İzmir, "medya-nat bahçesi" ister!
Yazar: Agah Agamemnon
Geçmiş zaman olur ki, haberler "ajans" olur! Bizim yaşımızdakiler bilir; haberleri kulağımız radyoda ‘ajans'tan dinlemek pek bir keyifliydi. Yemekler yendikten sonra elinde kitap ya da gazeteyle dinlenmeye koyulmuş bizler veya büyüklerimiz; dünyadaki savaşları, ünlü isimlerin özel hayatlarıyla ilgili malumatları, hükümetlerin aldığı kararları hep ajanstan alırdı. Ne güzel ajansımız vardı. Pazar günkü Cumhuriyet'te "Anadolu Ajansı Haberciliği Unuttu" haberini okuyunca, bunları düşündüm. Neydi Anadolu Ajansı'nın "haber değeri vermediği" bazı açıklamalar bakalım: TBMM Başkanı Arınç'ın "Şeyini şey ettiğimin şeyi", Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın "Ulan benimle uğraşmayın", Başbakan Erdoğan'ın "Hadi ananı da al git buradan."
Mustafa Kemal'in milli mücadelenin en önemli haberleşme kanalı olarak tasarlayıp kurduğu Anadolu Ajansı, nasıl bu hallere düşmüştü? Gerçek habercilerin bir arada olduğu bir ajans, nasıl oluyordu da iktidara angaje isimlerin doluştuğu bir arpalık haline gelmişti? Ajans binasını yenilemek mi daha önemliydi, yoksa muhabirlerini taşıyan hizmet araçlarının modellerini, onların canlarını düşünüp yükseltmek mi? Bunun için ille de kazaların mı olması gerekiyordu? Bu eleştiriler bir yana, ajansın haber mantığı aslında, tüm basınımız için geçerli bir geleneğin ürünüydü.
Her şeyin ötesinde, bu eleştirel haberi yapan Cumhuriyet ve yazdığım İzmir'e Yakın Plan Gazetesi de dahil pek çok gazete, nasıl oluyordu da bazı haberleri görmezden gelebiliyordu? İsmi lazım değil bir esnaf odası başkanının, trilyonluk yolsuzluk yaptığı iddiasıyla yargılandığı davanın haberi, bir iki gazete dışında sayfalarda yer bulmuyordu? Basın dünyasında özeleştiri niteliğindeki haberler yararlıydı; ama adama "Aynaya dön kendine bak" derlerdi. Ahbap - çavuş ilişkileriyle, birlikte yenilip - içilen samimi ortamlarda "bağlanmış beyinler - eller"; bu davayı ve buna benzer pek çok olayı es geçebiliyordu.
***
Mehmet Ali Ağca'nın tahliyesi gündeme geldiğinde CNN'de yorumlar yapan arkadaşı Tufan Türenç'in bir sözünü unutamıyorum. Türenç, Abdi İpekçi'nin iş dışında, davet edildiği kokteyl - yemek gibi organizasyonlara giderken seçici davrandığı, sonradan gebe kalabileceği isimlerle böylesine sıcak ortamlarda bir araya gelmemeye dikkat ettiğini, kendi meslektaşlarından ve aile çevresinden oluşan arkadaş grubuyla zaman geçirmeyi tercih ettiğini vurguluyordu. Şimdi gerek İzmir'de gerekse Türkiye genelinde medyanın köşe başlarını tutanların; çıkar ilişkilerine girdiği kurumlardan çıkmadıkları, günü kurtaracak avantalarla yolunu buldukları, gazete sayfalarına yahut televizyon ekranına bakılınca çok net anlaşılıyor. O nedenle Büyükşehir Belediye Başkanı, Evka-3'te açtığı parka Anadolu Ajansı 85. Yıl Parkı adını vermek yerine, "Basın Lunaparkı" adını verseymiş; daha doğru bir şey yaparmış. Ne dolapların döndüğünü anlatmak için bir "dönme dolap", işini adam gibi yapmaya çalışan gazetecilerin nasıl önünün kesildiğini ortaya koymak için "çarpışan araba", bir mesleğin onurdan uzaklaşınca nasıl öldüğünü "kamikaze" çok güzel simgelerdi. Benden bir öneri: Sayın Kocaoğlu, "Görmedim, duymadım, bilmiyorum"u bir hayat biçimi olarak seçen "basın maymunları" için de, yepyeni bir hayvanat bahçesi kurabilir. Adını da "Medyanat Bahçesi" koyabilir...
***
Bizim ajansı can kulağıyla dinlediğimiz günlerden bugünlere neler neler değişmiş, ayaklar baş, başlar ayak olmuş kim bilir. "Asıl sen İzmir Gazeteciler Cemiyeti seçimlerinde göreceksin, ne gürültü kopacak? Yaralı parmaktan kaçan adamlar, bu mesleği temsil etmek için yarışacak" diyen, geçenlerde mahalle kahvesinde pişti oynadığımız emekli bir gazeteci arkadaşımla laflarken, aklıma şu sorular düştü: Basın Yayın Enformasyon İl Müdürlüğü'nün her ay, zor durumda olan veyahut işsiz gazetecilere verdiği çam sakızı çoban armağanı niteliğinde parasal desteği var mıdır? Bu destekten kimler yararlanmaktadır? Bir ay tek, diğer ay çift maaş alan ve halen (adı önemli değil) bir kamu kurumunun haber merkezi yöneticisi olarak çalışan, emekli ya da zor durumdaki gazetecilere verilmesi gereken bu kaynaktan faydalanmakta mıdır? Faydalanıyorsa, hangi hukuki altyapıyla nasıl faydalanmaktadır?
Ben merak ediyorum. Hepinize, dürüstlüğünüzü koruyacağınız bir hafta diliyorum...