Prof. Çığ'ın Güzel İzmir'i
Yazar: Agah Agamemnon
Şu Avrupa Birliği meselesi, Türk insanının iki gramlık televizyon keyfine de su kaçırdı.
Yok Türkiye'nin üyelik sürecinin müzakere başlıklarında sekiz ayrı alanda askıya alınması...
Yok , iki tane daha ekleyelim, bu da (Tayyip Erdoğan'a kapak olsun) der gibi tavırlar..
(Bütün bunlar yetmedi mi gari) derken, "Hadi bir de Kıbrıs'ı da verelim"e geldi işin ucu!
Rum gemilerine-uçaklarına iki limanı ve bir hava alanımızı da açalım, şu AB kapısından geçip rahatlayalım diyoruz, cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmak isteyen Erdoğan sayesinde.
Anlaşılan köprünün altından çok sular akmış.
Türk halkının köprüyü geçene kadarki geleneksel tavrı da, Kıbrıs meselesinin bu hale gelmesinde etkili olmuş.
Cumhurbaşkanlığı konusunda eşinin başını açması tartışmaları gündeme gelen Erdoğan'ın "Allah göstermesin" yanıtı kulaklarımızdayken; AB'ye Kıbrıs ile ilgili bu dayatmalar karşısında "Allah göstermesin" diyememesi de dikkat çekici.
Anlaşılan o ki "eşinin başı", "devletin başı"ndan daha ileri aşamada onun dünya görüşünce.
Bakalım ne olacak, AB uğruna daha neler vereceğiz?
Avrupa Yakası diye bir diziyi izliyor bizim torunlar; orada İdare Müdürü rolünde Burhan Altıntop ve oturduğu apartmanın kapıcısı Gafur var.
Hani pijamaları, çapsız ve beyinsiz İzmir gece hayatı mensuplarının "yeni trendi" olan adam.
Dizide arada bir plazma televizyondan birlikte film, maç falan izleyen bu iki dost(!) arada bir (Ölümüne kankayız) falan diyorlar.
Herhalde bizim de AB ile olan ilişkilerimiz böyle bir zeminde.
Her müzakere sürecinde Türkiye, AB komiserlerine ve liderlerine soruyor:
"Sen beni beğenmiyor musun?"
***
İzmir'den Muazzez İlmiye Çığ geçti. İyi ki de geçti.
Ege Üniversitesi'nde "Atatürk ve Türk Toplumu" konferansından yararlanabilenler şanslıydı.
Biz bu aydınlık görüşlü kadıncağızı yargıladık yahu.
80 küsur yaşında, görüşlerinin arkasında sapasağlam duran Sümerolog Prof. Çığ, bu kente ne de yakışıyordu.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu'nun gösterişi sevmeyen hanımı Dr. Türkegül Kocaoğlu, her adımında yanındaydı Prof. Çığ'ın.
Hatta uğurlanacağı gün, tam bir "dost meclisi" oluşturdular, Büyükşehir'in birkaç hanım bürokratıyla.
Muazzez İlmiye Çığ, Öğretmen Okulu'ndan mektuplaştığı İzmirli arkadaşını görmek üzere trenle İzmir'e geldiğini ve Basmane'de karşılaştığı o geniş avlulu ve çiçeklerle donanmış İzmir evlerini unutamadığını anlattı.
Dost Meclisi'nde İlmiye Çığ'ın pozisyonu, tatlı anneanne ve babaannelerimizden farksızdı.
Samimiyeti ve gözlerindeki ışıltıyla, bu yaşına rağmen hala bilim üretme ve kitaplar yazma amacındaki Atatürk Cumhuriyetinin çağdaşlığına yakışır bir kadın oturuyordu karşılarında.
Prof. Çığ'ın sözünü ettikleri arasında, artık adı Bahçelievler olan, ama şimdi yüksek katlı apartmanlarla dolan semtimiz de vardı.
Ne güzeldi bu semt gerçekten Bahçelievler iken.
Prof. Çığ, yeşilin bin bir tonunun bulunduğu Bahçelievler'i unutamadığını söylerken; yine sahil kesiminde Karantina'nın aşıkların buluşma mekanı olduğunu söylüyordu hin hin.
Bu dost meclisinde o dönemler, Bahçelievler'den sonra İzmir'in bittiği ve şimdi her biri ilçe olan Balçova, Narlıbahçe'nin 10-15 haneli birer köy olduğu konuşuldu.
Prof. Çığ gibi bir "genç yürekli" cumhuriyet vatandaşının, İzmir'in havasını soluduğunu tahmin etmeliydim.
Cumhurbaşkanı Sezer'in bir açıklaması geldi aklıma. Cumhuriyet uğruna "yapmak istedikleriyle genç" bir isim, bir örnek insan Çığ'ı ağırlamanın onurunu yaşadık ya.
Genç görüntüsü altında örümceklenmiş düşünceleri savunanlara sinirimizi biraz olsun aldı bu hafta.
"Çığ"ırlar açmak için, daha nice Muazez İlmiye Çığ'ların yetişmesi bir gereklilik.
Ama dokusu bozulan bu eğitim sistemiyle ve bu iktidar bakışıyla bu amaç ne kadar gerçek olacak?
Göreceğiz.
Hepinize iyi haftalar...