Bir Yeni Asır bir Sabah
Yazar: Agah Agamemnon
Bakkala özellikle söyledim:
"Her gün bir Yeni Asır, bir Sabah ayır."
TMSF'nin gece yarısı operasyonuyla el koyduğu Sabah Grubu, iktidarın seçimler öncesi basına yönelik yaklaşımını da açıkça ortaya koydu.
Pek çok yayınında, iktidarın ruhunu bile okşayan bu gruba bağlı kurumlarda çalışanlar, "Acaba ne olacak" sorusunu sormaya başladılar.
Haklılar tabii ki.
Düşünün, örneğin Fevzi Yılmaz bilgisayar karşısında oturmuş haber yazıyor; sadece TMSF'ye refakat etmekle görevli polis memuru size yanaşıp:
"Sen şimdi ne yazıyorsun, kötü bir şey mi bu" diye soruyor.
Bizim kuşak bilir.
12 Eylül askeri müdahalesinden sonra, 300 gün gazete çıkmadığını utançla hatırlarız.
Düşünün 300 koca gün geçiyor, siz bir tek gazete sayfasını açıp haber ya da yorum okuyamıyorsunuz.
Dünyada, Türkiye'de neler oluyor farkına bile varamıyorsunuz!
Düşünmek bile istemiyor insan.
Bir polis memuru, sigara içmenin yasak olduğu ve görev yapmaya geldiği bir gazete binasında; neye güvenerek rahatlıkla sigarasını yakar?
Üniformasına mı?
Elindeki telsize mi?
Bu olmaz, olamaz.
Böyle bir tavır; çok sık rastlanabilecek bir olay değildir.
Darbe dönemlerinde bile rastlanabilen bir tavır değildir bu.
Yıl 2007'dir; AB'nin kuyruğuna takılmış giderken buna Yeni Asır'da çalışan emekçiler tanıklık etmiştir.
Ama İzmir'in 112 yıllık çınarı Yeni Asır'da geçen hafta bunlar yaşanmıştır.
Söylemek istemeseler bile, yazamasalar da.
Kimin olursa olsun, bu kişi benim yazılarımda eleştirdiğim Osman Gençer'in bile olsa; bir medya yöneticisinin odasına terör örgütü hücre evine girer gibi girilmez.
Tamam denetimini yaparsın, Fon olarak not etmen gereken bilgileri kayda geçirirsin.
Ama, 112 yıllık bir çınarın, her şeyin ötesinde kurumsallaşma konusunda ulusal basına örnek olmuş Yeni Asır gibi bir çatının altında bunu yapamazsın.
Çarşamba gece yarısı, Sabah'ın İzmirli "onur kalemi" Yılmaz Özdil, yine İzmirli Ergun Babahan ile Son Baskı programına şöyle başladı:
"TRT Haber Dairesi tarafından hazırlanan Son Baskı'ya Hoş Geldiniz"
İşte her şeye inat, muhalif tavrını sürdürme gayreti ve gazeteciliğin gereği budur.
Dinç Bilgin ile Turgay Ciner arasında, hileye dayalı şirket sözleşmesi konuşulur; buna yargı bakar.
Özdil'in dediği doğrudur: "Bir gazete patronsuz olmaz. Bu gazetenin bir sahibi vardır, o da Turgay Ciner'dir. Yargı kararından sonra olanlar olur"
Yılmaz Özdil'in babası, Dinç Bilgin'in şoförlüğünü yapmış gerçek bir emekçidir.
İkinci oğlunu okutabilmek için, taksi şoförlüğü de yaptığını duymuşluğum vardır.
Bilgin'i de tanır, Ciner'i de savunabilir Özdil.
En önemlisi, onun özgür gazeteciliği savunan tavrını örnek almaktır.
Ciner'in olaydan bir gün sonra akşam üzeri Cumhuriyet'in usta kalemi İlhan Selçuk ile görüşmesi önemlidir.
Dikkatinizi çekerim: Gazeteciler Cemiyeti ya da Basın Konseyi muhatabı olmamıştır Ciner'in.
İktidarın maskesini düşüren yayın politikasını sürdüren Cumhuriyet'in bir ustasıyla görüşmüştür.
Sadece bu bile TMSF operasyonunun içyüzünü açıkça ortaya koymaktadır.
İzmir'de Yeni Asır'daki olumsuz durumdan ve dumanlı havadan "görev çıkaran" kimileri olacaktır!
Ama bu ayıptır.
"Şampanya patlatan" medya baronlarından bir farkları olmalıdır bu İzmirlilerin.
Açıkçası, bir turnusoldür bu operasyon.
Ne Yeni Asır eski Yeni Asır olarak; ne etrafınızda "farklı" tanıdığınız isimler, tanıdığız gibi kalacaktır.
Benim çağrım da size;
Her gün inatla bir Yeni Asır bir Sabah alın!
Çankaya'ya çıkan çıkacak.
Ama Çankaya'daki Yeni Asır'ı ele geçirerek, susturarak; 112 yıllık bir Çınarı budayacaklar