Halk Ekmek mi, Halt Etmek mi?
Yazar: Agah Agamemnon
“On Ekrem bir Osman eder mi?” başlıklı geçen haftaki yazım, ilginç yankılarıyla kimi çevrelerce konuşulmuş. Beni yalnızlık depreminde fikirdaş bulanlar, eleştirenler ve yerin dibine sokup çıkaranlar olmuş.
Çok önceleri bir spor gazetesinde ‘Osman’ ağabeyi ile iyi geçmişi olduğunu öğrendiğim ve kendine “Halkın avukatı” diyen; ama kendi de artık adı gibi “Seçkinlerin hizmetkarı” olmuş genç bir kalem köşesinde bana seslenme ihtiyacı hissetmiş.
Ama bu “halkın avukatı”, İzmir basınını düştüğü hallerde geriletenleri değil de bu gibilerini gözler önüne seren beni sanık sandalyesine oturtmuş; zaten yaptığı tartışmalı halkın avukatlığını es geçip, “Seçkinlerin Savcılığı”na soyunmuş.
Yolu açık olsun, ne diyeyim? İzmir Basınına hakim “Osmanlı Hanedanı”, belki yakında bir kapıkulluğu bahşeder bu seçkin kuluna, kim bilir…
Ancak benim korkum, bu genç evladımın; ilk kurşun anıtıyla simgeleşen Hasan Tahsin’in, gazeteci olarak mahlas isimlerle yazdığı yazılar nedeniyle ileride “delikanlı” sorgulaması yapmaya girişmesi. Ancak belirtmeliyim ki, onun da yazısında dediği gibi, ben de onu seviyorum.
Bilgisayar ya da onlarca televizyon ekranı karşısında çok kalmasına bağlıyorum bazı cümlelerini; takip etmekle yükümlü olduğu İzmir’in seçkin insanlarının etkisinde biraz fazla kalmasına bağlıyorum. Beni de o izlediği ekranlarda hiç görememiş ya, ben ona yanıyorum.
***
Bir de yine böyle “halk” kavramını ağzına sakız edip, yerel yönetimlerde icraat yaptığını düşünen bazı başkan sıfatlı şahıslar var İzmir çukurunda.
Güzelbahçe’de “Halk ekmek fabrikası” kuracakmış, Ertan Avkıran.
Hani özel üniversite ve lüks konut projelerine kedi gibi atlayan Avkıran!..
Her lafına “Güzelbahçe’nin güzel insanları, güzel şeyleri layıksınız” balonunu patlatarak başlayan; işin özünde halk adına ne yapıldığını büyüteçle baksanız göremeyeceğiniz bir yönetim anlayışı sergileyen Avkıran, gururlanacak bir şey yaptığını sanıyormuş!
Bir de halka sorsun bakalım: “Başkanın halkçılığı da, mutlaka bir beklentinin ürünüdür.”
Bu fabrikayı yaparken kimlerle yola çıkmış? Bugüne kadar “halk” adına ne yapmışlar, bu “sayın” girişimciler?
Ben, Ertan Avkıran’ın çocuklarının işlettiği ticarethaneden un alınacak mı alınmayacak mı, diye sormuyorum.
İşte en önemli soru:
Acaba Avkıran, kendi başkanlığı ileride sona erdikten sonra, bu halk ekmek fabrikası belediyenin (yani halkın) malı mı olacak, yoksa şahıs malı mı?
Eğer belediyenin olmayacaksa bu fırın, bu ekmeğin hangi lokması için “halkın” diyebiliriz?
Bu soruların cevabı Ertan Avkıran’da.
Avkıran, bir de Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal’a açtıracakmış bu fırını.
Onu bunu bilmem ama, hani ateşin göbeğinden kürekle çekilen ‘cayır cayır ekmekler’ olur. Elinize alamazsınız, yanarsınız!
Bu fırın, zaten başkanların yaptıklarıyla “halk”la ne derece yakın olduğu sorgulanan CHP’yi Güzelbahçe’de de aynen böyle yakmasın.
Bu ateş, dalga dalga (zaten Büyükşehir’de, Karşıyaka’da kıvılcımlar koltukları yakacak gibi) tüm İzmir’e yayılmasın.
Ben Sayın Baykal’a soruyorum:
Laik Cumhuriyet’e sahiplenmenizle ve Terörle Mücadele Yasası’ndaki tavırlarınızla sizi hiç sevmeyenlerin bile sempatisini kazanan siz; “Halk ekmek mi, halt etmek mi” sorusuna yanıt bulmadan bu ekmeği tutacak mısınız?
Ne diyordu bir yazarımız, “Önce ekmekler bozuldu.”
Ekmeklerin bozulmadığı bir hafta geçirmenizi dilerim.
Denizlerin asıldığı haftada, Erdal Öz’ü yitirdik.
Güllerimiz açamadan soldu bir kez daha…