İzmir, ‘Amanvermez Avni'sini bekliyor!
Yazar: Agah Agamemnon
Vahim olaylarla, provakatif tezgahlarla işlenmiş cinayetlerle geride bıraktık bir haftayı. Arap Yarımadası'nı akla hayale gelmeyecek bir örgütlenmeyle dönüştüren, çağının en büyük devrimcisi konumundaki Hz. Muhammed'i aşağılayan "karikatür saldırısı"nın neden olabileceği sonuçları hep birlikte gördük. Bir dine ve onun peygamberine küfretmeyi, ne inanç sistemimizde ne de yaşam tarzımızda asla benimsemeyen biz Anadolulular, bu gibi saldırılara pek tabii ki karşı durmalıydık. Ama birileri de bunu kullandı. Örneğin birkaç dinci gazetede gördüğüm, www.alemlererahmet.net internet sitesinden, protesto mektubu gönderilecek adresler yayımlandığı gibi, her zamanki gibi Cuma namazını kılmaya gidecek Müslümanlara eylem çağrıları yapılıyordu.
Türkiye genelindeki eylemlere ve bazı muhafazakar toplantılara baktığmızda, Danimarka'da başlayan ve bazı Avrupa ülkelerinde yayılan Hz. Muhammed'e yönelik saldırgan ifadelerin, bazı çevrelerce nasıl da kullanıldığını gördük. Dinlerin ve inançların barışçı kesişme noktası olan Mardin'de, tarihte hiç olmayan bir şey oldu ve atların üzerinde ellerinde yeşil bayraklarla yürüyen bir grup sözde karikatürleri kınama bahanesiyle, kiliselere saldırmaya kalkıştı. Jandarma araya girmeseydi, Türkiye yepyeni bir trajediyi yaşayabilirdi. Trabzon'daki papazın öldürülmesi olayından sonra, saldırıyı kurumsallaştırıp, Güneydoğu'yu böylelikle karıştırmak isteyen bazı güç odakları görevlerini yerine getiriyordu bu eylemle aslında.
***
Bir de Konya'ya gidelim. Halk Eğitim Dayanışma ve Araştırma Derneği'nin karikatürleri protesto mitingi yapılıyor. Sabah Gazetesi muhabiri Aliye Çetinkaya, protestoyu gerçekleştirenler tarafından "başı açık" diye, taşlanıyor, kafasına ayakkabı fırlatılıyor ve kafir ile başlayan küfürlerle devam eden hakaretlere maruz kalıyor. Biz bu ülkede, "kafir" denilerek yakılanları da gördük. Hani Laik Demokratik Cumhuriyetimiz'in silahlı güçlerinin müdahale etmekten kaçındığı Sivas'taki şeriatçı kalkışmayı yaşadık. Yakın tarihimizdeki kara lekeleri unuttuğumuz, ders almadığımız ortada.
Dini kullanarak kendi siyasi propagandalarını yapan ve kimseye yaşam hakkı tanımayan anlayışlarını yaşama egemen kılmak isteyen böyleleri, biz Müslümanların sözcüsü olabilir ve bizim adımıza konuşabilir mi? İlginçtir, çeşitli gazetelerde hakkında "Gözü Çankaya'da" yorumları çıkan Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Danıştay'ın bir öğretmenle ilgili aldığı kararı eleştirmesi aynı güne denk geliyor. Bir vatandaşla girdiği "LAN"lı diyalogu ise sizin takdirinize bırakıyorum!. Kendi halkına Kasımpaşalı olmak kolay. Kurtlar Vadisi izleyerek "delikanlı olunamayacağı" da çok net.
***
Bu şartlarda, sosyolojik yapısı itibarıyla Türkiye'nin en ilginç özelliklerine sahip İzmir ilinin hala bir emniyet müdürü olmadığını söylemek çok acı. Suç sayısı o kadar çok kabardı ki; hırsızlar torunu Alistair'i kör kurşunlara kurban veren dede Tuncer Eşsizhan'ın, torunundan yadigar hatıra altınlarını çalıyor. Balçova'da geçtiğimiz hafta araba hırsızlıkları yaşanıyor. Basmane'de insanlar, yolun ortasında başından kurşunlanıyor, Buca'nın göbeğinde ‘Polat' lakaplı bir genç kalbinden tek darbeyle bıçaklanarak öldürülüyor.
Herkes Kültürpark'ta yürürken çantasını kaptıran genç kızımız gibi şanslı değil. Çantasından olduğu gibi canından da olabilme riski var. TBMM'de halkın cebinden çalınan paraların hesabını soran Milletvekili Erdal Karademir'in, Güzelbahçe'deki evine hırsız giriyor. Bir de Çankaya'nın göbeğindeki iş hanında, 7 ayrı kata yayılan Birikim Dershanesi'nin her katına giren hırsızlar, her şeyi tek tek boşaltıyor. Konak İş Eğitim Merkezi'nde engelli çocuklarımızı üretime kazandırma çabasını, yine hırsızlar sekteye uğratıyor. Okulun bilgisayarları, DVD çaları götürülüyor. Bir de Bornova'da bakkaldan çikolata gasp ediliyor.
Nedir tüm bu olayların ardındaki gerçek? Emniyet çalışanları elinden geleni yapsa da, "bir baş" olmayınca, bir emniyet müdürü hala İzmir'e atanmayınca, kent ‘başıboş' gibi algılanıyor. Türkiye'nin diğer illerindeki provakasyonlara benzer olaylar İzmir'de gerçekleşirse, bunun hesabını kim verecek?
TOBB'da Koordinatörlük göreviyle taltif edilen eski Vali Yusuf Ziya Göksu'nun gidişini düşünüyorum. Bu başsızlık, Göksu'nun akrabası İçişleri Bakanı Sayın Aksu'nun İzmir'e özel bir tasarrufu mu acaba? Değilse, ne peki o zaman?
İzmirliler, bizim kuşağın iyi bildiği, Osmanlı'nın Sherlock Holmes'ü yazar Ebüssüreyya Sami'nin 1913'te kaleme aldığı, ilk Türk polisiye roman dizisi "Hafiye Amanvermez Avni'nin Serüvenleri"ni okuyarak mı, asayiş sorunlarına çözüm bulacak yahu?
İzmir'in emniyet sorunu bende "gaz yaptı". Kent; "gazını alacak", gerçek bir polis müdürünü dört gözle bekliyor. Bakalım "Avanak Avni"ler mi gelecek, yoksa, "Amanvermez Avniler" mi? Hepinize güvenli haftalar.
NOT: Her emniyetçi, Merkez Kitaplar'dan çıkan Amanvermez Avni'nin Serüvenlerini mutlaka okumalı.