Şaşal Köyü’nden Haber Var! 2006-06-26 00:00:00
Şaşal Köyü’nden Haber Var!
Yazar: Agah Agamemnon
Okulları da kapadık, milyon küsur kişinin girdiği OKS ve ÖSS sınavlarını da geride bıraktık, karneleri de dağıttık Yılın en hareketli bölümü geride kaldı. Sıcaklar da bastırdı, sayfiye mekanlara kaçma isteği içimizde çoğaldı. Sosyete yine Çeşmelere, Alaçatılara akacak; biz yine genellikle bu yörelerdeki hayatın nasıl olduğunu gazete veya dergi sayfalarından okuyacağız. Yine “izleyici” olmaktan öteye gidemeyeceğiz. Zaten Türkiye’de ay sonunu zar zor getiren kaç kişi, dinlenmeye ve tatile bütçe ayırabiliyor ki?
Belki bizim patron Fevzi Yılmaz da, yaz ayından istifade, Yakın Plan’ın birkaç sayfasını eğlence yerlerine, “beach club” denilen özel plajlara satacak. İzmir’in Perşembe akşamından yahut Cuma öğleden sonrasından yazlıklarına kaçan “üretken” kesimi; haftanın dört gününde gazetelere yansıyan açıklamalarıyla kentin sorunları hakkında ahkam kesecek, maalesef çözüm üretmeye vakti olmayacak, çünkü yazlığında güneşleniyor, demleniyor olacak…
Balçova çevresinde oturanlar ise, belki sıcak bir Pazar günü kapılarının önlerinden geçen esrarengiz akordeoncunun enstrümanından çıkan müziğin büyüsüyle, düşlerde de olsa kendilerini bir deniz kıyısında, asla olmayacak yazlıklarında düşleyecek!
***
Geçen hafta yazmadım. Açıkçası, kitap-gazete okuma oranının bu kadar düşük olduğu, insanların yaşadıklarını bir rüya görmüşçesine hemencecik unuttuğu bir ortamda; doğruları dile getirmenin “buza yazı yazmaktan farksız” olduğunu düşünmüştüm bir an. Belki huysuz yaşlı bir ihtiyarın iç konuşmaları, “Hadi bu hafta da yazma” dedirtti. Bu düşüncenin üzerine biraz da tansiyon eklenince, sütun boş kaldı.
Geçen hafta, İzmir’de temiz suyun birinci adresi konumundaki Şaşal Köyü’nün kara talihinin değiştiğine dair olumlu haberler geldi kulağıma. Bu köyün suyunu, yıllarca tepe tepe kullanan (İzmir’in Türkiye’ye armağanı) “Kaşar Holding”in yapamadığını, maalesef bir Fransız yapmıştı. Şaşal kaynağının işletme hakkını alan Danone firması, su zenginliğinin göbeğinde ‘çölde yaşıyormuş gibi yaşayan’ köy halkının su şebekesine kavuşmasında öncü olmuş, köyde ilk kez musluklardan kendi öz kaynakları olan ünlü sularının akmasını sağlayacak altyapı yatırımlarına finansör olmuşlardı. İlginçtir, o sevmediğimiz Rotaryen-Lions takımı da bunu kutlamak için köyde su festivaline benzer bir etkinlik tertip etmişti geride bıraktığımız hafta.
***
Düşünün, İzmir’den doğmuşsunuz, yıllarca kaynağından şişeleyip, ülkenin sertlik derecesi en düşük şeker kıvamındaki kaynak suyunu tüm Türkiye’ye satmışsınız.
Ama köyde bir çivi çakmamışsınız.
İnsana “Ayıp oluyor, dur orada” derler. Spor kulüplerinin “babası” demişler ama…
Ama kimse yıllarca bu gibi adamlara “Dur” falan da dememiş.
Ne basın görmüş olanları, ne bürokratlar…
İzmir’in su kaynağı damarlarını emerek, “bir nesli markalarıyla büyüten” bu kaşarlanmış adamlara ne diyeyim? Allahlarından bulsunlar. Zaten, ESHOT otobüsleri holding binalarının önünden geçiyor ve gürültü oluyor diye bir telefonla çeşitli yerlere işleyen otobüslerin güzergahını da bir dönem “Kaşar Holding” yöneticileri değiştirmemiş miydi? Hani sonra otobüsler, hasta minicik yüreklerin yattığı Behçet Uz Hastanesi’nin önünden geçmeye başlamamış mıydı? Bu adamlardan bırakın Şaşal Köyü’ne su şebekesi döşetmeyi, “gölge etmemelerini” beklemek yanlış olurdu.
Bana; İzmirli olup da, kendi köylülerinin sorunlarına bu kadar Fransız kalan bir kaşarlanmış holdinge tabii ki kızarım. Bilmem yazdıklarıma lütfederlerse yanıtlarını; Kenan Evren veya onun manevi çocukları aracılığıyla mı verecekler, çok da önemli değil aslında.
***
Yazın sıcağında yine kentimize ilişkin bir tahlil yapabildik, bu yaşımızda.
Güneş altında kalmayın, bol bol su için. Meyve yiyin, mideye ağır gelecek ve yağlı yemekler yemekten kaçının.
Hepinize sağlıklı haftalar!.
