Başkan kim olacak?
Yazar: Nesrin Coşkun
İzmir Tabip Odası'nda seçim bugün. Heyecan dorukta. Hatırlatalım; Hekim Güçbirliği Dr. Suat Kaptaner, Demokratik Katılımcı Hekimler Dr. Fatih Sürenkök, Bağımsız Hekimler Birliği Dr. Hüseyin Katılmış başkanlığında yönetime aday. Kozlarını sandıkta paylaşacaklar.
Epeyce gecikmeli de olsa odaların, Türk Tabipleri Birliği'nde (TTB) üye sayılarına orantılı şekilde temsil edilmelerini sağlayacak yasal düzenleme yapıldı. Yani bu seçimde TTB Büyük Kongre Delegeleri de seçilecek. Artık İzmir Tabip Odası 7 değil, 15 üye ile temsil edilecek. Seçime giren üç listenin delegasyon adayları arasında sadece hekim camiasının değil İzmirliler'in yakından tanıdığı isimler var. Yani seçimin seyrinde etkili olacaklar, şüphesiz.
9 bin 200 üyeli İzmir Tabip Odası seçimlerine katılımın ne olacağını oylar sayıldıktan sonra göreceğiz. Hekimlerin meslek örgütlerine ne kadar sahip çıktığını da...
Sizce kim haklı?
Yıllardır sağlık camiasının içindeyim. Hizmetlisinin, hemşiresinin, doktorunun hatta profesörünün, başhekiminin yaşadığı sıkıntıları biliyorum, tanık oluyorum. O yüzden de "Hastaneler mi, hele doktorlar mı? Allah eksikliğini göstermesin ama düşürmesin, muhtaç etmesin...) değerlendirmeleri yapıldığında bazen kendimi onları savunurken buluyorum. Sağlıkçılara yöneltilen okları karşılamaya çalışıyorum. "İşleri kolay değil, üç otuz paraya çalışıyorlar, onların da bizim gibi dertleri var", diyorum. "Onların da sağlık sorunları, okula giden çocukları, ödenmeyen, ödenemeyen faturaları var", diyorum. Ama bazen de yapılan eleştirilere bırakın katılmayı körükle gidiyorum. Hangisini daha çok yaptığım ise bana kalsın.
Neyse gelelim bunları neden anlattığıma. Konu; bir acil servis akşamı. Yer; Karşıyaka Devlet Hastanesi. Her zamanki gibi yoğun. Nöbetçi doktor hastalara bakıyor, koşuşturuyor. Çocuk hastalar ağlıyor. Doktor bir anneye çıkışıyor, "Ağlamasını durduramıyorsan al götür", bir başka anneye ise "Ateşi yoksa bakamam, yarın getir, çocuk doktoru görsün" diyor. Arkadaşıma da muayenesi, müdahalesi bittikten sonra ertesi günü polikliniğe gelip kardiyoloğa görünmesini öneriyor.
Bu ortamda geçebilecek diyalogları yazmama gerek yok, acillerle tanışan herkes ve karşı taraf kendi doğrularıyla senaryoyu tamamlayabilir. Arkadaşım, "Acilde, yaşadıklarımız değil de tanık olduğumuz olaylar bizi üzdü. Çocuklar ağlıyor, anneleri perişan, çaresiz. Kapıyı gösterir, baştan savan hatta kovmaktan beter bir tutum. Doktorlar yorgun olabilir, hastaları çok olabilir ama gördüklerim karşısında bunları düşündüğüm halde hak veremedim" diye anlattı, o akşamı. Kalkan mı gerek, körük mü, siz karar verin.
Gören gözler olun
Bilgiye ulaşmada internetin ne kadar önemli olduğunu bilmeyen yok. İyi kullanıldığında öğrenme yollarımızı nasıl açtığını da. Edindiğiniz bir bilgiyi ilgi duyabilecek insanlara bir tuşla anında akratabilmek de ayrı güzelliği. O halde hiç durmayın ve http://www.seslikitapgonulluleri.com/ sitesini ziyaret edin. Bu sitenin tek amacı var; görme engellilere kitap seslendirmek. (Pekçoğumuzun isteyip de nereden başlayacağını, ne yapacağını bilemediği....)
