İzmir Körfezi'nin batı ucunda yer alan Karaburun, Çeşme Yarımadası'nın en bakir yöresi. Çok virajlı ama keyifli bir yol olan İzmir - Karaburun yolu bir buçuk saat kadar sürüyor. Ben saymadım ama bir yerde okumuştum; Karaburun sapağından bu güzel ilçeye varıncaya kadar tam 303 viraj dönülüyormuş.
![](http://www.kentyasam.com.tr/Konuk/030407sb04.jpg)
Bu güzel yolculuk virajları kadar çevre güzellikleriyle de baş döndürüyor. Her virajı döndüğünüzde karşınıza çıkan dantel gibi işlenmiş küçük koylar bu yolculuğu daha da keyifli kılıyor. Bölgenin doğal güzelliklerini hala koruyor olması da sanırım bu virajlara bağlı. Her ne kadar zorlansak da, "İyi ki virajlı bu yollar" diyesim geliyor.
Karaburun sapağına döndükten sonra Gülbahçe, Karapınar, Balıklıova gibi şirin beldelerin ardında Mordoğan karşılıyor ziyaretçileri.
![](http://www.kentyasam.com.tr/Konuk/030407sb03.jpg)
Mordoğan belde ama Karaburun'a göre daha hareketli bir yer. Giderek artan binalar dikkat çekiyor ne yazık ki... Yol boyunca koylarda yer alan balık çiftlikleri ise daha da tehlikeli bir görüntü sergiliyor. Çiftliklerden gelen koku iyot kokusunu bastırmaya başlamış bile...
Mordoğan'ı arkada bırakıp yine birbirinden güzel köyleri geçtikten sonra Karaburun çıkıyor karşımıza. Kendi halinde, sessiz, sakin ve bakir... Zeytin ağaçlarının dalları arasından aşağıda bir kaybolup bir görünen turkuaz renkli deniz insanın gönlünü çeliyor. Ayaklarımızın altındaki kır bitkileri havayı büyüleyici, tatlı bir kokuyla dolduruyor.
![](http://www.kentyasam.com.tr/Konuk/030407sb02.jpg)
Karaburun kayalar üzerinde kurulmuş, ancak batısı sahil olan sarp, küçük bir ilçe. Bugün Ege Bölgesi'ndeki en bozulmamış doğal alan olan Karaburun Yarımadası'nın bir bölümü doğal ve arkeolojik SİT alanı ilan edilmiş. Geleneksel yöntemlerle ve hiçbir kimyasal ilaç kullanmadan yapılan tarım uygulamaları, henüz yapılaşmaya kurban gitmemiş sahil kesimi bölgenin en imrenilecek özellikleri. Yüzyılların ayak seslerini bugüne ulaştıran taş patikalar ve bir zamanlar Rumlarla Türklerin yan yana oturduğu taş evler, Karaburun'un köylerini süslüyor.
Karaburun, Osmanlı döneminden 1930'lara kadar canlı bir deniz ticaret limanıymış. O dönemde günde yaklaşık 80 geminin buraya geldiği ve ünü hem bütün ülkeye, hem de tüm Akdeniz dünyasına yayılmış yöre şarabını, salkım salkım üzümleri, zeytini ve nefis zeytinyağını başka limanlara götürdüğü biliniyor.
![](http://www.kentyasam.com.tr/Konuk/030407sb05.jpg)
1930'larda ise Balkanlar'dan gelen göçmenler bölgeye yerleşiyor. Bölge 1960'larda büyük kentlere göç vermeye başlıyor. Bu göç dalgası yüzünden Karaburun'un nüfusu bugün de fazla değil ve toprakla ilgilenmek çoğunlukla yaşlı kuşağa düşüyor. Özellikle Karaburun'u dönüp eski Çeşme yoluna dönünce görüyoruz terkedilmiş köyleri. Bazılarında birkaç aile kalmış, bazıları ise hayalet köy görünümünde...
Yine de zeytin bölgenin en önemli geçim kaynağı. Pazarlarında ya da çarşısında, pet şişelerde satılan, ev yapımı zeytinyağları gerçek anlamda birer lezzet mucizeleri... Çeşit çeşit otları da göz ardı etmemek lazım. Enginar ve mis kokulu nergis çiçekleri de üreticilerin yüzünü güldürüyor.
Yolculuğun keyfini çıkarta çıkarta ancak öğle vakti ulaşabildiğimiz Karaburun'da hemen eski limana indik. Yazın da burayı boş bırakmayan birkaç Karaburun sevdalısı nergis ve iyot kokusunu içlerine çekerek deniz kenarındaki yerlerini almış. Burada birkaç küçük lokanta var; salataları harika, balık ve diğer deniz ürünleri zeytinyağında pişirilirken inanılmaz güzel kokular yayıyor çevreye.
![](http://www.kentyasam.com.tr/Konuk/030407sb01.jpg)
Karaburun'a gelirken inanılmaz güzel görüntüler eşlik etti yolculuğumuza. Ancak dönüş yolunda gördüklerimiz de bir o kadar etkileyiciydi. Geldiğimiz yönden değil yarımadanın öteki tarafından yani eski Çeşme yolundan dönmeye karar vererek Yeni Liman tarafına yöneldik. Terkedilmiş köyler, yalnız, yaşlı insanlar, yeni zeytin ormanı çalışmaları, günbatımının doyumsuz güzelliği içinde masalsı bir yolculuk yaptık. Sarp yollar, bir yanı keskin uçurum olan virajlar zaman zaman yüreğimizi ağzımıza getirse de, her anın tadını çıkarmaya çalıştık. Ildırı tarafından yola devam etmek vardı ama nasıl geçtiğini fark etmediğimiz zaman, buna elvermedi ve Yeniköy yakınlarından yeniden İzmir yoluna döndük.