Bir Kez Daha Düşün Aziz Abi!
Yazar: Hasan Tahsin KocabaÅŸ
Åžu “kardeÅŸ kent” muhabbetini oldum olası anlamamışımdır. Kaç tanedir, ne iÅŸe yararlar? Mesela o “kardeÅŸ kentlerden” birine gitmek istesek; “vay bu Türk, bizim kardeÅŸ kentli, ÅŸundan vize istemeyelim” denme yararı olabiliyor mu?
Gerçekten de Ä°zmir nerede kaç “kardeÅŸ kent” edindi acaba?
Öte yandan Ä°zmir’e bugüne kadar kaç yabancı ÅŸehir “kardeÅŸlik” teklif etti acaba?
Ve son bomba Selanik!
Sakın bana “Selanik’e neden taktın, Atatürk de orada doÄŸmuÅŸtu” edebiyatı yapmasın kimse. Zira Gazi PaÅŸa doÄŸduÄŸunda Selanik “bizimdi”!
Åžimdi Ä°zmir bir yandan Selanik’e “haydi kardeÅŸ olalım” diyor, bir yandan da Selanik yerel yönetiminin her türlü densizliÄŸine “sessiz” kalıyor. Koskoca Ä°stanbul gazetelerinde bile konu oldu “Selanik densizliÄŸi”. Bu Yunaniler, bu kez de yine Selanik’te “soykırım anıtı” dikmiÅŸ.
Hani 15 Mayıs 1919’da binlerce Ä°zmirli Türk’ün kanına giren “kara hain papaz” Hrisostomos’un da tükürülesi heykelinin dikili olduÄŸu Selanik’te!
Ve aynı süreçte Ä°zmir ile Selanik “kardeÅŸ” olsunlar yaygarası yaÅŸanıyor.
Ne biçim bir iş bu?
15 Mayıs’ı unut!
9 Eylül’ü kokteylle geçiÅŸtir!
19 Mayıs’ı “emperyalist kültür ürünlerine” havale et!
Ardından 10 kasım’da “iki dakika” ve “ti” sesiyle ve “günün anlamından” uzak Ata’yı an(ıyormuÅŸ gibi yap)!
Elin şımarık Yunani’si her gün yeni bir “tezgah” çeksin ama “tık” çıkarma. “Yabancı Damat Niko’ya” sempati besle!
Ama “Cumhuriyet’i seviyoruz, Ata’ya baÄŸlıyız!” lafı da et. Olacak ÅŸey deÄŸil ama yaşıyoruz. Adamlar her türlü yalan ve iftiralarıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin onurunu zedelesin, ama sen kalk Selanik’e “kardeÅŸ” de. Bu kardeÅŸ nasıl bir kardeÅŸlik ki anlamadım.
15 Mayıs 1919’da, bir gün içinde binlerce (üç günde üç bin diyenler de var) Türk’ü, çoluk çocuk, genç yaÅŸlı demeden katledenlere “insani ve uygar” tepkiler konmazsa, olacağı da bu olur!
Selanik ve “kardeÅŸlik”… Ne kadar da “aykırı” geliyor yan yana. Yoksa bu iÅŸte de “Sabetay efendilerimizin” parmağı mı var? Bilmiyoruz ki “kim” nedir ve “kimdir”?
Aziz KocaoÄŸlu, yalan anıtını “törenle” açan bir kente “kardeÅŸim” diyecekse, ben demeyeceÄŸim. Bu “Aya Vukla tantanacıları” sıktı artık. Kim “onursuzluÄŸu” kabul ederse etsin. Gerekirse Konak’taki “anıt” dile gelir, unutulmasın. Aziz Abi de bu konuya “noktayı” koysun. Zira Ä°zmir, şımarık Yunani’nin “ÅŸamar oÄŸlanı” deÄŸildir.
Yunan'a Karşı 15 Mayıs Anıtı!
