O hikayedeki "MAL" biziz!..
Yazar: Agah Agamemnon
Mal varlığı atışmasıdır, aldı başını yürüdü. Peki, belediyelerde durum nedir? Tüm il, ilçe ve beldelerde; başta belediye başkanları olmak üzere, belediye meclis üyelerinin ve siyasi parti başkanlarının, mal varlıklarını açıklaması şart. Ve tabii ki, İzmir'de medya yöneticilerinin de mal varlıklarını açıklaması gerektiğini düşünenlerdenim. Doğru, İzmir'de siyasetten medyaya çok sayıda "mal" var, buna bir şey diyeceğim yok. Kurumlarındaki çok sayıda emekçi asgari ücrete ya da biraz üstünde maaşla çalışmaya talim ederken; yüzlerce milyarlık yat - kat - arsa - cip - villa yatırımı yapan yerel yöneticiler ve medya yöneticileri kimlerdir? Var mıdır böyleleri? Eğer varsa, bu gibilerinin parti liderlerinin mal varlığı ile ilgili atıp tutma hakkı saklı mıdır? İzmir siyaset, yerel yönetim ve medya dünyasının "un akıtan vicdan çuvalları"na sahip, sözde temiz yorumlarıyla "ipe un seren" isimleri; Başbakan Tayyip Erdoğan'ı eleştirebilir mi?
Biz tüm bunları, bir tartışma konusu olarak İzmirlinin gündemine sunalım da; Balçova siyaset dünyasından yıllanmış bir "borç varlığı" hikayesini anlatmaya koyulalım isterseniz:
***
Mart 2004 Yerel seçimlerinde pek çok ilçede olduğu gibi, Balçova'da da adaylar yarışmıştı. İpi göğüsleyen CHP adayı Mehmet Ali Çalkaya olmuştu. Daha önceki iktidar döneminden hesaplarında biriken hazine yardımları nedeniyle, Türkiye'nin en zengin partisi Demokratik Sol Parti'nin adayı ise, ‘mühendis' olarak lanse edilen Levent Çoban idi. Levent Çoban da, seçimler sürecinde çalıştı, ancak rüzgarın DSP'den yana esmesi o dönem için imkansız olduğundan muvaffak olamadı. Kendisine propaganda süreci boyunca Balçova'da birkaç yerde rastlamıştım, temiz - dürüst ve Ecevit'in kamuoyundaki imajına uygun bir aday olarak aklımda kalmıştı Çoban. Eğitimli ve bilgili, ancak siyasette pişmesi gereken bir isim olarak düşünmüştüm onu.
Aradan bu kadar zaman geçti, neden o dönemlere gittiğimi düşünenlere verilecek yanıtım bundan sonraki cümlelerde saklı. O dönemde DSP'den kopan isimleri parti içinde tutmaya çalışan ve partisini satmayan Mehmet Çümen gibi, bu dönemlerde siyaset dünyasında bulunması zor sadakate sahip deneyimli bir ismin yönlendiriciliğinde çalışmıştı DSP adayı Çoban.
Çoban'ın o dönemde unuttuğu bazı konular var. Maalesef, bunu hatırlatmak yine bana düşüyor. DSP adayı Çoban, 2004 yerel seçimleri döneminde, kişisel bazı harcamalardan kaynaklanan borçlarını unutmuş. Örneğin, seçimi kaybettiği 29 Mart 2004 akşamı belki de efkar dağıtmak için bakkalından aldığı rakı ve tekel ürünleri başta olmak üzere; çeşitli kalemlerdeki borçlarını hala ödememiş. Ben, çok sayıda hipermarketin boyunduruğunda yaşama savaşı veren mahalle bakkallarının var olması gerektiğini düşünen bir "eski toprak" olarak; Levent Çoban'a -mutlaka yoğunluktan unuttuğu- bu borcunu ödemesini öneririm. Çünkü, DSP Balçova İlçe Teşkilatı; önümüzdeki genel ya da yerel seçimlere şimdiden hızla hazırlık yapma sürecine girmişken, bu konunun toparlanma sürecindeki bir partiyi yaralayacağı kanaatindeyim.
Levent Bey mühendismiş gerçi, hesabını kitabını bilir; ama nasıl oldu da bakkalına olan borcunu ödemeyi, bunca zamandır unuttu, aklım almıyor!..Eğer Çoban'ın işleri kötüyse, onu da anlayabilirim. Çünkü AKP hükümeti her şey iyi dedikçe, bizim cebimizdeki para o ölçüde küçülüyor. Çok sayıda mimar-mühendis, projesizlikten iş yapamıyor. Bu durumda, DSP Balçova İlçe Örgütü bir imece oluşturup, Sayın Çoban'ın borcunu ödeyebilir.
***
Halk arasında bir laf vardır, "Sağdan yürü para bulursun"… Bunu "Soldan git para bulursun" olarak söyleyenler de var. Demek ki bunun, mal varlığı tartışmasında gerçek bir karşılığı varmış. Gerek merkezi gerek yerel, gerek sağ gerek sol tüm iktidarların yollarından yürüyenler bir şekilde parayı bulmuşlar. Sormak gerek "ulan"lı konuşan bakanlara ya da "dur durak bilmeyen" belediye başkanlarına: "Bu halkı mal yerine mi koyuyorsunuz? En büyük varlığınız halkınız mı?"
Torunun çok sevdiği, Avrupa Yakası dizisinin "Buhran Bey" karakteri Tiyatrocu Engin Günaydın'ın "O Hikayedeki Mal Benim" oyununa gitmiştik. Siz de İzmir'e gelirse mutlaka gidin. Sanıyorum, iki haftadır tartışılan "Mal Varlığı Hikaye"sindeki ‘mal', bizden başka kimse değil!...
Hepinize iyi haftalar…