Teröristin ta kendisi
Yazar: Münir Koçarslan
Marketten, kasaptan ne alıyoruz? Kıyma mı, yoksa tavuk kemiği, sakat karışımı, kelle eti sıyrıkları mı?
"Zeytinyağı" gerçekten zeytinyağı mı?
Kırmızı biber yoksa boya mı?
Peki ya lokantada, okulda, hastanede veya işyerinde önümüze ne konuyor? Kimbilir neler yiyoruz neler?
Tabldot mu?
Peki nerede, nasıl yapılmış? Ne malzeme kullanılmış?
**
Benzer soruları günlük yaşamızda sıkça bir birimize sorarız.
Sonra... Sonra televizyonlarda, gazetelerde yayınlanan görüntülere, yazılan çizilen haberlere bakınca öfkeleriniz:
"Nerede bu devlet, nerede bu belediye... Niye herkes seyrediyor. Yok mu bu işe bir dur diyecek babayiğit?"
***
Geçenlerde benzer feryadı tabldot yemek imal eden sanayicilerin başkanından da duyduk.
Ege Yemek Sanayicileri Başkanı Başkanı Ahmet Hakan Ay diyor ki:
"İzmir'de her gün 1 milyon kişiye tabldot çıkıyor. Ama bu işi yapanların yüzde 60'ı kayıt dışı... Yani hayali, ortada yoklar... Dolasıyla görünmeyen, yerleri 'bilinmeyen' bu imalathaneler denetlenmiyor, hijyen koşullarına uyulmuyor.
Kamu kurumlarına, özel sektöre en az 3 YTL'den satılması gereken tablodt 1.25 YTL'ye veriliyor.
Alım satım görevleri fiyata bakıyor. "Ucuz" diyor, gerisini düşünmüyor.
O yemeklerin nasıl yapıldığı, neyle yapıldığı bilen yok. Artık hastaneler zehirlenme vakalarıyla dolup taşıyor."
***
Bunun masum insanların canına kasteden terörden farkı var mı?
Resmen gıda terörü...
Ama maalesef hepimiz suçluyuz.
Yüzsüz adam en kötü malzemeyi kullanıyor. Belediyeler, kamunun denetim kurumları seyirci kalıyor. Siyasiler gereken cezai ve yasal düzenlemeleri yapmıyor. Biz de sanki gözümüz kapalı yiyoruz.
Maalesef hepimiz suçluyuz.