Yoldaşım, arkadaşım, ağabeyim?
Yazar: Macit Sefiloğlu
Geçtiğimiz hafta bu saatlerde İzmir'in çok önemli bir tartışmasını kaleme alıyordum. Hafta boyunca süren ve bundan sonra da sürmesi kaçınılmaz bir tartışmaydı bu. İTO Başkanı Ekrem Demirtaş'ın Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu'nu yaptığı açıklamalarla "neden hedef aldığı ve bunların perde arkasındaki gerçekleri" yansıtmaya çaba gösterdiğim saatlerdi bunlar..
Yazımı bitirmiştim. Yakın Plan'ın birinci sayfasının şekillendirileceği saatlerde "Son günlerde olduğu gibi yine kısa süreliğine yanından ayrıldığım" ağabeyim Hamit'in sağlık durumuna ilişkin bir telefon aldım. Bunun üzerine hemen eve döndüm.
İlk telefon Mart ayında gelmişti. Telefonun diğer ucundaki ağabeyim, bir özel hastanede yaptırdığı tetkiklerin sonucunu bana okuduğunda dünyam yıkılmıştı. Benzeri bir rapor ve sonrasında yaşadıklarım saniyeler içinde gözümün önünden geçti.
Telefonu kapattıktan sonra geçen aylarda inanılmaz bir mücadele süreci başladı. Bu süreç ne yazık ki geçtiğimiz Pazar günü benim için ikinci kez ağır bir kayıpla son buldu. Kaybettiğim kişi, bugün bu satırları yazmamı sağlama konusundaki en önemli insandır.
Ağabeyim Hamit Sefiloğlu, aslında sadece ağabeylik sıfatıyla benim yaşamımda yer almadı. Öğrencilik döneminde yoldaşım oldu. Sonra ise arkadaşım. Aramızdaki yaş farkı onun "ruhundaki" genç yanı nedeniyle sanki hiç yokmuş gibi yaşandı. O benim yaşamımın dönüm noktalarında önemli biçimde yer aldı. Okulumu değiştirmek istediğimde, gazeteciliğe ilk adımı attığımda hep onun yardımını gördüm.
Ben aslında eğitimini aldığım "Reklamcılık" sektöründe çalışmak istiyordum.
Ama onun da desteğiyle, (Yine Hamit gibi erken yaşta yitirdiğimiz) gazeteci ağabeyim Zafer Alatay'ın arayışları sonucu ilk iş görüşmemde Semra Saygı'nın önünde buldum kendimi.
Anadolu Ajansı'nda "Gece Muhabiri" olarak başlayan gazetecilik serüvenimin 27. yıla girmesindeki öykünün kahramanıdır Hamit. İşte o gün bugündür bu parmaklar yazıyorsa işte onun sebebi ağabeyimdir. Kısacası yaşamının şekillenmesinde Hamit'in rolü çok büyüktür. Gençlik siyasetinde yoldaşım, sonra arkadaşım Hamit ile yaşayamadığımız tek olgu ise 12 Eylül sürecidir. 12 Eylül'ü bir ay geçtikten sonra ABD'ye giden ve yıllarca orada yaşayan Hamit, ile 90'lı yılların ikinci yarısında İzmir'e döndükten sonra da "ağabeyim" olarak yaşamımda yer aldı.
Türkiye'de ve ABD'de aldığı gazetecilik eğitimini İzmir'de ne yazık ki çok fazla hayata geçiremedi. Basın söktürünün içinde bulunduğu durumu sık sık kendisiyle tartışırdık. En fazla üzerinde durduğu konu ise yerel yayıncılığın önemiydi. Kısa bir süre Kanal 1 Televizyonu'nda görev aldı. Gazetecilik mesleğine karşı olan duyarlılığına karşın, koşullar hep onu bu mesleği yapmaktan uzak kalmasına neden oldu. İşte hayatımda belki de zaman zaman fark etmesem de Sevgili Hamit ağabeyimin ne kadar fazla yeri olduğunu düşündükçe anladım.
Dostlara teşekkür
Hamit'i son yolcuğunda uğurlarken, aylardan beri ailemizin gerçekleştirdiği sessiz mücadeleye büyük destek veren birçok dosta teşekkür borçluyum. İzmir Atatürk Devlet Hastanesi, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Tülay Aktaş Onkoloji Hastanesi'nde görev yapan hekim ve sağlık çalışanlarının içten çabaları başta olmak üzere, tüm süreçlerde yanımızda olan sayısız dosta Sefiloğlu ailesinin teşekkürünü iletmek istiyorum.
İyi yürekli, yardımsever, dost canlısı Hamit, kalbimiz ve ruhumuz hep seninle?