Çevik Kuvvet ne kadar çevik?
Yazar: Sabriye Mercan Bolulu
Kendimi bildim bileli Galatasaraylıyımdır. Takımım için çok aÄŸlamışımdır, havalara uçmuÅŸumdur, çığlıklar atıp yoldan geçenleri bile korkutmuÅŸumdur. Ama ÅŸu BeÅŸiktaÅŸ’ı, daha doÄŸrusu taraftarını da acayip kıskanırım. Hep yaratıcı sloganlar, tepkiler onlardan çıkar. (KeÅŸke koyu bir BeÅŸiktaÅŸlı olup da kızımızın Galatasaraylı olmasını -neyse ki- engelleyemeyen eÅŸim okurken bu satırlar yok oluverse…)
Son olarak Tayfur Havutçu’nun jübile maçında Ä°nönü Stadı’nı dolduran BeÅŸiktaÅŸlılar, bu kez halkın sesi olmuÅŸ, hükümete önemli mesajlar göndermiÅŸ. Hiç kamuoyu yoklamasına falan gerek yok!
Gazetenin yazdığına göre; maç başlamadan önce kendiliğinden gelişen bir hareketle taraftarlar şehitleri anmak için saygı duruşunda bulunmuşlar. Saygı duruşu PKK aleyhine yapılan tezahüratlarla sonuçlanmış. Protesto edilenler arasında İsrail de varmış.
Tayfur Havutçu’ya futbolu bıraktıktan sonraki yaÅŸamında baÅŸarı dileyen telgrafların okunması sırasında da ilginç bir protestoya tanık olunmuÅŸ. BaÅŸbakan Recep Tayyip ErdoÄŸan ile BaÅŸbakan Yardımcısı Mehmet Ali Åžahin’in telgrafları, aleyhte yapılan yoÄŸun tezahüratlar ve ıslıklarla protesto edilmiÅŸ. Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral YaÅŸar Büyükanıt’ın telgrafı ise tribünlerden yükselen yoÄŸun alkışla karşılanmış.
Tribünlerin bu çok açık ve Türk halkının bugünkü hislerini yansıtan mesajının ne kadar açık ve anlamlı olduğunu yazacaktım ki dün tanık olduğum bir olay, bir kez daha bu güzel hareketi gölgeledi.
Olayın BeÅŸiktaÅŸ taraftarıyla ilgisi yok. Yine bizim fanatik Göztepe ve Karşıyakalı taraftarlar… Bir türlü Ä°zmir’i hak ettiÄŸi yere taşıyamayan iki güzide takımımızın gencecik taraftarları… Her fırsatta karşı karşıya gelmeyi marifet sayan ve aslında taraftar demeye dilim varmayan çapulcular, bu kez Ãœmit Milli Basketbol Turnuvası öncesinde gözlerimin önünde kapıştılar. Bir grup Karşıyakalı, Göztepeli bir çocuÄŸu -evet çocuk, hemen hepsi 16 – 17 yaÅŸlarındaydılar- evire çevire dövüyorlardı hala tabelası asılmayan Atatürk Spor Salonu’nun önünde. O sırada çocuklardan birisi silahını çıkardı ve üç el ateÅŸ etti. Ben havaya sıktığı son el silahı gördüm. Sonra çocuk silahı pantolonuna sokuÅŸturdu ve koÅŸtura koÅŸtura kaçtı tabii ki.
Çocuk yaştaki gençlerin, hem de milli maç öncesi birbirleriyle ne alıp veremediği olabilir ki? Çocukların kavgasında silahların konuşması, ne günlere geldiğimizin çok açık bir göstergesi. Ancak daha acı olan, bütün bu anlattıklarımın Çevik Kuvvet polislerinin önünde yaşanması. Çocukların kavgasına en fazla 30 metre uzakta, salonun girişinde bulunan polisler, neredeyse dayak yiyen çocuğu bile yakalayamayacaklardı! Anlatsalar inanmam!
Ertesi gün gazetelere baktım, olayla ilgili tek satır yok! Çocuğa bir şey olmadı, ölmedi ya, haber niteliği taşımıyor. Çocuklarımız, gençlerimiz niye bu duruma geldi, milli maç öncesi silah çekecek kadar birbirlerini düşman gören aynı kentin çocuklarıyla bizi nasıl bir gelecek bekliyor, Çevik Kuvvet ne kadar çevik diye soran kimse yok.
Çünkü çocuk ölmedi. Biz sadece ölülerimizin, ÅŸehitlerimizin arkasından aÄŸlarız. Ama sadece aÄŸlarız; sorgulamayız yine de “neden” diye!
İyi ki çocuğa bir şey olmadı! Olsa da olmasa da değişen bir şey yok zaten!