Kalite belgesi
Yazar: Nesrin Coşkun
Bir hastane eğer kalite belgesi aldıysa bence en azından tertemizdir, mis gibi kokar. Hastalar poliklinikte ayakta, kuyrukta sıkış tepiş olmaz. Kendilerine sunulan banklarda oturur, sırasını bekler. Hastanın kanını hastane personeli laboratuvara götürür, ilaç için refakatçi eczane eczane dolaşmaz. Hele ameliyat için malzeme peşinde koşmaz. Refakatçiler orada burada perişan olmaz.
Sıraladıklarım hastanelere ilk girildiğinde göze çarpanlardan. Bence kalite belgesinin sağlıkta anlamı onlarca maddeden oluşmalı. Oysa bizdeki kalite belgesi şartları arasında çalışanların kağıt üzerinde görev tanımlarının yapılması, başhekimin, laboratuvarın, veznenin kapısında isim levhalarının bulunması, hastanın doktorla görüşene kadar ne kadar bekliyor, yangın anında kimin nereyi kurtaracağı! gibi kıstaslar aranıyor. Yani asıl olması gereken "hasta ile hekim" süreci yok.
Lafı epey dolandırdırdım. Söylemek istediğim Dr. Behçet Uz Çocuk Hastanesi de kalite belgeli hastanelerimizden. Yok ya demeyin. Oysa bugünlerde kapısından girin, başhekimlik binasının. Yani servislerin büyük bölümünün yeraldığı bina. Şu ara asansörler iptal. Bürokrasisi uzunmuş, eskiyen kapılarının değişmesi epey zaman alacak deniyor. Ameliyatlısı, ateşlisi nöbet ya da travma geçireni, ya da röntgeni, BT'si, ultrasonu çekilecek sedyede çıkarılması gereken çocuk hastalar kucakta indirilip çıkarılıyor. Değil birkaç ay, birkaç gün, birkaç saat bile devre dışı bırakılmayacak kadar önemli. Anne babaların, doktorların, sağlık personelinin sıkıntısını anlatmaya gerek yok. İş yönetimde bitiyor. Yoksa o belgeyi alsınlar, yırtsınlar. İşlemlerin hızlanması dileğiyle...
Görüşme orada kaldı
Epeydir bekliyorum. Ama hiçbir sağlık meslek örgütü, sendikası, özel sektör temsilcileri kendileriyle görüşmüyor, görüşmeyecek diye yakındıkları Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ'la son İzmir'e ziyaretindeki buluşmalarını anlatmadı. Neyseki o buluşmanın bant kaydının dökümü geçti elime, okudum. Yakınmalar bildik, yanıtlar da...
Kağıda dökülenler o toplantının havasını, enerjisini, elektriğini yansıtmaktan çok uzak. Kimin hangi ses tonuyla konuştuğu önemli... Öyle ya Akdağ'ın gıyabında yağıp gürleyenler karşısında ne yaptı? Bu toplantı kayıtları bunu vermiyor. "Bakan bizi dinlemiyor, yok sayıyor" diyenlerin bu toplantıdan sonra kamuoyuna söyleyecek en azından kendi meslektaşlarına iletecek bir mesajları olmalıydı. Hem de basın yoluyla.
Sır gibi kalmamalıydı. Akdağ'la konuşmalarından, temsilcisi oldukları meslek gruplarına olumlu ya da olumsuz bir şey çıkmadı mı? Havaya mı konuştular, dinlediler?..
Düşündüren davet
İzmir 112 Acil Ambulans hizmetleri Türkiye'ye örnek ve önder. Yılda 55 bini aşkın acil vakaya, yüzde 91'ine 10 dakikanın altında sürede ulaşıyorlar. 2006'ının ilk altı ayında ise 31 bin 810 hastaya hizmet verdi. Dr. Turhan Sofuoğlu'nun Ege Bölge Koordinatörlüğü'nü yürüttüğü 112 Acil Yardım Hizmetleri Şubesi'nden bir ekip 1-5 Kasım'da Antalya'da yapılan uluslararası katılımlı Ambulans Rallisi'ne katıldı. Sonucu okudunuz, duydunuz. 5 ülke, 11 il ekibi arasından birinci oldular. Başarılarını bu şampiyonlukla taçlandırdılar.
Yarışmaya katılan Polonya ve Çek Cumhuriyeti ekipleri Türkiye Şampiyonu olarak İzmir 112 ekibine ülkelerindeki yarışmalara davet etmişler. Bizimkiler seve seve katılırız, demişler. Ama şimdi kara kara düşünüyorlar, antrenman nasıl yaparız diye. Çünkü yarışma karakışta yapılıyormuş ve hastaya gerekirse kayakla ulaşılıyormuş. Dertleri bu olsun diyerek, başarılarını kutluyorum.
Alarmcı personel
İzmir Sağlık Müdürlüğü, sigarasız kurum olma konusunda epeydir örnek olmaya çalışıyor.
Dr. Levent Kıdak'ın müdürlüğü döneminde kafeteryada da içmek yasaklanmış, gaz odası bile olmayan tiryakilere çatıdaki balkonla kapının önü kalmıştı. Müdürler değişti, kurmaylarda değişiklik oldu. Müdürlük, sigarasızlaşma konusunda çok adım attı ama kaç tiryaki personele bıraktırılabildi, bilmiyorum.
Ancak yönetici, sorumlu düzeydeki personel arasında da sigaradan vazgeçemeyenler, vazgeçemedikleri gibi de odalarında içenler varmış. Onlar içtikçe dumana duyarlı "yangın alarmı" başlıyormuş çalmaya. Anlatılan o ki bir personel "alarm kapatıcı" olarak görevlendirilmiş, çalmaya başlayınca basıyormuş düğmeye. Kaç kez mi? O kadarını kimse saymamış...
İkna turu
Aile Hekimliği'nin pilot uygulanacağı illerden İzmir'de çalışmaların tamamlanamaması yüzünden sisteme planlandığı gibi Ocak başında geçilemeyeceğini yazmıştık. Belki de "seçim arefesi"nin bu takvimi tümden değiştirebileceğini de...
İl Sağlık Müdürlüğü planlarında nisana göre ayarlamalar yaparken, 4 aylık erteleme camida özellikle de sistemin birebir ilgilendirdiği sağlık ocaklarında farklı yorumlara yol açmış.
Ertelemenin karşılığı "uygulanmayacak", "aile hekimliğine geçilmeyecek" diye dillendirilmeye başlanmış. Olmaz diyenler bile inanmış.
Sisteme geçmek için onca çaba sürerken gündeme gelen bu söylentiler öyle yayılıp, öyle inandırıcı olmuş ki İl Sağlık Müdürlüğü alarma geçmek zorunda kalmış. Şimdi tüm sağlık müdür yardımcısı doktorlar, 28 ilçedeki 240 sağlık ocağını gezerek meslektaşlarına aile hekimliğine geçileceğinin garantisini veren konuşmalar yapıyorlar. Ama tarih telaffuz etmeden, "Eğitimler bitince başlayacak" diyorlar.
Aile hekimliği konusundaki dezenformasyona karşı "ikna tur"ları yapıyorlar. Anlayacağınız, "İlla bu sisteme geçilecek" yazılı genelgelerin "okunmayacağı" korkusundan yüz yüze görüşmek için ayağa gidiyorlar.