Kızmaca, darılmaca yok
Yazar: Macit SefiloÄŸlu
İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin Tayland'da yapılan EXPO Çiçekçilik Fuarı'na "Dev katılımı"nı daha en başından eleştirenler Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu tarafından önce fazla ciddiye alınmadı. Biraz üsteleyenlere ise "Kent düşmanı" muamelesi yapılma eğilimi ağır bastı. Oysa söylem çok açıktı. "Bu kadar kalabalık bir kafileyi biranda Tayland'a götürmek yerine, "Farklı ülkelere farklı meclis üyeleri ile etkili olabilecek grupların götürülmesi" daha makul olacaktı.
Ancak, kentimizin değerli Başkanı ve ona bu yolda akıl fikir verenler herhalde bu görüşte değildi ki, Aziz Kocaoğlu ulusal basına olay yansıyana kadar direndi. Hatta Sayın Kocaoğlu'nun davet ettiklerinin tümü "evet" yanıtı verseydi bu kafile bugünkünün iki katı olabilirdi.
Bu arada milletvekilleri başta olmak üzere bazı grupların geziye gitmemesi üzerine liste bir uçak dolusu halde sonuçlandı. CHP Genel Merkezi'nin son uyarısı bazı isimlerin gitmesini de engelleyince uçakta küçük bir boşluk bile oldu.
Kim ne diyor?
Tayland gezisi bu ülkenin "seks turizminin öncüsü" olarak bilinmesi nedeniyle farklı bir sıkıntının da yaşanmasına neden oldu. Bu nedenle davetlilerde bazıları Tayland'a gider gitmez gezinin bu düşünceye yönelik olmadığını, EXPO 2015 adaylığı için kulis ve lobi amacını taşıdığını yeniden Türk kamuoyuna bildiren mesajlar yolladılar.
Kafile henüz yurda dönmedi. Dönünce neler öğreneceğiz bilemiyorum. Anadolu Ajansı'nın bile beş kişiyle izlediği Tayland gezisine giden meslektaşlarımız bizlere burada yaşananları tüm boyutlarıyla yansıtırlar mı o da kuşku götürür. Ancak, gezinin sonrasında sivil toplum örgütü liderlerinin dışında kalan siyasi kimlikli kişilerin güç günler geçireceğini yine yazmak istiyorum.
Kimse kızmasın.
Birincisi bu geziye Büyükşehir Belediye Meclis üyelerinin götürüleceğinin ilan edildiği meclis toplantısındaki not kağıdından gezinin "Meclis üyelerini hoş tutma" eğilimini taşıdığı açıkça belli.
Daha sonra CHP'nin uyarısını dikkate almayan siyasi kimlikli meclis üyelerinin önünde iki yol var.
Birinci yol, bu uyarıyı "faşitçe" bulduğunu söyleyenlerin çok acilen CHP çatısı altından uzaklaşmaları kaçınılmaz.
Bu yönde beyanları bulunan üçü gezide, biri de İzmir'de olan dört isim açıkça partililerce biliniyor.
Bu isimlerin istifa etmemeleri halinde daha sonra "Faşist uygulamalar süren bir partide neden kaldıkları" sorulabilir.
Diğer bir sorun ise bu isimlere parti üst yönetimi soruşturma açabilir.
Belki de bu isteniyor?CHP içerisinde Tayland'a giden isimlerin iki yönü ağırlıklı olarak dikkat çekiyor. Birincisi DSP'den gelen üyeler. CHP içerisinde Ahmet Piriştina sonrası bazı isimlerin rahat olmadığını gözlemliyorum. Bu üyeler CHP'den seçime yaklaşıldığı süreçte ayrılma olasılıkları her zaman konuşuluyor. DSP içerisinde bir yönetici dostumuzun, "Şimdilik partimize gelmek o isimleri cazip gelmiyor. Seçime doğru geleceklerine inanıyorum" dediğini ben biliyorum.
Tayland gezisine getirilen kısıtlamaya uymayanların belki de bu gerilimi özellikle yarattıkları düşünülebilir. Eski İl Başkanı Alaattin Yüksel'in bu gezi ile ilgili olarak kamuoyuna yaptığı açıklamalar, gezinin formatındaki yanlışlıklardan çok Deniz Baykal'a yönelik hayli ağır eleştirileridir.
Kulislerde Alaattin Yüksel'in Büyükşehir Belediyesi'nin yönetiminde çok etkin olduğu söylemleri sıkça konuşulmaktadır.
Tayland'a yapılan gezinin CHP Genel Merkezi'ne yeniden savaş açma bahanesi olarak kullanıldığı çok açıkça görülüyor. Yüksel'in hemen ardından bir TV kanalında Mustafa Sarıgül'ün açıklamaları dikkat çekiyor.
Tayland gezisini tam anlamıyla doğru bulan İzmir basınından "sadece bir yazar" var. EXPO 2015'i dolayısıyla Tayland gezisini önemsediğini söyleyen yazarların tamamı gezi formatını eleştirirken, "Bunun siyasi bir rüşvet" gibi düzenlenmesine atıfta bulunuyorlar.
İzmir'de sadece ve sadece bir tek isim bu gezinin olumsuzluklarını görmezlikten geliyor. Onun da görmezlikten gelme sebeplerini basın çalışanları değil, İzmir biliyor!
Hoca'nın öğrencilerine alkış
Gezinin ilginç bir noktası ise gazetecilerin "bunalım" geçiriyor olması. Sanıyorum en doğru kararı geziye gitmekten son anda vazgeçen Milliyet Gazetesi'nden dostum Münir Koçarslan verdi.
Çünkü, geziye katılan bir diğer meslektaşımız Tayland'da Fetullah Hoca'nın okulundan gelen öğrencilerin katkılarına alkış tutmuş ve organizasyona kattığı gücü haberinde aktarmış.
Aynı gazetenin yıllarca Hoca'nın yurt dışındaki okullarını açtığı savaşı unutmuş görünüyor. Tayland gezisinin ne kadar ulvi geçtiğini yazmak çabası gazetesinin yıllardır sürdürdüğü genel politikasıyla çelişmesine neden oldu. Bunu anlamak ise pek kolay değil…