türkiye için proje üretmeyen, üretemeyenler daha önce kendilerini var eden söylem ve projelerini de başkalarına kaptırınca, miting alanlarında yalnızca suçlamalarla yetinen ve karşı tarafın iyi düşünülmüş gündem tartışmalarına katılınca 22 Temmuz Seçim sonucu ortaya çıktı...
"Türk Halkı balık hafızalıdır" tespiti de böylelikle tescil edilmiş oldu.
***
Seçimden tek başına iktidar olarak çıkanların bu seçimde de başarılı olmalarının nedenlerine gelince:
Halkın ezilmişliği, fakirliği, fukaralığı, emeğin ayaklar altında kalması, işsizlik, gizli enflasyon ve pamuk ipliğine bağlı ekonominin meyvelerini devlet kesesinden (yani sizin benim cebimden) kömür, torba torba gıda yardımı, bazı iddialara göre para ve altın dağıtarak toplayan iktidar partisinin hiç mi başarısı yok?..
Bu sorunun yanıtına hayır demek mümkün değil...
Zira Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgesi'nde birinci parti olabilme başarısını gösteren iktidar partisinin buralarda kullandığı söylemler ne milliyetçilikti, ne sosyal demokrasi, ne de başka bir şeydi. Din kardeşliğini öne çıkaran ve mazlumu oynayan parti milliyetçilik akımlarının ve bölücülük çabalarına karşın buradan da oy almayı başarabildi... Kullanılan oyların yüzde 47'ye yakınını alabilen ve tabanını çok geniş alana yayabilen parti başarılı olmuş durumdadır...
Apolitize olmuş bir toplum, sosyal kelimesinin içerdiği tüm unsurları kullanmaya çalışan ancak içini bir türlü dolduramayan diğer partiler şimdi oturup düşünmek zorundadırlar:
- Türk Halkının istemleri nedir?
- Sorunlarının çözümü için nasıl reformlar yaşama geçirilmelidir?
- Türk aydınları başta olmak üzere neden sosyal demokratlara oy vermemektedirler?
- Birbirleriyle diyalogdan bile çekinen aynı görüşü benimsemiş politikacılar daha ne kadar koltuklarında oturacaklardır?.. (Not: Henüz resmiyet kazanmış olmasa bile politikadan çekildiğini açıklayan Mehmet Ağar bu değerlendirmenin dışında tutulmalıdır)
Bence hiç umutlanmayın. Oturdukları o koltuğa gelişlerinde uyguladıkları politika ve manevraları gayet iyi bildikleri için koltuklarını yine koruyacaklardır.
Bizler de "Niye 22 Temmuz Seçimlerinde böylesi bir tablo ortaya çıktı?" diye hayıflanmaya devam edeceğiz...