Ne yiyeceğimizi şaşırdık!
Yazar: Şirin Yörük
Babalarımız, dedelerimiz ne kadar şanslıymış! Tarlada, bahçede kendi yetiştirdikleri katkısız sebze ve meyveleri gönül rahatlığıyla yemek ne büyük bir nimetmiş.
Ben bu bahtiyarlığa ucundan kıyısından da olsa eriştiğim için kendimi şanslı hissediyorum. İlkokul son sınıfa kadar köyde büyüdüğüm için, dalından domatesi ve salatalığı koparıp kütür kütür yemenin, bütün gün meyve ağaçlarının tepelerinde tüneyip mis gibi kiraz, kayısı, erik yemenin ne büyük bir zevk olduğunu çok iyi bilirim.
Özellikle son 10-15 yıldır giderek artan hormon kullanımı yüzünden artık ne yiyeceğimizi, çocuklarımızı olası tehlikelerden nasıl koruyacağımızı şaşırmış durumdayız. Bizim bu konuda alabildiğimiz en etkin tedbir, sebzeleri yetiştiği mevsiminde yemek şeklinde oluyor. Yani kış aylarında salatalık, domates, biber gibi sebzelerden uzak duruyoruz. Hoş yaz aylarında da hormonsuz sebze-meyve yediğimiz pek söylenemez ama, yine de en az zarar verecek yöntemi uyguladığımıza inanıyorum.
Tehlike her tarafta aslında. Sütlerdeki antibiyotik kalıntıları, incir ve diğer kurutulmuş meyve ve sebzelerdeki "aflotoksin" denen küfler, hazır besinlerdeki ürünün raf ömrünü uzatan "E-300, E-400" kategorisindeki bazı karışımlar... İnsan sağlığına zararlı maddeleri saymakla bitmez aslında. Yoğurtlarda beyaz görünümü vermek ve kıvamı arttırmak için kullanılan sudkostikler. Kaşar peynirlerinin hiç süt kullanılmadan imal edilen çeşitleri bile marketlerde kol geziyor.
Bu kadar denetimsizliğin ve sahtekarlığın ortasında tüketici olarak biz ne yapabilir, kendimizi nasıl bu zararlı yiyeceklerin kötü sonuçlarından koruyabiliriz? Bunun için de klasik yöntem, biraz daha fazla para ödeyip güvenilir markaları tercih etmek. Yapabileceğimiz başka bir şey yok ne yazık ki...
"ImuPro300" kafaları karıştırdı
"Sağlıklı beslenme" konusuna bu kadar kafayı takmışken, son günlerde gazetelerde çıkan bir haber, adeta bütün bildiklerimizi sıfırladı. Sağlıklı yiyeceklerin herkes için farklı olduğu, biri için yararlı olan bir sebzenin, bir diğeri için zararlı olabileceği bilim adamları tarafından ortaya çıkarılmıştı. Ve bu "ImuPro300" adlı bir testle ortaya çıkarılabiliyordu. Vitamin deposu olarak bildiğimiz brokolinin ve karaciğerin dostu diye severek yediğimiz enginarın bazı bünyelerde kronik hastalıklara yol açtığı söyleniyordu. Ve daha da önemlisi, kişinin kendisine zararlı olan besin maddelerine karşı bir uyuşturucu maddeye olduğu gibi bağımlılık geliştirebildiği ortaya çıkarılmıştı.
Bu kadar çok ve farklı bilgi arasında bocalamamak elde değil. Şimdi biz bu durumda ne yapalım? Bu "ImuPro300" testi kısa zamanda ülkemize gelse bile, bunun maliyeti nedir? Testi kaç kişi yaptırabilir? "Her yeşili boyadık bir fıstık yeşili mi kaldı?" deyip, yeni gelişmeleri görmezden mi gelmeli, yoksa her yeni bilgiye sıkı sıkıya sarılmalı mı? Bunu zaman ve bu konudaki yeni gelişmeler gösterecek.