Baştan sona gönüllü bir çalışma. Gruba üye oluyorsunuz ve bir kitap seslendirebileceğinizi bildiriyorsunuz. Seslendireceğiniz bu kitap CD haline getirilerek İstanbul Beyazıt Kütüphanesi'ne armağan edilecek. Görme engelliler kütüphaneden CD'yi alıp dinleyip iade edecekler. Yapılacak tek şey siteye girerek, eğer o güne kadar seslendirilmediyse seçtiğiniz kitabı gruba bildirip ses kayıt cihazınızın düğmesine basmak. Kitabı nasıl seslendireceğinize dair bilgiler sitede var. Hiç de zor görünmüyor değil mi? Kitabınızı içinizden değil sesli okuyacaksınız, o kadar.
Bu siteyi öğrendikten sonra bazı şeyleri taklit etmenin ya da esinlenmenin yanlış değil yararlı olacağı aklıma geldi. Yani bu site bizlerin de ufkunu açsa, birileri önderlik etse, İzmir'deki ışıksız çocuklara, gençlere, yaşlılara tümüne ders kitabıyla, romanıyla vs. "sesli kütüphane" oluşturulsa kötü mü olur?
Aman dikkat
Kapkaççı, gaspçılar sayesinde "korkak" olduk çıktık. Öyle ki sadece çocukları değil biz yetişkinler her fırsatta birbirimizi uyarır olduk. Hatta "Canından olacağına malından ol" diyerek, "Tehlike anında paranı pulunu bırakıp kaç" öğütleri de beraberinde. Size yapacağım uyarıyı, e-posta ile bir doktor arkadaşım gönderdi. Noktasına virgülüne dokunmadan aktarıyorum ve "aman dikkat" diyorum.
"Bir kız arkadaşımın başına geldi. Lütfen yollarda dikkatli olalım. Kız arkadaşım Koçbank'ta çalışıyor. Geçen akşam eve dönerken yanına çok güzel bir arabayla hoş bir bayan yaklaşıyor. Kız arkadaşım adres sorucağını zannedip bayanla konuşuyor. Bayan THY'de çalıştığını ve parfüm sattığını söylüyor ve denemek isteyip istemediğini soruyor. Kız arkadışım "Hayır" diyor. Bayan hemen arkadaşımın üzerine parfüm sıkıp mutlaka denemesini istiyor. O sırada arkadaşım panikleyip uzaklaşmaya çalışıyor, sonra bayan onun kolunu tutup ısrar ediyor. Bunun üzerine arkadaşım ters yola doğru koşuyor. Ama parfüm yüzünden de ağır hareket ediyor. Başı dönüyor. Güç bela otobüse biniyor ve gidiyor. Neyse ki olay kötü sonla bitmiyor. Ama dikkatli olmazsak hepimizin başına gelebilir."
Parola ne?
Yarım asırlık Ege Üniversitesi Hastanesi'nde değişim rüzgarı esmeye devam ediyor, klinikler bir bir yenileniyor. Öyle güzel bir değişim ki bu; "Hastaneye bahar gelmiş" dedirtiyor. Görünüm Avrupai. Bu yenilenme operasyonu içinde farklı uygulamalara da gidilmiş. Gidenler bilir, bir klinikten yandaki kliniğe geçişlerde koridor bağlantısı vardır. Şimdi bazı kliniklerin koridor girişlerine şifreli, elektronik kilitli kapılar konmuş. Yani genel cerrahiden üroloji geçemiyorsunuz. Zemine inip dolanmak gerek. Belki güvenlik açısından böyle bir uygulama gerekli. Benim gibi kestirme yolları kullananlar bundan sonra ya şifreleri öğrenecek (Bu zor. Diyelim öğrendin. Ezberi de zor, liste tutmak gerekir) ya da spor yapacak. Tabana kuvvet...
Astım nedir?
Nefes alma sırasında atmosfer havasının solunum olayının olduğu alveol denilen hava boşluklarına naklini sağlayan iletici hava yollarında daralma, tıkanıklık ve buna bağlı olarak hava akımında zorlukla karakterize bir hastalıktır. Hava yollarında mikrobik olmayan sürekli bir iltihaplanma söz konusudur. Astım her zaman olmasa da olguların çoğunda alerjik zeminde gelişen bir hastalıktır. Özellikle çocuklukta başlayan astım için bu daha belirgindir. Ancak, kişinin alerjik tabiatlı (atopik) olması astım olmasından ayrı bir şeydir. Diğer alerjik hastalıklar (rinosinüzit, konjonktivit, dermatit, ürtiker) astımla birlikte bulunabilir veya bu hastalıklar varken astım olmayabilir. Aksine astımı olduğu halde alerjisi olmayabilir.
ÖZLÜ SÖZ :
Bir seçim yapmanız gerektiğinde; seçmemek de bir seçimdir.
William James