Global sürülere dönüşüyoruz
Yazar: Dilek Gappi
Geçenlerde uzun süredir istediÄŸim bir ÅŸeyi alacağım. Ne yapılıp edilmiÅŸ, finans temin edilmiÅŸ. Kapıdan içeriye giriliyor, müthiÅŸ bir nezaketle karşılanılıyor. Bir gariplik var sanki bugüne kadar “o, o” diye tutturan ben deÄŸilim. Daha önceden hayran olduÄŸum her ÅŸey orada ama bu kez hiçbirinin albenisi yetmiyor. Kahveler geliyor, sehpadaki gazetenin üzerine konuluyor, üzerlerinde Lübnan’da enkazdan çıkarılan çocuk cesetlerinin fotoÄŸrafları. Aniden teÅŸekkür ediliyor, aniden. Herkes ÅŸaÅŸkın. Nereye ?
Bilmem biraz soluk almak lazım...
Yaşamın renkleri bazen tuzaklarıdır. Çoğu insan için de aslında bu tuzaklar düzene ahval gelmesin, her şey yolunda gitsin üzerine kurulu. Belki de bu nedenle, sokaktaki asfalta isyan ederken, yüzlerce masumun ölümüne karşı sessizliğimiz sürer. Gözünün içine baka baka; birkaç militanı yakalayacağım denir bin masum bombalarla öldürülür.
ÇoÄŸunlukla cahil, yoksul kesimleri suçlarız “sürü olmayın” diye. Bilmem farkına varır mıyız ki, global dünya da lüksüyle, gücüyle parasıyla sürü haline getiriverir içindekileri. Hava alanlarından karşılanan 400 Mercedesli sürüler gibi...
Londra’daki on binlerce kiÅŸinin ölümüne neden olacak katliam planı kimse için sürpriz olmaz; “elbette bir karşılığı olacaktı” deriz. Bir filmi izler gibi izleriz, detaylar yeni bir ÅŸey almak kadar ilgilendirmek çoÄŸu zaman bizleri. Yanı başında yüzlerce çocuÄŸun ölüm çığlıkları varken köpüklü eÄŸlencelere katılanları dışlasak bile; “Biz dünyanın barıştan yana sorumluluk sahibi güruhu için ne yapabiliriz?”in yanıtı sürekli “neler yapamayız?”ın içine gömülüdür. Küresel dünyanın küresel cazibesine alışkınlar barışa katkı koymanın yollarını kolay bulamazlar, karışıktır. Ne yapacağımızı bilemez hale geliriz.
İşte sadece bazen bir kapıdan çıkar, soluk almaya çabalarız bizi sürü yapan dünya nimetlerini bir an için arkamızda bırakarak...
***
“Ãœzgünüm, Türkiye’ye güvenemiyorum”
Türkiye ekonomisinin en büyük sorunu, bilindiÄŸi üzere cari açık. Bu yıl cari açık yine rekorlarda. 2005’te Ocak-Haziran döneminde 13 milyar 194 milyon dolar olan cari açık bu yılın aynı döneminde yüzde 41,4 artışla 18 milyar 855 milyon dolara ulaÅŸtı. Yıl sonu itibarıyla bu rakamın 26,5 milyar doları aÅŸması bekleniyor. Tabii çok detay var ama tüm ekonomistlerin, akademisyenlerin üzerinde birleÅŸtiÄŸi tek nokta var; cari açığın öncelikli çözümü uzun vadeli, kalıcı yabancı sermaye yatırımı. Bu Türkiye için olmazsa olmaz bir ÅŸart. Peki bu kadar acil olan bir konuda biz ne yapıyoruz? Bir örnekle anlatalım:
***
PWF, Airbus ve Boeing’in dünyadaki bine yakın tedarikçisinden Türkiye’de ilk ve tek olanı. Bir Alman firması olan PWF, bu iki havayolu devine yan sanayi hizmeti veriyor, bending tube (kıvrımlı borular) üretiyor. Türkiye’de Airbus için çalışan PWF, bu yıl sonundan itibaren Boeing için de üretime geçecek.
PWF’nin Türkiye’yi seçmesinin iki nedeni var; ilki düşük maliyet. Ä°kincisi ve asıl olanı “Offset obligation” (dengeleyici zorunluluk) yani savunma sanayiinde uluslararası anlaÅŸma zorunlulukları. Türkiye’nin satın aldığı araç gerece karşın bunların sipariÅŸ edildiÄŸi firmaların o ülkeden mal alma zorunluluÄŸu da diyebiliriz. Bizim KOBÄ°’lerimizden yan sanayi hizmeti alacaklarına kendi tedarikçilerini buraya taşıyorlar. Hedef Türkiye’den mal alımı ise iÅŸte böylece Türkiye’den almış oluyorlar.
