Magazincilerin Onuru Beş Paralık Oldu!
Yazar: Agah Agamemnon
Bir adet mankenimiz, adı Doğa Bekleriz; kepçe bulduğu için kulaklarını Japon yapıştırıcısıyla kafasına doğru yapıştırmış. Kulağının içi ve derisi tahriş olmuş. Gazetelerden okuduğum kadarıyla, “Yılın Salağı” seçilmekten korkuyormuş.
Ben bu kızımızın yılın salağı seçilip seçilmemesini hiç değerlendirmeyip sizin yorumunuza bırakayım; magazin basınının durumundan söz edeyim biraz:
Düşünün; gün boyu çalışmışsınız, belki de işe yaramaz ve “büyük dağları ben yarattım” kasvetiyle dolanıp duran patron veya yöneticinizle istemediğiniz diyaloglara girmişsiniz. Sonra eve gelip, en maliyetsiz eğlenceniz televizyonu açıp yemek yiyecek, ardından gelecek uykuya kadar vakit geçireceksiniz.
Ama, magazin programı adı altında gerçekleştirilen, aslında hazırlayanlar açısından bakınca bir emek ürünü olan, fakat program formatı açısından rezalet diyebileceğimiz programlara vakit ayırarak rahatlamayı seçiyorsunuz. Seçim sizin, diyecek bir şeyim yok.
Dikkat ediyorsanız; size “salak” falan da demiyorum!
Televizyonların reyting denilen izlenme oranı raporlarına bakınca; bu ülkede 12 Eylül 1980 darbesinin “insanı ne hale getirdiği” barometreleriyle yüz yüze kalıyorsunuz. Çünkü, ilk yirmi program içinde, beş adet magazin programı garanti var!
***
İstanbul’da bu tip işleri yapan, adına gazeteci denilen bir güruhun; çek karşılığı haber, para karşılığı cemiyet haberi mantığı içerisinde çalıştığı konuşuluyormuş.
Sonradan halkın gündemi olacak “bomba” gündemler böyle oluşturuluyormuş.
Parayla kişilik satın alındığı bir dönemde, para karşılığı gündem oluşturmak olağan hale gelir tabii ki! Peki ya İzmir’de, Ege’de bu işler nasıl işliyor? Ne de olsa, özellikle yazın bu bölge magazin basınının akınına uğruyor.
Örneğin, çok yakında İzmir’de bir Teoman konseri gerçekleştirildi. Şarkıları güzel olabilir ama kişiliği üzerine çok sorgulama yapabileceğimiz Teoman denilen adam (!), İzmir’e gelmeden önce “Gazetecilerin ayağına sıkmak lazım” gibi bir açıklama yapmış. Daha doğrusu, Oktay Kaynarca’nın bu açıklamasını desteklemiş.
Bu cümleleri söyleyen bir adamın İzmir’deki konserini; basın mensubu olarak izlemek zorunda kalan basın emekçileri mutlaka olmuştur.
Peki ya, dernekler? Magazin Gazetecileri Derneği - eğer İzmir’de varsa; öyle sergiyle bilmem neyle değil, eylemle varsa - magazin gazetecilerinin dernekleri bir tane tepki açıklaması yapmışlar mı?
Örneğin çalıştıkları gazetelerinin tepe yönetimlerini, “(Gazetecinin ayağına sıkın) açıklamalarını yapan birinin konserine bizi göndermeyin” diyerek iknaya çalışmışlar mıdır?
Ya da AKP’nin İzmir İl Yönetimine seçilen Ümit Davala ile ilgili ne yapmışlardır?
Birkaç yıl önce Borsa Restoran’ın önünde, o işlerini yapmaya çalışan magazin gazetecilerini evire çevire, eşek sudan gelene kadar döven ben miydim, Ümit Davala mıydı?
Ne yaptı peki, magazin basını ya da dernekleri?
AKP İzmir İl Başkanlığı’na bir ziyaret dahi gerçekleştirdi mi, “Bakın Davala böyle bir adamdır, bu ismi yıldız isim olarak çıkarmayın halkın karşısına” diyerek.
Ya da, bir adet basın açıklaması yaptı mı? Ne yapmakla meşguldü bu tip meslek örgütleri?
Yoksa İstanbul usulü, çek karşılığı röportaj ya da para karşılığı haberin dayanılmaz girdabında; bu olan bitenleri görmezden mi gelmişlerdi?
Gerekirse “Kurt”larla dans edip, magazin basınında çalışanların da, gazeteci olduklarını anlatacak adamlara ihtiyaç var İzmir’de.
“Kurt” kılığında, “kuzu”lara değil!
Hepinize iyi haftalar.