Neresinden okuyalım?
Yazar: Macit Sefiloğlu
Ankara'da Cumartesi günü tarihi bir miting gerçekleştirildi. Mitingi kim düzenlerse düzenlesin. Bu tartışmalar çok önemli değil. Önemli olan, bir devlet büyüğü veya bir aydının -ölmesi veya öldürülmesi- sonucu toplanan kalabalığın dışında ilk kez bu kadar büyük bir kalabalık Ankara'dabuluştu.
Peki bu mitingi nasıl yorumlamak gerekiyor. Mitinge bu denli yüksek katılımı (Gerek kurumsal anlamda, gerekse kişisel) hangi ifadelerle anlamalıyız. Kısacası bu buluşmayı neresinden okumamız gerekiyor.
Önce mitingin başladığı ve yüzbinlerce yurttaşın Ankara'da heyecanla bazı mesajları verdiği anlarda televizyonların takındığı tutuma bakalım:
TRT 1 : (Kabasakal'ın Hayaleti) Çok kötü yabancı bir film
TRT 2 : TRT Int ve TRT Türk (3 haber kanalı) : Haber Vizyon isimli program yayınlanıyor ama miting dışında her türlü haberi verdiler.
ATV : Elifnağme magazin programı (Tamer Karadağlı'nın aldatma öyküsü, Deniz Seki ile Hüsnü Şenlendirici aşkı ve ihanet)
Kanal D : Mağazin proğramı - Sezin Erbil ile Alişan'ın ayrılıkları, Çağla Şıkel'in şok açıklamaları!
Show TV : Hamdi Alkan (Cino rolünde) En iyi arkadaşım dizisi
Star TV : Halit Akçatepe ile Bülent Kayabaş'ın en kötü filmlerinden birisi
Bu televizyonların milyonlarca izleyicisi var ama maalesef mitingle ilgili gelişmeleri izlemek bir yana tek kelime bile verilmedi.
İkinci ve önemli haber kanallarına baktığımızda CNN Türk ve NTV saat 11.00'de mitingle ilgili gelişmeleri 8-10 dakika aktarıyor ama canlı yayında kalamıyor. Oysa ABD'den veya AB'den gelen en kötü ekonomi aktörünün basın toplantıları bile bu televizyonlarda canlı yayınla aktarılıyor.
Bir başka haber kanalı SKY Türk ise bu iki kanaldan biraz daha iyi. Normal yayınına bir pencere koyun canlı yayına geçene kadar mitingden bazı görüntüleri aktardı ve sonra canlı yayına geçti.
TV 8'de de biraz geç olsa da canlı yayına girildi. Ama miting neredeyse yarılanmıştı.
Üçüncü bir grupta bazı televizyonları irdelemek gerekiyor. Bunlar ise haberciliği Başbakan'ın emriyle mi kafalarındaki 'sansürcü' anlayışla mı bilinmez hiç Ankara'da bu denli kalabalık olduğunu göstermedikleri gibi haber bile vermiyorlar. Kim diye bakarsanız bu gruba, Samanyolu TV, Kanal 7, TGRT Haber. Bu gruba ne yazık ki ABD'li yeni patronlu Fox'u da eklemek gerekiyor. Türkiye'ye çok hızlı uyum gösterdiler.
Habertürk ise yayınında mitingi vermek yerine, Genelkurmay Başkanı'nın açıklamalarını Cengiz Çandar'a yorumlattığı programını sürdürüyor.
Peki mitingi kim canlı veriyor. Kanaltürk Televizyonu. Bu kez Tuncay Özkan miting katılımcıları arasında. Yani olması gereken yerde. Kürsüde değil.
Bu durumda Kanaltürk Televizyonu bazı kesimlerin şiddetli baskılarına rağmen diğer televizyon patronajlarının hükümete ses çıkaramaması sebebiyle bir ihtiyaç haline geldiği anlaşılıyor. Yani anlayacağınız Kanaltürk diğer yayın kuruluşlarının izlediği çarpık anlayış sebebiyle ayakta kalma konusunda şanslı duruma geçiyor.
Kısa da olsa yerel televizyonların durumuna bakmak gerekli. SKY TV ve Ege TV mitingi vermiyor. Yeni Asır bünyesine geçen İzmir TV haber kanalı niteliğine karşın mitingle ilgisi az ama, en azından İzmir'i derinden sarsan bir trafik kazası ile ilgilendiği için doğru sayılabilecek bir noktayı yakalıyor.
Kim niye katıldı?
Mitinge KESK'in katılmayacağı yönündeki açıklamalara karşın KESK'in bayrağı alandaydı. CHP'nin örgütlü anlayışı elbette mitingi alanının dolmasında etkili oldu. DSP ise İzmir'deki tavrını pek anlayamadım ama Zeki Sezer'in adımı ile İzmir İl Başkanı Özdemir Sökmen'in en azından açıklamalarını tekzip etmiş oldu.
Bu katılımdaki neden sadece laik Cumhuriyeti korumak mı? Bence önemli nedenlerden birisi bu olsa da toplumdaki her kesimin yaşadığı sıkışıklık ve sıkıntıların da payı büyük.