Belki bizim patron Fevzi Yılmaz da, yaz ayından istifade, Yakın Plan’ın birkaç sayfasını eğlence yerlerine, “beach club” denilen özel plajlara satacak. İzmir’in Perşembe akşamından yahut Cuma öğleden sonrasından yazlıklarına kaçan “üretken” kesimi; haftanın dört gününde gazetelere yansıyan açıklamalarıyla kentin sorunları hakkında ahkam kesecek, maalesef çözüm üretmeye vakti olmayacak, çünkü yazlığında güneşleniyor, demleniyor olacak…
Balçova çevresinde oturanlar ise, belki sıcak bir Pazar günü kapılarının önlerinden geçen esrarengiz akordeoncunun enstrümanından çıkan müziğin büyüsüyle, düşlerde de olsa kendilerini bir deniz kıyısında, asla olmayacak yazlıklarında düşleyecek!
***
Geçen hafta yazmadım. Açıkçası, kitap-gazete okuma oranının bu kadar düşük olduğu, insanların yaşadıklarını bir rüya görmüşçesine hemencecik unuttuğu bir ortamda; doğruları dile getirmenin “buza yazı yazmaktan farksız” olduğunu düşünmüştüm bir an. Belki huysuz yaşlı bir ihtiyarın iç konuşmaları, “Hadi bu hafta da yazma” dedirtti. Bu düşüncenin üzerine biraz da tansiyon eklenince, sütun boş kaldı.
Geçen hafta, İzmir’de temiz suyun birinci adresi konumundaki Şaşal Köyü’nün kara talihinin değiştiğine dair olumlu haberler geldi kulağıma. Bu köyün suyunu, yıllarca tepe tepe kullanan (İzmir’in Türkiye’ye armağanı) “Kaşar Holding”in yapamadığını, maalesef bir Fransız yapmıştı. Şaşal kaynağının işletme hakkını alan Danone firması, su zenginliğinin göbeğinde ‘çölde yaşıyormuş gibi yaşayan’ köy halkının su şebekesine kavuşmasında öncü olmuş, köyde ilk kez musluklardan kendi öz kaynakları olan ünlü sularının akmasını sağlayacak altyapı yatırımlarına finansör olmuşlardı. İlginçtir, o sevmediğimiz Rotaryen-Lions takımı da bunu kutlamak için köyde su festivaline benzer bir etkinlik tertip etmişti geride bıraktığımız hafta.
***
Düşünün, İzmir’den doğmuşsunuz, yıllarca kaynağından şişeleyip, ülkenin sertlik derecesi en düşük şeker kıvamındaki kaynak suyunu tüm Türkiye’ye satmışsınız.
Ama köyde bir çivi çakmamışsınız.
İnsana “Ayıp oluyor, dur orada” derler. Spor kulüplerinin “babası” demişler ama…
Ama kimse yıllarca bu gibi adamlara “Dur” falan da dememiş.
Ne basın görmüş olanları, ne bürokratlar…
İzmir’in su kaynağı damarlarını emerek, “bir nesli markalarıyla büyüten” bu kaşarlanmış adamlara ne diyeyim? Allahlarından bulsunlar. Zaten, ESHOT otobüsleri holding binalarının önünden geçiyor ve gürültü oluyor diye bir telefonla çeşitli yerlere işleyen otobüslerin güzergahını da bir dönem “Kaşar Holding” yöneticileri değiştirmemiş miydi? Hani sonra otobüsler, hasta minicik yüreklerin yattığı Behçet Uz Hastanesi’nin önünden geçmeye başlamamış mıydı? Bu adamlardan bırakın Şaşal Köyü’ne su şebekesi döşetmeyi, “gölge etmemelerini” beklemek yanlış olurdu.
Bana; İzmirli olup da, kendi köylülerinin sorunlarına bu kadar Fransız kalan bir kaşarlanmış holdinge tabii ki kızarım. Bilmem yazdıklarıma lütfederlerse yanıtlarını; Kenan Evren veya onun manevi çocukları aracılığıyla mı verecekler, çok da önemli değil aslında.
***
Yazın sıcağında yine kentimize ilişkin bir tahlil yapabildik, bu yaşımızda.
Güneş altında kalmayın, bol bol su için. Meyve yiyin, mideye ağır gelecek ve yağlı yemekler yemekten kaçının.
Hepinize sağlıklı haftalar!.
2015-11-07 00:00:00
Hisarönü'nün güler yüzlü kumaşçısı: Cavit Kalankan
Hisarönü'nün unutulmaz kumaşçısı
Cavit Kalankan, bir dönem İzmir sosyetesinin uğrak yeri Cavit Tuhafiye'nin kepengini 1963 yılında açmış. 1928 yılında İzmir'de doğan, çocukluğ... Devamı
2015-10-24 00:00:00
Kemeraltı gibi renkli ve hareketli bir İzmirli: Şencan Fotocan
Yıl 1941. Kemeraltı'nda sayıları bir elin parmaklarını geçmeyecek fotoğrafçılardan biri olan Foto Can'ın önünde çekilmiş siyah beyaz bir fotoğraf. Askılı şortu, kısa beyaz çorapl... Devamı
2011-12-05 00:00:00
Türkçe'yi ve Nazım'ı çok seven Rus Türkolog
Milliyet Gazetesi’nin 19.08.1965 tarihli sayısından “İzmir, Özel” mahreciyle yayınlanmış bir bir haber...
”Fuar yarın açılıyor: Bu yılki fuarın parolası : Dünyada bar... Devamı
2008-09-30 00:00:00
Bir gazetecinin unutmaya kıyamadıkları
İzmir'de doğmuş, uzun süren meslek yaşamı boyunca önüne gelen tüm tekliflere karşın İzmir'den kopamamış bir meslek büyüğümüz, gazeteci Haluk Cansın ile söyleştik...
Hal... Devamı
