25 Yeni Kuruşa, cennet kapısı
Yazar: Serap Dikmen Ahmetoğlu
Çocuğu olan arkadaşlarımdan duyarım adını, bazen de attığım Kemaraltı turlarında önünden geçerim. Zaman içinde birkaç şube açacak kadar büyüyen bir "bebek sarayı"ndan bahsediyorum. Bebek malzemeleri ve giysileri satan bu saray, uygun fiyatıyla ün salmış.
Bir zamanlar boyalı basının dilinden düşmeyen, hükümet değişikliğiyle adı anılmaz olan "yeşil sermaye"den kaçmaya özen göstermem nedeniyle, arkadaşlarımın bebeklerine hediye alırken bu mağazaya girmemeye özen gösterdim. Ta ki düne kadar.
Dün bir arkadaşımla birlikte hediye almak üzere adı geçen yere "uygun fiyat" cazibesine kapılarak gittim. Yarım saat geçirdiğim mağazadan, bir daha kapısından içeri girmemeye söz vererek çıktım.
İleride ne olur bilemem, bir çocuk sahibi olur muyum, üçüzüm mü olur, beşizim mi, ama şunu biliyorum. İstersem beşizlerimin(!) ihtiyaçlarını giderirken finansman açısından batayım, bir daha o bebek sarayına adımımı atmam.
25 Yeni Kuruş için koparılan fırtınaya şahit olduktan sonra asla. 20 yaşlarının başında görünen kasiyer kızın, hesapta anlaşamadıkları 80'lik dedeye davranışını gördükten sonra asla.
***
Alacağımız hediyeye karar verdikten sonra kasaya yönelip, önümüzdeki müşterinin işinin bitmesini beklemeye başladık.
Birden hararetli bir tartışmanın ortasında bulduk kendimizi.
Bir para anlaşmazlığı vardı 80 yaşlarındaki bir erkek müşteri ile kasiyer arasında.
Adamcağız, "Kızım ben arkadaşımdan alayım, getireyim" gibi laflar geveliyor, kız "Para eksik, para eksik" diye tutturuyordu.
İnanın kargaşanın büyüklüğünden ve arada edilen "250 bin lira" laflarından, söz konusu meblağın 25 Yeni Kuruş mu yoksa 250 milyar YTL mi olduğu konusunda bir türlü emin olamadım. Hayır, emin olsam, "Al kardeşim şu 25 Yeni Kuruş'u da kapa çeneni, müşteriye de nasıl davranılacağını öğren, öyle gel" deyip kızı susturacağım.
Bir süre sonra gelen mağaza yöneticilerinden birinin, "Tamam, ver gitsin" tarzıyla olayı çözmesi ise, bir başka ilginçlikti. Dilenciye para bağışlıyor sanki.
Ülkemin büyük yeşil sermayedarlarından Haşim Bayram'ın geçen yıl ortaya çıkarılan ve televizyon kurmak için Almanya'daki gurbetçileri nasıl dolandırdığını gösteren kasetlerde "Malum. Parayı en çok biz severiz" diye itirafı vardı, gerçi ben de az çok biliyordum bu grubun parayı "taparcasına" çok sevdiğini ama, inanın, dün bu bebek sarayında gördüklerim adeta şoka soktu beni.
80'lik dedeye karşı tutunduğu terbiyesiz tutumun tek suçlusu değildi elbet bu 20'lik kasiyer kızcağız. Belli ki müşteride 5 kuruş bile bırakmaması, aksi takdirde kendinden tahsil edileceği belletilmişti kendisine. Mağazanın müşteriye ve paraya bakış açısıyla ilgili bir sorun vardı apaçık.
Zavallı adam, "Kızım, ben kaç kere alışveriş yaptım buradan" falan da diyordu.
Yazık.
Amcayı bilmem ama, ben bir kuruş dahi kazanmasına sebebiyet vermeyeceğim o bebek sarayının.
Bugün amcaya, yarın bana.
Sahi, cennetin kapısını açtırmak için, kaç 25 Yeni Kuruş gerekli?