Dumanaltı bir İzmir akşamında
Yazar: Agah Agamemnon
Geride bıraktığımız Perşembe günüydü. İzmir'de ilginç bir hava var; soğuk mu soğuk. Öyle bir duman kaplamış ki ortalığı göz gözü görmüyor. Torunla, Konak'tan dönüyoruz. Çalışanların işten çıkış saatinden bir saat sonrasıydı, belediye otobüsleri buna rağmen dopdoluydu. Otobüste sıkışmak için bir de sıraya girmek zorundaydınız. "Bu manzarayı, durağın hemen karşısında yer alan Büyükşehir Belediyesi binasındaki makam odasındaki koltuğundan, Aziz Kocaoğlu'nun görebilmesi bu kadar mı zor" diye sordum kendi kendime... Hiç olmazsa havanın "dumansız" olduğu günlerde! Torun, "Dede, otobüsü boş ver, çok doludur, oturamazsın" dedi. Neyse ki bindik. Talatpaşa - Alsancak hattında kayıtlı, "Üçkuyular-Balçova" istikametinde çalışan dolmuşlardan birine binmek üzere "yarışa girdik" bu kez. Normal hattında çalışan şoför, akşam 85 YTL ve bir depo LPG karşılığı dolmuşunu gençlere teslim ediyormuş. Bu gençler de, kişi başı 2.5 YTL karşılığında Talatpaşa - Üçkuyular veya Balçova arasında, belediye otobüsü mağdurlarına (!) hizmet veriyormuş. İlerliyoruz, Yalı'dan Karantina'ya Vali Konağı'ndan Göztepe'ye hatta Dalyan'a 300 metre kalana kadar; İzmir'de her yer duman altıydı. Sahil Bulvarı boyunca uzanan yüksek katlı apartmanların bacalarından çıkan duman; esintisiz havada İzmir'i karbondioksite boğuyordu. Refüjdeki ve apartman altlarında otopark altındaki alanlardaki "garnitürü" saymazsak, ortada ne ağaç bırakmıştık ne de yeşil!İnciraltı'na doğru şöyle bir baktım, hava pırıl pırıldı. Berrak bir gökyüzü, Üçkuyular'dan başlayıp İnciraltı'na doğru yüzünü gösteriyordu. İnciraltı Çalıştayı'nda, "Ne akciğeri", "İnciraltı'nı binalarla donatalım" diyenleri hatırladım. O mağduriyet söylemlerini kendi çaplarında siyasi bir silah gibi kullanan bazı tipleri!Jeotermal enerjinin kullanımının önemini aklıma getirdim. "Bir de tam kapasite kullanılsa şu enerji, ne güzel olur" dedim. Balçova'nın dağ esintisinin ne büyük bir nimet olacağını kestirebiliyor musunuz, İnciraltı'nda gökyüzünü engelsiz görebilmenin mutluluğunu neye değişebilirsiniz ki? Soğuk bir gece siz de çıkın dışarıya da, görün İnciraltı'nın ne olduğunu! Kediye "ciğer" teslim edecekleri bilmem; ama ben, oradaki insanlarımızın da yaşamına saygı duyarak ve kolaylıklar getirerek "akciğeri"mizi sahiplenmemiz gerektiğini düşünenlerdenim.
***
Akşam gazetesinin "yemek tarifleri" yazarı, bölge ekindeki köşesinde "cep telefonu sayesinde İnciraltı toplantısını baştan sona takip etmiş gibi oldum" diyordu. Kimi arayıp bu çalıştayı izledi, hep aynı kişiyi mi aradı, aradığı kişiyle sadece İnciraltı konusunu mu görüştü; onu ben bilmem!Ama, (İnciraltı'nı yemek tariflerine alet etmesin) derim. Bir de şu dikkatimi çekti; Yeni Asır Gazetesi'nde şu aralar başlıklarda ve haber içeriklerinde bazı değişiklikler var. Bazı değişiklikler olmuş belli, İzmir'in yayıncılık çınarı Yeni Asır'da. "Bey, Bey"li başlıkların sayısı azaldı. Yeni Asır'ın tepesindeki isim Osman Bey'in bir turizm beldesindeki sorunun çözümü nedeniyle aldığı plaket; geçen Cuma Hürriyet'te önce haber oldu, cumartesi günü de gazetenin eski bakan olan bölge temsilcisinin köşesinde önemle vurgulandı. Ortada sorun çözmek gibi bir işlev varsa biz de alkışlarız Yeni Asır'ı. Ama bugüne kadar birbirlerinin gazetecilik başarılarını haber dahi yapmayan bu isimlerin "karşılıklı selam çakmaları" ne anlama geliyor? Yeni Asır, Haber Müdürlüğü koltuğundan sonra, Yayın Grubu koltuğunda da mı yeni değişimlere gebe, kimbilir? Bu gibi destekler gerektiriyor yeni süreç? Veya Hürriyet'in bölge temsilcisinin yerel siyasete yönelik amaçları böyle bir "centilmenliği" gerektiriyor... Bana göre bu sorular, İzmir'in geleceği açısından büyük önem taşıyor? Cevabını zaman gösterecek... Ama kim ne yaparsa yapsın; halkımın "ihbarcı" özelliğinin meyvelerini bu iki gazeteci değil, sokaklarda yürüyen gazeteci Yenigün Yazarı Hasan Tahsin yiyor. Kızılhaç'tan İzmir'e gelen bir heyetin depremle ilgili bilgilendirici turu; "misyonerlik" propagandası sanılıp halkım tarafından hemen Hasan Tahsin'e iletilmiş. Bizim Tahsin de, "polis ekipleriyle" olay yerine gidince, şüphenin yersiz olduğunu görmüş. Ne dersiniz, halkım Türkiye'ye gelecek Papa'nın Selçuk ziyareti sırasında bizim Hasan Tahsin'i arayıp, "Haçlı seferleri başladı" ihbarında bulunur mu? Olur olur!. . Hepinize iyi haftalar