Fransız Kalmak Milli Geleneğimiz!
Yazar: Agah Agamemnon
Fransa'da yüz binler sokaklarda. Ülkenin 175 kentinde aynı anda 1,5 milyon Fransız yürüyor, gençlere babaanneleri ve dedeleri bile destek veriyor sokaklarda. Üniversitelerin büyük bölümü boykotta. Tepkileri, CPE denilen, 26 yaşından ufak Fransız gençlerinin ilk imzalayacakları iş sözleşmesi ile ilgili yasal düzenlemeye(!). Öyle bir düzenleme ki bu, gençlerin bir ay olan deneme sürelerini iki yıla çıkarıyor, izinleri sınırlandırıyor, toplu sözleşmeyi ortadan kaldırıyor, patrona da hiçbir tazminat ödemek zorunda bırakmadan istediği zaman işçini atma hakkı veriyor. "Fransızca" tepki veren gençlerin ne dediğini anlayamayan Cumhurbaşkanı Chirac, bir AB toplantısı sırasında Fransız yetkilinin İngilizce konuşmasına sinirlenip salonu terk ederek tribünlere oynuyor, ama nafile. 28 Mart'ta Genel Grevle Fransa'da hayat duracak. Belki de Başbakan, patronu halk tarafından kıdemsiz gönderilecek!
***
Bize dönüp bakalım:
Okullar, bizim yarattığımız medyayla beslenen, ailelerin aymazlığıyla kangrene dönüşme noktasına gelen kör şiddetin tehdidi altında. Onlarca öğrenci, çete kavgasında yaralandı.(Milli Eğitim Bakanı ama 'görmeyeni', haberleri küçük görün diyerek medyayı suçlamış. Peki peşi sıra genelgeler niye, şiddet zirveleri ne için yapıldı?)
Bursa'da bir evlat, para isteyip alamadığı babasının altın kaplama da bulunan takma dişlerini çalıp kaçıyor.(Yoksulluğun ve insanlığımızdan uzaklaştığımızın 'dişe dokunur' resmi.)
Genellikle günübirlik Yunanistan'daki kahvaltılarını, Fas'taki gezilerini ve Fransa'da içtiği şarapların kavını anlatan bir genel yayın yönetmeninin, İstanbul'daki bir yıkım olayıyla ilgili geçen cumartesi günkü köşe yazısından alıntı:
"Polisten kaçan bazı gençler, semtin bir başka tarafında kanuni biçimde yapılmış düzgün bir sitedeki apartman dairelerini taşlamaya başlıyor. Hem gazeteci hem sosyolog olarak bakıyorum; gasp, hırsızlık, kapkaç suçlarından bıkan insanları şimdi yeni bir tehlike bekliyor. Ülkede türbandan daha önemli sorunlar kapımıza dayanıyor. (Jeton paraşütle düşmüş bu 68'li İzmirli evladımızın aklına)
***
Türkiye'de işçinin emeklilik güvencesi olan kıdem tazminatı kaldırılıyor, kimin haberi var Allah aşkına? Yine kendi hayatımıza Fransız kalmışız anlaşılan! Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, kıdem tazminatı yerine yıpranma tazminatı getirecek. Buna göre, işçiler çalışma yıllarının her biri için yıl sonunda bir brüt ücret tutarında yıpranma tazminatı alacaklar. Yasa TBMM'den geçerse, halen çalışan işçilerin kıdem tazminatları her yıl dört aylık ödeme ile sıfırlanacak. 10 yıllık kıdem tazminatı alacağı olan işçi, birinci yıl 4 yıllığını; ikinci yıl diğer 4 yıllığını, üçüncü yıl ise kalan iki yıllığını alacak. Kısaca para pul olacak, kıdem tazminatı sırra kadem basacak! Kıdem tazminatıyla (Evimin parasının bir bölümünü çıkarırım), (Otomobil alırım), (Kızımı özel üniversitede okuturum) gibi işçi düşleri rafa kalkmış olacak.
Siz hiçbir sendikanın, bu yasayla ilgili eylem yaptığı duydunuz mu? Ya da üniversitede, iş yaşamına yeni atılacak gençlerin eylem yaptığını, boykot kararı aldığını falan işittiniz mi? Hem Fransa'daki hem Türkiye'deki düzenlemenin özü itibariyle ne farkı var? İkisi de iş yaşamına yeni başlayacak gençlerin zorlu mücadelelerle kazanılmış haklarını tarihe gömüyor. Özünde Fransa'daki yasal düzenleme mantığından farkı olmadığını düşünüyorum bu konunun) İş kendi etnik kimliğini ya da mezhebini bağırmaya geldiğinde herkesin söyleyecek bir şeyi var. Sofranızdaki ekmek eksiliyor, düşleriniz çalınıyor, kıdem tazminatı elden gidiyor. Tüm bunlar olurken; halkım Yıldız Tilbe'nin giydiği iç çamaşırının ne olduğunu merak edince menajeri, basına açıklama yapmak zorunda kalıyor: "Yıldız Hanım; g-string değil, paçalı don giyiyor!"
İnşaat projeleriyle 'şantiye kent' görünümüne bürünen bir ilçemizde de, tipi DONİZETTİ Paşa'yı andıran bir belediye başkanı; (bu hakkı nasıl kendinde görüyorsa) halkın ayağına giyeceği donu ve üzerine giyeceği kıyafeti pazardan alamayacağına hükmedip, bu ilçeyle bütünleşmiş 30 yıllık pazarı kaldırma kararı alıyor. Halkın akın akın giderek sahiplendiği BU pazaryerini kaldıracağını açıklayan başkana, ('Sosyete' adıyla açılmasına ihaleyle izin verdiği sözde pazarın, belediyeye olan 3 aylık ödemesi ne alemde) diye sormayalım. Çünkü, maalesef halkın söylediklerini dinleme gibi bir alışkanlığı yok. Ama, bu ilçede herkesin kanını donduracak, DONDONAKAN Savaşları'nın başlayacağını ve halkın bu savaşta başkanın yanında olmayacağını açıkça söyleyeyim. İsterse resmi bir referandum yapsın. Aman ne gerek var canım, "Ben yaptım oldu" demek varken. Elbette bu yolculuğun bir son "durağı" olacak.
İşte genelden yerele, halktan uzak ve halkın da uzak olduğu politik yaşamımızdan bazı kesitler. Anlayana!
Hepinize iyi haftalar.