Åžu Yunanilere de fena öfkeliyim. Dostluk ve barış kavramlarının Yunanistan’daki karşılığını artık ciddi olarak merak ediyorum. Ä°zmir, tüm uygarlığı ve iyi niyetiyle “kardeÅŸlik” tasarlarken, adeta “arsızlık” rekoru kırarcasına, Selanik’teki Atatürk Evi’nin karşısına, olmayan soykırımın “anıtını” dikme küstahlığını gösterdi. Bu konuda Ä°zmir’de oluÅŸan tepkinin, BaÅŸkan KocaoÄŸlu tarafından, mutlaka dikkate alınması gerekir diye düşünüyorum. Ancak ulusal onuru her deÄŸerin üzerinde tutan yurttaÅŸların da bir ÅŸeyler yapması gerekir. Ä°ÅŸte buna muhteÅŸem bir örnek. Ä°nanıyorum ki belediyede, bu “örneÄŸi” dikkate alacak kadar “duyarlı” yurttaÅŸlar var. Ä°zmirli Yüksek Mimar Kortan Tümerdem de bunlardan biri. Kortan Bey 8 Nisan’da BüyükÅŸehir Belediye BaÅŸkanı KocaoÄŸlu’na bir dilekçe verdi:
“Basından sizin de takip etmiÅŸ olduÄŸunuzdan emin olarak, Yunanistan’ın Selanik kentinde ve özellikle ATATÃœRK’ün doÄŸduÄŸu evin hemen yanına PONTUS KATLÄ°AMI diye bir olay adına anıt dikildiÄŸini öğrenmiÅŸ bulunuyoruz. (...)Ancak artık bu gibi olayların ÃœZÃœNTÃœLERÄ°MÄ°ZÄ° BÄ°LDÄ°RMEK gibi komik tepkiler ve kiÅŸiliksiz suskunluklar ile önlenemeyeceÄŸi de ortadadır. Bu deneyimin ışığında uluslararası MUKABELE-Ä° BÄ°LMÄ°SÄ°L hakkımızı kullanmamız ve aynen yanıt vermemiz gerekmektedir. Bu noktadan hareket ile, Yunanistan Ä°zmir KonsolosluÄŸu karşısındaki yeÅŸil alana Pontus çetelerinin ve Yunan Emperyalistlerinin Anadoluda katlettikleri insanlarımızın anısına asla gözden kaçmayacak büyüklükte bir anıt dikilmesini öneriyorum. (...) Bunun doÄŸuracağı siyasal etkiler tabii ki olacaktır. Ancak hiçbir devletin konsolosluÄŸu, Atatürk’ün evinden daha kutsal deÄŸildir. Ve böyle bir talebi iletmek üzere Ä°ZMÄ°R BÃœYÃœKÅžEHÄ°R BELEDÄ°YE BAÅžKANI’ndan daha uygun bir makam ve kiÅŸi göremiyorum. Türk halkının dikkatinin artık söz konusu devletlerden ziyade, onlara ses çıkarmaktan çekinen yöneticilerimize dönük olduÄŸunu belirtmekte de yarar görürüm. Önerilen anıtın dikilmesinde gönüllü işçi olarak çalışmaya davet etmenizi bekliyorum.”
Ne dersiniz, Kortan Tümerdem’in önerisini uygulamaya koyma zamanı gelmedi mi daha?”
Millet! Bu Kez Fransız Kalma!
Türkiye’nin, Paris Büyükelçisi Osman Korutürk’ü Ankara’ya “çağırması” sıradan bir ÅŸey deÄŸil ama, bakıyorum da ne medya denen yoz canavarda, ne yüzümüzün akı basında, ne toplumda ne de siyasal örgütlerde “gereken” ses yok. Hükümetin ise böylesine bir konuyu sadece “diplomatik” çalışmalarla karşılamaya uÄŸraÅŸması, dikkat çekici bir biçimde “düşündürücüdür”!
Ne olduÄŸunu unutan barbar Fransa’nın, daha yakın geçmiÅŸte Cezayir’de yaptığı gerçek katliamları “yok sayması”, bunun yanında tarihi, hoÅŸgörü üzerine oturan bir milleti “soykırımcılıkla” suçlaması, her ÅŸeyden önce ayıptır, terbiyesizliktir, utanmazlıktır, arsızlıktır!..
Türkiye, geçmiÅŸ bin yıllarda “soykırımı” resmi yöntem seçmiÅŸ olsaydı bugün, Yunani, Arnavut, Bulgar, Sırp, Hırvat kalır mıydı?
Eğer Osmanlı isteseydi, Rum, Ermeni bugün var kalabilir miydi?
Bugün pek çok Afrika ülkesinde Fransızca konuÅŸulmasının nedeni nedir acaba? Kanlı sömürgeci Fransa’nın, Ermeni yalanlarını bu kadar parlatmasının nedeni, Ermenileri yıllardır “kullanması” olabilir mi?
Türkiye, “soykırım yok” diyeni hapse atacak yasayı, meclisinde 8 gün sonra görüşecek Fransa’ya, unutamayacağı bir ders vermek zorundadır. Avrupa’nın adeta “ÅŸamar oÄŸlanına” çevrilmeye çalışılan Türkiye, milletiyle beraber haykırmaya, dünyaya ibret olacak uygarlıkta tepki koymaya mecburdur. Aksi halde zaten istismar edilen ulusal onurumuz, iyice paspas olacaktır.
Her yurttaşın, her ÅŸeyden kendisine saygısını kanıtlaması için Fransız mallarına boykot uygulaması, hiper marketlerinden alışveriÅŸi durdurması, internet yoluyla Fransa’yı “uyarması” gerekir. Üç tane şımarık Ermeni’nin, koskoca Türk ulusuna ÅŸamar indirmesinin engellenmesi gerekir.
Gerekiyorsa, Fransızlarla yapılan tüm anlaÅŸmalar dondurulmalı, turizm rezervasyonları ertelenmeli, Fransızların “kültür” etkinliklerinden uzak durulmalı, Fransa’ya “vize” uygulaması düşünülmelidir. Hatta Ä°zmir’de, Fransız Soykırım Tarihi’nin “GündoÄŸdu” Meydanı’nda, Fransız KonsolosluÄŸu, Fransız Kültür Merkezi önünde sergilenmesini baÅŸaracak tarihçilerimiz yok mudur Ä°zmir’de!
Bir yanda Yunani densizliÄŸi, diÄŸer yanda Fransız utanmazlığı. Hedef hep kendini bir türlü anlatmayan Türkiye’ye sıkıntı çektirmek.
Düşünün ÅŸimdi: Fransız marketine bir ay boyunca girmezsek, Sabancı’da “ortalığını” mecburen düşünmez mi?
Umarım bu kez de bu rezilliÄŸe “Fransız” kalmayız!