Balçova parkları kerhaneye dönmesin!
Yazar: Agah Agamemnon
Türkiye'yi karıştıran birileri, yeniden iş başında. Hafta boyunca yaşananları izlemiş. Dinlemiş ya da okumuşsunuzdur umarım. Eğer Türkiye'de neler olup bittiğinden haberiniz yoksa, siz bir yurtsever olamazsınız. Güneydoğu'da kıvılcımlarla başlayıp, Türkiye'yi bir terör dalgası altında boğmaya uğraşan güçlerin istediklerinde neler yapabileceklerini görmüşsünüzdür. Burada altı çizilmesi gereken nokta, bu gibi adamlar istedikleri gibi ip oynatırken; görevli güvenlik personelinin esnaf, çocuklar, okullarda işlerini yapan öğretmenler üzerinde baskı kuran bu terör odaklarına karşı ellerinin kollarının bağlı kalması.
Ülkesi yangın yerine dönmek üzereyken; Sudan'da kabileler arası çatışmaların durması konusunda "Ne olursak olalım, hepimiz biriz, hepimiz Müslümanız. Kavgaya gerek yok" yorumlarını yapan bir Başkan'a sahip olmamız bize özgü bir şey. Suudi Arabistan'dan bir türlü dönememesinin nedenini sorgulamak bana düşmez.
Bazı ulusal televizyonların hafta sonu içeriksiz ve eğlence (!) adı altında yaptıkları programlara takıldı gözüm. Gencecik, daha ergenlik çağında olmayan genç kızlarımızın (35-45 yaşındaki) örnek aldıkları aile büyükleri gibi makyajlar yapmaları, hayatlarındaki tek lider modeli olarak algıladıkları mankenler gibi giyinme(me)leri, "vur patlasın çal oynasın" tarzında gerdan kıvırmaları geleceğimizin ne kadar güvence altında olduğu sorusunu sordurttu bana. "Şu Çılgın Türkler"in moda olmaktan öteye gidemediği, günlük yaşayan, sorunları görmezden gelen hatta farkında bile olmayan bir nesil yetişiyor. Özellikle, sanki kurgulanmışçasına siyasetten, hayattan, kitaptan, sorgulamaktan uzak bir nesil hem de. Allah sonumuzu hayretsin deyip, namaza durmak da çözüm değil bizim kuşak için. Bu çocuklar için bir şeyler yapmamız lazım. Eğer yapmazsak, onları sorgulayan bireyler olarak yetiştirmezsek; ortada Türkiye diye bir şey kalmayacak. Hadi birilerinin Suudi Arabistan'ı var gider; bizler, sizler ne yapacaksınız, torunlarımız, çocuklarımız ne yapacak?
***
Her şeyi güllük gülistanlık sürdüren, dikensiz gül bahçesi düşlerinde gerçek sorunları görmezden gelen Tayyip Erdoğan ve ekibi, biz dar gelirlilerin "ocağına" incir ağacı dikecek. Aile Hekimliği uygulamasıyla birinci basamak sağlık hizmetleri de denilen sağlık ocaklarımızı resmen tasfiye edecek. Hepimizin özel aile doktoru olacakmış, öyle diyorlar. İzmir'in en başarılı olduğu sağlık ocakları konusunda pilot bölge seçilmesi, sağlık ocaklarının kaldırılması özellikle bizim yaşımızdakilerin huzurunu kaçıracak. Artık parası olmayana, sağlık ocaklarında uygulanan parasız "insaf tedavisi" uygulaması da kalkacak. Çünkü, aile hekimi uygulaması sağlıkta bireyselliği ön plana çıkaracak. İzmir Tabip Odası'nın referandumunda; yeni uygulamaya (hayır) demek için reyinizi kullanın. Sonra yine, "Aaa sağlık ocağımız nerede?" diye sorup durursunuz, ancak iş işten geçmiş olur.
***
Balçova'nın parkları it uğursuz yatağı oldu. Okul Durağı'ndaki Duru Park'ta muhabbet tellalları gelen geçenin ahlakını bozacak şekilde söylemlerle, banklarda oturan kadınları pazarlıyor. Bu ilçenin kaymakamı, emniyet müdürü "açık et pazarı"na dönmüş parkta önlem almaz mı? Üstelik, bir de polis kabininin olduğu, ekiplerin Balçova içinde toplandığı bu parkın içinde olan bitene göz yumulması anlaşılır bir şey değil. Önceki hafta, sanıyorum pazartesi sabahına doğru bıçaklanmış kanlar içinde bir adamın bağırış çağırışını duyan vatandaşlar; dar gelirli Balçovalının çocuğunu oyun oynamaya getirdiği bu parkın "halka açık kerhane"ye dönüşmesinden endişe ediyor. Benden duyurması.
Onur Mahallesi Muhtarlığı'nın bulunduğu park ise, hapçıların ve esrarkeşlerin mekanı haline gelmiş. Kimse git diyemiyor burada haplanan serseri kılıklı adamlara. Balçovalı, polislerin bile yanaşamadığını söylüyor. Hap içip kendinden geçen bu tiplerin kadınlara sarkıntılık yaptığı, hatta hırsızlık yaptığı ve vitrin camlarını indirip eşyaları alıp kaçmak için çeteleştiği konuşuluyor. Özellikle İzmir Ekonomi Üniversitesi, Balçova Lisesi, Salih Dede Lisesi çevresinde resmi ve sivil ekiplerin sayısının-devriyelerinin artırılması gerekiyor. Yoksa "uyuşuk" bir nesille; içimiz hiç kanamadan Türkiye'nin geleceğini teslim edeceğiz birilerine. 2-3 hafta öncesine kadar kaymakam konutunun üst katına hırsızların girdiği Balçova'da; hala emniyet müdürü atamasının siyasi nedenlerle yapılmadığı bir İzmir'de ben kendimi güvende hissetmiyorum.
Hepinize uyanık haftalar. Milliyet'te Hasan Pulur ve Ece Temelkuran okuyun; Hürriyet'te Emin Çölaşan'ı ve Yenigün'de Gönül Soyoğul'un yazacaklarını izleyin. Cumhuriyet'i inatla alın. Belki uyanmanıza yardımcı olur.