Bol keseden puanlar
Yazar: Nesrin Coşkun
Sağlık çalışanları son aylarda iyice huzursuz. Huzursuzluğun kaynaklarından biri Atama Nakil Yönetmeliği. "Sağlık Bakanlığı'nın hazırladığı 'Personel Dağılım Cetvelleri'ne göre 'hizmet puanları' dikkate alınarak sözde fazla (!) olan personelin havuzda toplanarak illerden ilçelere, ilçelerden köylere görev yerlerinin değiştirilmesi isteniyor" deniliyor, hatta daha da ileri gidilip 'kitlesel sürgün' kabul ediliyor.
Eğer dengeli hekim dağılımı yapılacaksa, Bakanlık bunda samimi ve adil davranacaksa yani aceleye getirilmeden herkesin eğitimine, hizmetine, görev yerlerine göre verilecek puanlar mağduriyeti değil liyakatı getirecekse, hakları korunacaksa kimsenin buna karşı çıkacağı yok. Ama, aması var. Bunca yıl işleyen torpil mekanizmasının, kayırmacılığın bu dönemde de ortadan kalkmayacağına olan inanç büyük. Yaşanan yeni bir örnek bu inancı kuvvetlendiriyor.
Şöyle ki; 28 Temmuz Cuma günü Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren yönetmeliğe göre Bakanlık, "aile hekimliği eğitimi alarak sertifika sahibi olan ve birinci aşama uyum eğitimi verdiğini belgeleyen uzman tabip veya tabiplere, eğitici olarak katıldığı her bir eğitim için il içi 1000 puan, il dışı 1500 puan ile aile hekimliği yerleştirilmelerinde kullanılmak üzere hizmet puanı eklenir" diyor. Ama aynı Bakanlık mahrumiyet bölgesinde görev yapana her yıl için 2 bin, İzmir'de çalışana bin puan veriyor. Yani küçük bir hesapla İzmir'deki bir hekimin 10 yıl çalışıp da ulaşabileceği 10 bin puana, aile hekimliği eğitimcisi (hani şu Princes Otel'de, Crowne Plaza'da sürdürülen eğitimleri verenler) 10 eğitim programıyla sahip olacak. İşte bu örnek bile sağlık çalışanlarına "Adaletin bu mu Bakanlık" dedirtiyor.
Aile hekimliği eğitimcilerinin kimler olduğuna gelince...
"Bizdensin"ler demek yeter herhalde.
Asın afişleri, Bakan geliyor
Bir hazırlık, bir telaş sormayın gitsin. Başta İl Sağlık Müdürlüğü olmak üzere eğitim, devlet hastaneleri, semt poliklinikleri, sağlık ocakları tüm çalışanlarıyla ayakta. Hepsi 10 Ağustos'u bekliyor, yani Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ'ı. Herkes ders çalışıyor, rakamlar ezber ediliyor. Sadece personel, yatak, poliklinik, ameliyat sayıları değil. Detaylar önemli. Geçmiş yıllarla karşılaştırmalı, azaldıysa neden, arttıysa neden sorularının yanıtları, yorumlar hepsi tekrar tekrar gözden geçiriliyor. Bakan Akdağ'ın sorup da yanıtını alamadığı durumlardaki tavırları - en son Mersin devlet Hastanesi'nde yaşanan- bilindiğinden gerginlik, tedirginlik had safhada. Akdağ'ın birden fazla gün kalabileceği ihtimalinin yaşattıklarını ise siz tahmin edin.
Bu arada Bakan Akdağ gelmeden, tüm kamu sağlık kurumlarının donatılması için "reklam afişleri" gönderilmiş. Bakan'ın Başbakan Erdoğan'la sağlık alanındaki değişimleri ve memnuniyetleri! anlatan afişler asılması talimatı verilmiş. Eğer yolununuz bir sağlık ocağına, hastaneye düşerse afiş istilasını fark edeceğinizden eminim.
Gururlanalım
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Türkiye'de 52 tıp fakültesi içinde sadece Ankara, Ege, Dokuz Eylül, Hacettepe, İstanbul Çapa ve Cerrahpaşa olmak üzere 6 tıp fakültesini tanıyormuş. Ve fonlarından sadece bu üniversite hastanelerini yararlandırıyormuş. İzmirli olarak gururlanalım da kalan 46 tıp fakültesi için ne yapılabilir, yetkilileri bilir.
Afiyet olsun
Türk Sağlık- Sen'in gıda denetimiyle ilgili yapıp dergisinde yayınladığı araştırma sonuçlarına göre; 2005 yılında gıda üretim yerlerine yapılan denetlemeler sonucunda 25 bin gıda üretim yerinden 3 bin 860'na hijyenik şartları muhafaza etmedikleri, üretim izni olmayan gıdaları ürettikleri gibi nedenlerden dolayı ceza kesildi. İzmir'de ne üretip ne yedirdiklerini bilmediğimiz, bu yüzden de ceza kesilmiş gıda üretim yeri sayısı ise: 385.