Kayıt dışı hayatlar
Yazar: Agah Agamemnon
Herkes kaptırmış gidiyor; kayıt dışı kavramını sadece ekonomiyle ilişkilendiriyor.
Sadece "kazanç" kayıt dışılığı üzerine konuşuluyor, yorumlar yapılıyor.
Bu ülke öyle bir ülke ki, "insanlar" ve "insanların emeği" kayıtdışı
SKY Türk Televizyonu'nda her Pazar sabah 11.00'de Prof. Yalçın Küçük'ün yorumlar yaptığı "Kalemler ve Kılıçlar" programına takılıp kalıyorum.
İzleyemediğimde, 19:00 ya da 19:30 gibi tekrarı yayınlanıyor; kaçırmıyorum.
Bu ülkenin "insan"dan uzaklaştığını, Prof. Küçük'ün fikirleriyle daha bir net görüyorum.
Ne diyor, Kıbrıs Barış Harekatında ateş hattında savaşmış, İsmet Paşa'nın başbakanlığı döneminde müsteşarlık bünyesinde çalışmış, cezaevine gire çıka bunalmış Prof. Küçük: "Milliyetçi olmak, önce o ülkenin emekçi halkını sevmektir, onların çektiklerini anlamaktır"
Doğru söz, altına imzamı atarım.
Halkını sevmeyen, Anadolu'nun birleştiriciliğini kavramayan adamdan milliyetçi falan olmaz. Olsa olsa "boş kafa" olur.
Nitekim, ülkemizdeki kayıt dışı çalışan, yani sigorta ve iş güvencesinden yoksun insanların oranı; gün geçtikçe daha da yükseliyor.
Zaten, emeğin kurumsallaşmış ifadesi olan sendikalar da kan kaybetmeyi sürdürüyor.
Sözünü bile etmeye gerek yok.
Adı "devrimci" olan emek konfederasyonlarının başkanları, sosyetik mekanda "sol parti" kurma adına kaçak dövüş diyebileceğimiz görüşmeler yapıyor.
Zaten bu konfederasyonun Genel Sekreteri olan şahıs, bir dönem Konak Belediyesi'nde Başkan Yardımcılığı görevinde çok "çam"lar deviren o kişi değil mi?
Hani, maaşlarını az bulup ve kötü davranışları protesto amaçlı sakal bırakan işçilere; "Sakallarınızla yeri süpürseniz, hiçbir şey değişmeyecek" diyen; İsviçre'nin sütüyle yumuşayan bu kişi yani?
Bir önceki genel seçimlerde, CHP'nin İzmir milletvekili adayları listesine giremedi diye, "ithal" saydığı bazı isimlerin rakı masasında fotoğraflarını Yeni Asır'a servis eden kimdi acaba?
"Sol anahtarı" bile olamayacak adamlardan, devrimci sendikaların genel sekreteri çıkarma yeteneğimiz; zaten bugün yaşadığımız emek sömürüsünün asıl resmidir.
Bir de bu gibileri, Hrant Dink cenazesinin düzenleme kurulunun "ses veren" isimleri arasında medyatikleşip, sırıtıyor!
Aaah Kemal Türkler; mezarından çıksan da sol yumruğunu çakıversen böylelerine!
Yani bu ülke biraz da bu gibi "kayıt dışı solcuların yaptıkları" ile bu hale gelmedi mi?
***
İstanbul'da Küçük Dilara'nın yaşadıkları, burada hayatın ucuzluk derecesini gösterdi bize.
İstanbul Belediyesi'nden iş alan muhafazakar üssü MVM İnşaat'ın taşerona yaptırdığı rögar kapaksız bok çukuruna düşmüştü Dilara, 3 kilometre sürüklenip cesedi çıkarılmıştı.
İftar yemekleriyle, torba torba yardımlarla yoksulların yanında görünen bir firmanın insana asıl bakışı bu olayla ortaya çıkmıştı işte.
Üstelik, sorumlu adı altında sadece MVM'nin taşeronu şirketin sorumluları tutuklandı.
Bir de o da Başbakan talimatıyla- İSKİ Genel Müdürü görevden alındı.
Bu ülkede, gazetelerdeki iş ilanları sayfaları, rögar kapaksız bok çukurlarıdır.
Okursunuz "SSK+Yemek+Maaş"
Türkiye'de, bir işyerinde çalışan işçiye SSK yapılması, yemek verilmesi, üstüne bir de maaş verilmesi çok anormalmiş gibi gelir okuyana.
Bir yabancı okuyup anlasa bu ilanları, bir yerleriyle güler herhalde
***
İşte çalışma hayatından sorumlu bir bakan, bütün mekanizmaları denetim için kullandıklarında çoğu kişinin ekmeksiz kalacağı yönünde açıklamalar yaparsa bu ülkede, bunlar olur.
Denetim devre dışıysa, her şey olur.
Bir zamanlar bu görevleri yapmış bazıları, şimdi oturdukları koltuklarda işe alırken birilerini; "Sigorta yapamam" diyorsa, iş işten geçmiştir.
Bir zamanlar, "Tam Bağımsız Türkiye", "İşçiyiz Kazanacağız" diye bağıranların tıkıştırıldığı "resmi bok çukurları"ndaki sesleri duymadık.
Şimdi hepimiz bu çukurun içindeyiz.
Şimdi birileri konuşuyorlar; "Denk bütçeyi yapmak da bize nasip oldu" diye.
Ya da "Şu hastaneleri bana verseniz de, satıverip elimizden çıkarsak" diye
Konuşurlar tabii, bu ülkenin tepesine de otururlar.
"Kayıt dışında, ama bokun içinde bir hayat"ı, içimize biz sindirdik
Onlar tepelere çıkarken, bizler de pisliğin içinde bir fare gibi debelenip dururuz artık.
Hepinize afiyet olsun.