Sokak düğünlerine "dur" diyecek yok mu?
Yazar: Serap Dikmen Ahmetoğlu
Arıyorum! Bu rezalete dur diyecek bir yetkili arıyorum!
İşten eve gelmişim, bütün günün yorgunluğu üzerimde... Ertesi gün işe gideceğim, sabah erken kalkacağım, dinlenmem lazım. Oturduğum apartmana doğru yaklaşırken, attığım her adımda seviyesi yükselen "göbek havası" melodileri kulağıma erişiyor. Apartmana ulaştığımda, acı gerçekle karşılaşıyorum. Evimin dibinde saat 24.00'e kadar sürecek bangır bangır bağıran müzik eşliğinde göbek atan insanlarla karşı karşıya geliyorum. Çift cam pencerelerimi kapatıyorum, yine de sokak düğününün salonumun ortasına kurulmasını engelleyemiyorum... Ne kitap okunur, ne televizyon seyredilir. Düğüne "zorunlu konuk" olmayı bile kabul edemeyeceğim bir noktada, öyle çaresiz kalakalıyorum evimin içinde.
Evinde dinlenmen gerekliymiş, gelen misafirinle iki çift laf edemeyecekmişsin, hastaymışsın, bebeğin varmış, kimin umrunda... Vatandaş evleniyor, oğlunu sünnet ettiriyor. Karışan görüşen de yok. Orkestra tutulmuş, teşkilat kurulmuş. Daha ne, vur patlasın, çal oynasın...
Yarattığı gürültü kirliliğinin yanı sıra, bu düğün sahipleri bir de yolları trafiğe de kapatıyorlar, araç girişi çıkışı olmasın diye. Söz konusu sokak ve bağlantılarından araçların geçme özgürlüğü yok ama onların yol kapatma özgürlüğü var. Vatandaşın evinde dinlenme özgürlüğü yok ama onların yedi mahalleye bangır bangır müzik yayını yapma, göbek atma, el çırpma özgürlükleri var.
Gerçekten garip.
"Milletin salon tutmaya parası mı var?" diyenleri ne kadar gerçeği yansıttığı konusunda düşünmeye çağırıyorum. Gerçek neden "parasızlık" mı "pervasızlık" mı?
Parasızlık olduğunu varsayalım, o zaman vatandaş olarak ben değil ama yetkili kurumlar harekete geçmeli.Örneğin, belediye kentin çeşitli semtlerinde, "sahici" dar gelirli yurttaşlarımızın düğünlerini yapabilecekleri salonlar oluşturabilir.
Sokak düğünü sahiplerine, çevre evlerde oturanları böylesine rahatsız etme hakkını sağlayan yetkili kurum hangisiyse, ondan durumu gözden geçirmesini talep ediyorum. Vergilerini cezaya düşmeden, "affa uğramadan" ödeyen, kentli bir vatandaş olarak sokağımda ve evimde huzur içinde yaşamayı talep etmek, öyle sanıyorum ki hakkım..
Geçim sıkıntısı gibi bahaneler üretiledursun özgürlüklerin bir başkasının özgürlük alanına tecavüz edildiği anda bittiğini hatırlatıyorum. Gerçi "kentlileşememek" olgusu ile sıkı sıkıya bağlı sokak düğünlerinin ruhuna ve bilincine ne derece etki eder bu düşünce, onu da kestiremiyorum.
Sokak düğünü yapan ve buna izin verenler, işin özü şu: Müzik setini son sese kadar açıp mahalleye yayın yapmak da dahil olmak üzere komşu evlerde yaşayanlara çeşitli yollarla gürültü çıkarıp onların yaşamlarına müdahele etmek nasıl medeni bir davranış biçimi değilse, bu da öyle.
Kentte yaşamayı öğrenmek, kentlilik bilincini sindirmek gerek.