En baba kooperatifçi
Yazar: Agah Agamemnon
Dünyada, bu gezegenin iyiliği için insanların bir araya gelerek yapabilecekleri en yararlı şey nedir diye sorarsanız; ben tarım ürünlerinden fikir eserlerine, konuttan yöresel el emeği göz nuru ürünlere kadar geniş bir üretim faaliyetini kapsayan “kooperatifçilik” olduğunu söylerim.
Nitekim Karaburun’da ‘Ütopya’ adı altında bir araya gelen düşünce kulübü gibi çalışan bir yapı ile Gödence’de köylülerin ürettiği zeytinyağı ve zeytin ürünlerini pazarlamanın anahtarı olan çatı, kooperatiflere en iyi örnektir. Bir de kendi eserlerini kitaplaştırma gayretindeki yazarların ‘Kayra’ isimli bir çatı altında, bu amaca dönük kooperatif faaliyeti yürüttüğünü biliyorum.
Ama maalesef, esnaf kredi kefalet ve konut kooperatiflerinden tarım kredi kefalet kooperatiflerine kadar pek çok faaliyeti ticarileştiren bazı kurumlar, bu kutsal kavramın canına okudu!
Siyasette şikayet ettiğimiz “delege ağalığı”; kooperatif tipi örgütlenmelerde de vücut buldu.
Örneğin tarım alanında faaliyet gösteren herhangi bir kooperatifte palazlanan ve altlarına son model makam araçlarını çeken başkan sıfatlı bazı tipler; elini soğuk sudan sıcak suya sokmamalarına rağmen üreticilerin yaşadığı sıkıntıları ağızlarına sakız etmekten utanmadılar.
Halkın içinde olmamalarına rağmen, sanki onlardan biriymişçesine konuşmalar yaptılar.
Bu açıklamalar, gazetelerde ve televizyonlardaki haberlerle halka ulaştı.
Yani “sınıfsal takiye”ydi yaptıkları.
Hızla sınıf atlama süreçlerini geride bırakan bu tipler, arkalarına dönüp bir zamanlar aynı toprağı sürdüğü arkadaşlarını kıçlarının altındaki koltuğun sıcaklığı ve para uğruna sildiler.
Sonuçta tarımın geldiği nokta ortada, kooperatifçiliğin düzeyi ise zaten sıfırın altında.
***
Peki dünya üzerinde, kooperatifçiliği ‘para kazanma aracı’ ya da kendi banka hesapları ve mal varlığına artılar eklemek için değil, bir toplumu dönüştürmek için kullanan “adam gibi adamlar” yok mudur?
Tabii ki var, ama bu topraklar üzerinde değil.
Kilometrelerce ötede Venezüella’da…
Milliyet Gazetesi’nin aykırı ve hünerli kalemi İzmirli Ece Temelkuran “Biz Burada Devrim Yapıyoruz Sinyorita” isimli kitabında işte bunu anlatmış…
Kim bu “adam gibi adam”?
ABD’nin Güney Amerika’ya yönelik bildik ayak oyunlarına rağmen seçimle geldiği devlet başkanlığı koltuğundan darbeyle edilmeye çalışılan, ama halkın ördüğü etten duvarla yeniden görev başına dönen Hugo Chavez.
O dünyanın en büyük kooperatifçisi.
Bizim varoşlar dediğimiz, Venezüella’da ‘barrio’ denilen yoksul kesimin yaşadığı yerlerde kooperatif odaklı toplum merkezleri “nucleo”ları kurmuş Başkan Chavez.
Bunlardan sadece Caracas’ta 200 adet bulunuyor.
Bu üretim merkezleri etrafında sosyal ve kültürel bir alan kuruluyor.
Kooperatifi merkez alan yapılanmanın etrafında, devletin üretimde, dağıtımda ve satışta sübvanse ettiği çok ucuz gıdaların satıldığı bir market; Chavez Hükümeti’nin Küba’dan davet ettiği doktorların çalıştığı kliniklerde yazılan reçetelerle bedava ilaç alınabilen eczaneler bulunuyor.
Bu birimlerde, eğitim amaçlı çalışmalar da yapılıyor.
Chavez Hükümeti’nin başlattığı ulusal düzeydeki okuma-yazma seferberliği merkezleri; ekonomik nedenlerle liseyi ve üniversiteyi bırakanlar için yaşadıkları ve çalıştıkları yerde eğitimlerine devam edebilmeleri için kütüphaneler; çocuklar için spor alanları; gönüllü eğitmenlerin çalıştığı tiyatro, müzik ve dans dersleri için bir alan bulunuyor.
“Devrimin çekirdeği” denilen bu yapılardan yararlanan insan sayısı 1 milyon 200 bini aşıyor.
Bu yapılar, en büyük petrol üreticisi ülkeler arasında yer alan Venezüella’nın ABD merkezli sömürgeci ülkelerin elinden aldığı devlet petrol tekeli PDVSA tarafından finanse ediliyor.
(…)
Bu kitapta daha o kadar çok güzel şey var ki.
Everest Yayınları’ndan çıkan Ece Temelkuran’ın “Biz Burada Devrim Yapıyoruz Sinyorita”yı hepiniz okumalısınız.
Kooperatifçiliğin el kitabı niteliğindeki bu kitap, bu sistemin; insanları kendi parasıyla düşlerine kavuşturmakla sınırlı olmadığını gözler önüne seriyor.
Başkanlığın ise, hiç öyle böbürlenecek bir mevkii olmadığını; gücünü banka hesaplarından almaktan ziyade, var oluş nedeninin halka dayandığını anlatıyor.
Anlayana!