Çocuklara şeker büyüklere biber!
Yazar: Agah Agamemnon
Hafta sonu, bir pazar günü, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nın renklerine ve coşkusuna tanıklık edenler; bu ülkenin ve bu dünyanın geleceği adına herhalde umutlanmıştır. Hafta boyunca Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı etkinliklerini çeşitli organizasyonlarla anlamlı kılan belediyeler, kurum ve kuruluşlar oldu. Hepsini tebrik ediyorum, çocuklarımızın (veya torunlarımızın) gözlerini parıldatan bir atmosferi yaratmak emek istiyor; emek verenleri kutluyorum.
***
Hafta sonu gazetelerinde yer alan karikatürler; dünyanın hiçbir ülkesinde olmayan çocuklara özgü bu anlamlı bayrama ilişkin her şeyi anlatmaya yetiyordu, söze gerek bırakmıyordu aslında. Milliyet Ege'nin (Balçovalı olduğunu öğrendiğim) çizeri Mümin Durmaz, kahvehanede okey oynayan bir grupta yer alan babanın, sandalyesine çocuğunu oturtmasını çizmişti. Televizyonların çocuk programlarına da baktım, evlatlarının sınıf öğretmenlerinin adını bilemeyen anne-babaların varlığı beni endişeye sürükledi. Durmaz'ın karikatürü de, kumar ya da oyun oynayan bir babanın çocuğunu bu işe teşvik etmesi ihtimalinin uzak olmadığını düşündürttü bana. Tabii ki çizgi dünyasının Balçova'daki medarıiftiharı Mustafa Ak, Yakın Plan'daki Kaktüs köşesinde dikenlerini yine birilerine batıracaktır artık. Milliyet'in ana gazetesinde Ercan Akyol, bir bakanlıkta iktidar yamağı çember sakallı badem bıyıklı tiplerin arasında koltuğa oturup "Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir" diyen bir çocuğu çizmişti. Haslet Soyöz ise, "Çocukların Dünyası" ve "Büyüklerin Dünyası" olarak ikiye böldüğü köşesinde, bir tarafta yeşillikler arasında bir köye evinin çevresindeki ağacı, otlayan koyunu, gülümseyen güneşi, martıları ve pamuk gibi bulutu, diğer tarafta betonlaşmış-yüksek katlı yapılardan oluşan kenti ve etrafı bidonlarla çevrili bir insanı anlatmıştı.
Hürriyet'in 1. Sayfasında ise, Selpak mendilleri yöneticilerinin makam koltuklarını bir çocuğa bırakmaları Latif Demirci tarafından, Türkiye'nin çocuk manzarasını net olarak ortaya koyan bir ironide anlatılmıştı.
Yeni Asır çizeri Tufan Selçuk da, Başbakan Erdoğan'ın koltuğu devrettiği çocuğun "Bütün olan bitenden medya suçlu…" demesi okuyanın yüzlerini gülümsetiyordu.
Ama bana göre en güzel tema ise, teknoloji ve internet sayesinde, yaşayarak keşfetme keyfini çoktan yitiren çocuklarımızı anlatan Yenigün Gazetesi'nin her Pazar ücretsiz ek olarak dağıttığı BOYOZ Dergisi'nin kapağında gözler önüne seriliyordu. Biricik oğullarını, 23 Nisan törenlerine götürmek üzere bekleyen anne-babaya, Amerikan Basketbol Ligi NBA bilgisayar oyunu oynadığı için "Siz gidin yaa!" diyen; gözlerinin altı morarmış, oturuşu bozulmuş ve odasının sağında solunda yabancı marka çeşitli eşyalar olan-üstelik beyzbol sopası da eksik değil- zamane çocuğuydu bu tema.
***
Nasıl bu hale gelmiştik. Tamam, çocuklara dünyadaki tek bayramı armağan eden bizdik; "Dünyayı Verelim Çocuklara" diyen, çocukların şeker de yiyebildiği bir dünyayı düşleyen şairler de bu topraklardan çıkmıştı.
Ama, Gaziantep'te imrendiği baklavaları yiyen çocukları hapse tıkanları; Manisa'da lise çağındaki çocuklara işkence edenleri; çocukları (dinini öğrensin) diyerek tarikatların kucağına teslim edenleri, 12 Eylül sürecinde 17'sindeki çocuğun darağacında sallandırılışını görmek için düzenleme yapanları ve onu idam edenleri görmezden gelen; hatta muhalif anne-babaları "darbenin tutsakları" olmuş çocukları, mahallede yaramazlık yaptığında, "Sen anarşistin çocuğusun" diyenleri görmezden gören biz değil miydik?
Böylesine nadide bir bayramı dünyaya armağan eden dünya lideri Mustafa Kemal Atatürk'ün ülkesinin insanlarına, tüm bu yaşadıklarımız ne kadar yakışıyor? Aymaz bir yetişkin kuşağı, muallim olmayı çoktan geride bırakıp günlük olayları bile izlemeyen ve tüm hayatı markalara düşkün olmakla anlamlı hale gelen "kafası boş bir öğretmenler kuşağı", okullardaki şiddetin sorgulamasını yapabilir miydi?
İzmir Milli Eğitim Müdürlüğü, şiddetin nedenlerini Dokuz Eylül Üniversitesi ile yapacakları bir araştırmayla belirleyeceklermiş. Arasınlar bakalım, bulabilecekler mi? Biraz önce saydıklarımı neden olarak görmek koltuklarından eder pek çok bürokratı. Etliye sütlüye dokunmayıp, "salla başı al maaşı" yaşayan bir yetişkin kuşağı, çocukların bu ülkenin geleceğine olumlu katkılar yapmalarını engelleyen en önemli neden olacak bence.
Hipermarketin İngiliz olanı, sanki bir halt ediyormuş gibi "Play Station Festivali" yapıyormuş. Toruna söyledim, "Alsınlar joystiklerini, ….. soksunlar" dedi. Nedir joystik, koltuk altına mı sürülüyor bilgisayar ekranına mı, bilmem. Ama, hiç olmazsa 23 Nisan'ı sulandırmayın bre gafiller.
Beni "çizmem" de böyle oluyor işte, eski kafa. Ulusal Egemenliğimizin ayaklar altına alınmadığı günler yakın olur umarım. Akıllı ve çocuğuna bu ülkenin insanı olduğunu unutturmayan anne-babalar olmanızı dilerim.
Çıkın şöyle bir kitap fuarına gidin, çocuklarınıza kitap alıp sevindirin.Hepinize iyi haftalar.