Yüzbinler ve CHP
Yazar: Fevzi Yılmaz
Önce Bülent Ecevit'i kaybettik.
Yüz binler yürüdü.
Menemende Kubilay'ı andık,
Yüz binler yürüdü.
Ardından Hrant Dink'in katledilişi geldi.
Yüz binler yürüdü.
Hafta içinde Uğur Mumcu'yu andık,
Tüm Türkiye'de yüz binler çeşitli etkinliklere katıldı.
Cumhuriyet'in ilkelerine sahip çıkılması konusunda, uyanış mı var?
Yüz binler taşın altına elini koymaya mı karar verdi?
Neler oluyor? Şaşırmaya başladım gerçekten.
Şimdi diyeceksiniz ki; "Bu yargıya nereden vardın?"
Narlıdere'de yapılan Uğur Mumcu'yu anma etkinliklerine katıldım.?Ramazan Urgancıoğlu, önemli bir konuşma yaptı. ?Belki, bir başkası böyle bir konuşma yapsa, pek ilgimi çekmeyebilirdi.?Konuşmayı yapan kişinin Vali Yardımcısı olması, söyleminde çok önemli gözlemler yapması, "bıçak kemiğe dayandı" saptamasına vardırdı beni.
Urgancıoğlu: "Toplum olarak tehlikeler karşısında 'bir şey olmaz' gafletinden kurtulamadık. Eğitim Birliği yasası yavaş yavaş delindi, 'bir şey olmaz' dedik. Türkçe ezan Arapçalaştırıldı "Bir şey olmaz" dedik. Vatan cephesi ilan edildi "Bir şey olmaz" dedik. Şortla askeri törenleri denetleyen cumhurbaşkanımız oldu. "Bir şey olmaz" diye diye, geldik bugüne... AB'ye onursuzca diz çöken başbakanlar gördük. "Demokrasinin gereği diye bir şey olmazcı mı olacağız?" şeklinde konuşarak, sözlerinin sonunu şöyle bağladı; "Bu millet Kurtuluş Savaşı'nı nasıl kazandıysa , Demokrasi savaşını da kazanır. Önder nerede diyeceksiniz? Önder yok, ama biz varız. Önder devri bitti. Gelin hepimiz birer Uğur olalım."
Kim nasıl birer Uğur olur bilemem ama, devletin bir vali yardımcısı konuya bu şekilde bakıp, bu konuşmayı yapabiliyorsa, öncelikle Ramazan Urgancıoğlu'nu cesaretinden dolayı yürekten kutluyorum.
CHP ve cezalar
Genel Merkez'in talimatına uymayarak, Tayland giden CHP Meclis Üyeleri içim MYK (Merkez yürütme Kurulu) beklenen kararı aldı. 'Uyarı ve kınama cezası' verilecek.
Bu karar birçok kişi tarafından yetersiz olarak algılanmış olabilir. Ancak, bu kararın alınmasında MYK'ya gönderilen rapor önemlidir. Böyle bir raporun hazırlanıp hazırlanmadığını bizzat Selçuk Ayhan'ın kendisine sordum. Bu rapor CHP İl Başkanı Selçuk Ayhan tarafından hazırlanmış. MYK'dan kesin ihraç kararlarının çıkmamasında da bu raporun etkili olduğunu düşünüyorum.
Evet... CHP'li meclis üyelerinin Genel Merkez'in kararına uymama gibi tavırları olduğu doğrudur. Ancak burada gözardı edilmemesi gereken iki durum ve iki ayrı grup vardır. Birincisi, gelişmeleri yakından takip etmeden sadece bu geziye katılmak isteyenler, ikincisi ise, Genel Merkez'den böyle bir karar gelmesi sonrası, grup toplantısı bitiminde katılımı artırmak için harcanan özel çaba harcayanlar. Katılımı fazlalaştırmak adına özel çaba harcayanları da kendi içinde genel merkeze karşı, "agresif ve hakaretvari konuşanlar", sessizce uyumlu bir protesto şekilde katılım gösterenler olarak ta ikiye ayırabiliriz.
Bu ayrımlar önemlidir. Kim hangi kategori içerisindedir. Bu isimleri tek tek yazmaya gerek yok. Genel merkeze gönderilen raporun içerisinde sanırım bu isimler ayrıntıları ile yer almıştır.
Ceza kaçınılmaz
İki Belediye Başkanı, Sırrı Aydoğan ve Gökhan Demirağ genel merkezde, belde belediye başkanları ve meclis üyeleri ise, il disiplin kurulunda sorgulanacaklar. Büyük olasılıkla, uyarı ve kınama cezası alacaklar. Yukarda saydığım birinci grup uyarı, ikinci grupta kınama cezası alacaklar. Kınama cezasının tam karşılığı bir yıl süre ile seçme ve seçilme hakkının elinden alınması kısacası, parti üyelikleri askıya alınıyor. Oysa yerel seçimlerin yapılmasına bir yıldan fazla uzun süre var. Kınama cezası alanların bir kez daha seçilmeme gibi sıkıntıları olmayacaktır. Ancak, cezanın içeriği genel merkez talimatına uymamak olunca, tekrar seçilme konusunda risk oluşturacağı kesindir.
Diğer değişle bu partide gerilimi artırmak, genel merkezle Büyükşehir'in arasını açmak üzere düzenlenmiş bir senaryoysa her halde bundan sonraki seçimlerde bunlar fazlasıyla dikkate alınır.
Bu açıdan bakıldığında, Genel Merkez'e giden raporun önemi bir kez daha açığa çıkmaktadır.
Oysa, ılımlı bir rapor yazarak, ortalığı germeyen, her zamanki, uzlaşmacı tavrını yine gösteren Selçuk Ayhan'a karşı belli gruplarca yönlendirilen bazı basın "duayen"lerinin saldırısı aleni sürdürülmektedir. Buna karşılık, basın duayenlerimizin Ahmet Piriştina döneminde Büyükşehir ile ilişkileri ne şekilde olduğu aşikârdır. Bugün de Aziz Kocaoğlu ile ilişkiler aynı çizgiye çekilmektedir. Bu saldırılar, Büyükşehir - örgüt çekişmesine de çanak tutmaktadır.
Hatta il başkanına saldıran bu basın mensuplarının bir tanesinin 15 bin adet kitabının Büyükşehir tarafından satın alınacağı cümle alemin diline düşmüş vaziyette.
Büyükşehir ile her türlü ilişkisini, il başkanına saldırarak sürdürmeye çalışan bu basın mensupları da, gerek genel merkez tarafından gerekse CHP İzmir örgütlerince büyüteç altına alınarak dikkatli bir şekilde izlenmelidir. İl başkanı Ayhan ise, her türlü saldırıya karşı uzlaşmacı tavrından vazgeçerek, basın - Büyükşehir ilişkilerini önce örgütü ile sonra da kamuoyu ile paylaşmalıdır.