Örneğin, İzmir'den mitinge küçük ve orta ölçekli işadamları dahil, çok geniş bir katılım oldu. Yaşadığı sıkıntıların da insanların AKP hükümeti'ne bir uyarı göndermede etkili olduğunu düşünmeden geçemiyorum. Bir başka önemli yan, AKP'ye genel ve yerel seçimlerde oy verenler dahil mitinge gidemeyelerin evlerini bayraklarla donatması.
Mitingin değişik açılardan yorumlanmaya gerçekten ihtiyacı var. AKP'nin bu mitingi "TBMM Başkanı ve Manisa Milletvekili Bülent Arınç'a" yorumlatmaması bence öncelikli konulardan birisi. Bu mitingi hükümet içinde olaylara daha geniş bakanların yorumlaması gerekiyor.
Yoksa medya cephesinden gelecek destekler AKP'ye yetmeyecektir. Medya dışındaki yatırımları sebebiyle milyonlarca dolar borcu olan ve dolarınen ufak artışında borçları artacağı için konuş(a)mayan holding yönetici ve patronlarının desteği AKP'ye Cumhurbaşkanı seçerken yetebilir. Ama arkasından yapılacak seçimler için yeterli olmayabilir.
Miting ile ilgili son bir not : Başbakan Cumhurbaşkanı adayı olup Köşke çıkması halinde toplumsal muhalefet ile çok sık karşılaşabilir. Çankaya Köşkü süreç içinde Erdoğan ailesi için bir işkenceye dönüşebilir.
Basın özgürlüğü ve AKP
12 Eylül sonrasında gazeteler üzerinde dönem dönem yürütülen baskılar, farklı biçimlerde sürüyor.
Gazete kapatmaların önüne geçilemediği gibi, dağıtım kurumlarının üstlendiği rol ile gazetelerin halka ulaşmasında da sorunlar devam etmektedir.
Öte yandan basının susturulması adına art arda verilen yargı kararlarında da çelişkili durumlar söz konusudur. Henüz yayınlanmayan bir gazetenin yayına konulmayan nüshasının yayınını önceden durdurmak, uluslararası hukuka uyma sözü veren Türkiye'nin, bu sözlerini tutmadığının açık kanıtıdır.
Bu da yetmiyormuş gibi TMSF süreçleriyle gazetelerin editöryal bağımsızlıkları farklı bir tekel anlayışına sokulmuştur. El konulan gazetelerde, köşe yazarlarına değin müdahaleler ibretle izlenmektedir.
Bir dönem aynı baskılardan şikayet eden Adalet ve Kalkınma Partisi'nin şimdi aynı yöntemlere seyirci kaldığı ise üzüntüyle izlenmektedir. Basın tekellerinden şikayet ederken, bugün bu güçle iktidarı pekiştirmenin mümkün olmadığını hatırlatmak isterim.
AKP iktidarı, basındaki bu gidişatın destekleyicisi değil; demokratik, çağdaş bir anlayışı sürdürmek zorundadır. Her fırsatta uluslararası normları (türban gibi) Türkiye'nin gündemine getiren AKP, yaklaşan seçimler öncesi bu durumdan medet ummamalıdır.
Özen'in çıkışı
MHP İzmir İl Başkanı Müsavat Dervişoğlu'nun İl Genel Meclisi'ndeki CHP ve AKP koalisyonuyla ilgili sözleri, CHP Grup Başkanvekili Yücel Özen'in tepkisine neden oldu. Dervişoğlu'nun Özen'e, "Vatandaşın oylarını koltukları AKP'ye teslim etmek için mi aldınız?" diye sordu. Özen, "MHP İl Başkanı kavga kültürüyle büyümüş. Hatta 1994 seçimlerindeki gibi kapalı kapılar arkasında ihanet kültürünü yaşamış bir partinin il başkanı olması nedeniyle demokrasi kültürünü, İzmir'e hizmet için işbirliği kültürünü anlayamamasına saygı duyuyorum. Hizmette işbirliği protokolü, MHP'nin 1994'te DYP adayı Burhan Özfatura ile yaptığı ihanet protokolü değil, hizmette işbirliği protokolüdür. Bu protokolün her maddesi basın önünde açıklanmıştır. Biz protokolümüzü açıkladık. İhanet protokolünü de sayın başkan açıklasın. Bu pazarlıkta İzmir ve Ankara'dan kimlerin olduğunu, Özfatura'nın bu seçimlerde ödediği faturayı, İzmir halkı merak ediyor"açıklamasını yapınca kıyamet koptu. Burada önemli bir nokta, son günlerde İl Başkanı Selçuk Ayhan'ınbazı açıklamaları yapma konusunda gecikmelerini Özen'in kapattığı görüntüsü. Yücel Özen'i iyi tanıyorum. Siyasetin kaldırmayacağı boşlukları iyi okuyor. Bu açıdan da övgüyü hak ediyor.
Yüksel'in başarısı
Geçtiğimiz hafta sonu Gaziemir Belediye Başkanı Adnan Yüksel'in parti etkinliği dışında yaptığı "Gaziemirliler Gecesi"nin konuğu oldum. Şaşırmadığımı söylersem yalan olur. Adnan Yüksel, kusursuz bir organizasyonda tanıdığım CHP'liler dahil, çok geniş bir kitleyi bir arada toplamayı başarmış. Merkez sağdan AKP'ye katılan Yüksel'e muhalefet eden CHP örgütünün bu geceyi dikkate almasını öneririm.