Arı domatesi'nin arılarını gördüm!
Yazar: Şirin Yörük
Sözcük dağarcığımıza son bir-iki yıl içinde yeni bir kavram eklendi: "arı domatesi". Pazarlarda, manavlarda salkımlar halinde, klasik domatesten daha pahalı (hatta bazen iki katı fiyata), daha albenili, "arı domatesi" olarak satılan yeni bir tür ortaya çıktı. Arı domatesi o kadar popüler oldu ki, manav ve pazarcılar her tür domatesi bu isimle satmaya başladı.
Arı domatesinin, "döllenmesi arılar tarafından yapılan, hormon kullanılmayan domates" olduğu bilgisini takip ettiğim yayınlardan öğrenmiştim. Ama geçtiğimiz günlerde bir domates serasına, sektör ilgilileriyle birlikte yaptığımız inceleme gezisind, domates çiçeği düşkünü hamarat arılarla tanışma şerefine nail oldum.
Büyüklük ve görüntü itibariyle bildiğimiz bal arılarına benzeyen, fakat bal yapmayan bu arılara "bambus arısı" deniyor. Ve özel olarak seralarda kovanlar dolusu bulundurularak, hormon kullanmaya gerek kalmaksızın, domates çiçeklerinin döllenmesini sağlıyorlar. Bizim incelediğimiz Dikili'deki serada 10 dönümlük alanda 13 arı kovanı vardı. Topraksız yöntemle yapılan tarımda ulaşılan son teknoloji üretim yöntemlerini hayranlıkla izledik. Yüksekliği 15 metreye kadar ulaşan her kök domates fidanından, yüzlerce domates elde ediliyor ve her birinde 5'er domates bırakılarak bu dallar, sırıklara klipslerle tutturuluyordu. Ve ihracata mal yetiştirilemiyordu.
Daha sonra yaptığım araştırmada, örtü altı tarımında kullanılan bambus arıları ile, tozlaşma ve döllenmenin doğal bir şekilde gerçekleştirildiği, bununla verimde ve kalitede artış sağlandığı gibi, insan sağlığına zararlı enzim ve hormon kullanımının da önlendiği bilgisine ulaştım. Ayrıca bir dekar alanda üretim yapılabilmesi için bir kovan bambus arısı gerektiğini, bir kovan bambus arısının fiyatının ise yaklaşık 150 YTL olduğunu öğrendim (şu internet ne büyük bir nimet!). Seracılığın yaygın olduğu Antalya'da seraların yüzde 60'ında bu yöntemin kullanılmaya başlandığını söylersem, benim gibi hormon konusunda çok hassas olanların yüreğine biraz su serpmiş olur muyum acaba?
Öğrendiğim bir diğer ayrıntı ise; sera koşullarında domates, patlıcan, kabak ve kavun üretiminde hormon kullanıldığı, kamuoyunda bilinenin aksine çilek ve hıyarda hormon kullanımının gerekli olmadığıydı (pazar ve manav tezgahlarında gördüğümüz o ecüş bücüş çileklerin sebebi mucibesinin ne olduğu konusunda en ufak bir fikrim yok doğrusu!).
10 Nisan-15 Mayıs arasına dikkat!
Şimdi burada bir ayrıntı vermem gerekiyor. Bu kadar bilgiyi boşuna taramadık. Hiç olmazsa somut bir öneri sunalım. Maksat vatandaşa hizmet!
Sera koşullarında domates üretiminde 20 Aralık ile 15 Şubat arasındaki dönemde havalar soğuk olduğu için çiçekte polen oluşmuyor ve hormon kullanımı zorunlu hale geliyor. Bu da biz tüketicilere 10 Nisan ile 15 Mayıs arasında yansıyor. Yani eğer 10 Nisan ile 15 Mayıs arasındaki bir tarihte, artık havalar ısındı, hormonlu domates olmaz diye düşünüyorsanız, çok yanılıyorsunuz. Hormonun alası bu dönemde yetişen domateste bulunuyor. Kabak ve patlıcanda ise hormonlu periyod daha uzun. Kış döneminde 1 Kasım ile 15 Mayıs tarihleri arasında seralardan hasat edilen kabak ve patlıcanlar hormonlu oluyormuş. Benden söylemesi.
Sebzeleri yetiştikleri normal zamanlarında tüketmek en iyisi aslında: yazın domates, biber, patlıcan, kışın ıspanak, pırasa, lahana.
Gelin kış boyunca kabak ve patlıcan yemeyelim, domates yerine de salça ve yazdan hazırlanmış domates suyu tüketelim. Ne kaybederiz ki?