Sonuçta PWF, Türkiye’den tahmininin ötesinde memnun kalmış buradaki yatırımını sürekli geniÅŸletiyor. 3 milyon Euro’luk ek yatırım gerçekleÅŸtirmeye hazırlanıyorlar ÅŸimdi.
***
PWF Genel Müdürü Jurgen Viehrig Türkiye’de bulunmanın bir çok avantajı olduÄŸunu söylüyor. Genel merkezdeki yöneticiler yakınlığı nedeniyle Türkiye’ye sık sık gelebiliyorlarmış.
Burada kalifiye eleman sıkıntısı da yaÅŸamıyorlar. Fabrikada mühendislerin neredeyse tamamına yakını Türk. Tabii onların hedefleri de, pazarları da belli. O nedenle Türkiye ekonomisinde yaÅŸanan dalgalanmalardan etkilenmiyor ama aynı zamanda Türkiye’de yabancı yatırımcıya bakışın da iyi bir tanığı PWF...
***
Açık sözlü ve sıcakkanlı bir Alman Viehrig. Türkiye’de yaÅŸanan problemlerin azımsanamayacak ölçüde olduÄŸunu vurguluyor. Ona göre kanunlar karmaşık, bürokrasi karışık, vergi düzenlemeleri belirsiz ve enflasyon güvensiz.
O “Aslında söylemem gerekir ki bu koÅŸullarda Türkiye’de yatırım yapmak kritik. Bu kritiklik olduÄŸu sürece de sanayide uzun vadeli yatırım beklemek gerçekçi deÄŸil” dedikçe gözümün önünden Kemal DerviÅŸ zamanından beri üzerinde çalışılan ve asla sonuçlanmayan uygulamalar geçiyor...
Viehrig’e böyle düşündüren sanırım özellikle serbest bölgelerdeki tutarsız düzenlemeler. Serbest bölgelerdeki muafiyetlerini kaldıran, burada yatırım yapanlara 2008’e kadar süre tanıyan kanunun geleceÄŸinin ne olacağı hala ÅŸaibeli. Bakan Tüzmen, “Kanun deÄŸiÅŸecek” diyor, ama deÄŸiÅŸen bir ÅŸey yok. Mesela PWF de ÅŸu anda yeni yatırımlarla ilgili iki senelik vergisini yatırıp yatırmaması gerektiÄŸini tam olarak bilmiyor ve Viehrig bu durumu şöyle anlatıyor: “EÄŸer burada 3 milyon dolarlık yeni bir yatırım yapmak istiyorsam, Almanya’daki hissedarımız da bu yatırım için vergi ödeyip ödemeyeceÄŸini, ya da bunu ne zaman ne ÅŸekilde ödemesi gerektiÄŸini bilmek isteyecektir. Ama burada ÅŸartlar sürekli deÄŸiÅŸiyor ve size verilen sözlere güvenemiyorsunuz”
***
Yabancı yatırımcı Türkiye’nin bu konuda ne yapmak istediÄŸini bilemez hale gelmiÅŸ. Bunu da Jurgen Viehrig’in “Tamam eÄŸer vergi ödemek gerekiyorsa ödenir. Tabii ki üretim önceki gibi ucuz olmayacaktır ama bilmemiz gereken ÅŸey önümüzdeki 10 yıl boyunca ne kadar vergiyi, nasıl ödemem gerektiÄŸi. Ama bana hükümetin gerçekten önümüzdeki yıl fikrini deÄŸiÅŸtirip deÄŸiÅŸtirmeyeceÄŸini biliyor musun diyorsanız , hayır bilmiyorum. Bence Türkiye için en kritik nokta bu” sözlerinden rahatlıkla anlamak mümkün.
Viehrig’in sözlerini aynen vermek istedim, çünkü bu sözlerin üzerine bir köşe yazarının ekleyeceÄŸi ancak “beyler uyanın artık” demek olabilir. Bunu tek firmanın yöneticisinin sözleri olarak algılamayın çoÄŸunun benzer düşündüğünün tanığıyım. Yılda bir kere yabancı CEO zirvesi yapmakla ve her zirvenin nasıl fos çıktığını izlemekle hiçbir yol alınmadığını herkes görüyor artık.