Medya Muhabirini Anımsıyor
Yazar: Ãœmit Otan
Åžu muhabirlik neymiÅŸ de haberimiz yokmuÅŸ. Yani Fatih Altaylı Sabah’ın başına geçmeseymiÅŸ muhabirliÄŸin ne menem bir ÅŸey olduÄŸunu öğrenemeyecekmiÅŸiz. Aynı gazeteden Hıncal Uluç da döktürmüş. Ä°nsan gülmeden ve de sormadan edemiyor: Gazetelerde muhabir mi kaldı? “Büyük medya”nın kurduÄŸu haber havuzları neyinize yetmiyor? Muhabiri kurtarmaktan söz edenler sendika lafını neden ağızlarına almıyor?
Bırakın çalışanlarınız örgütlensin, sendikalarına üye olsunlar, gerisi kolay. O zaman muhabirleri kurtarmak için ortaya bir adam çıkmasına gerek kalmayacak. Muhabiri, gazeteciyi niye birileri kurtarsın ki? Peki ileride o kurtarıcıların elinden muhabirleri kim kurtaracak?
Geçen gün, “büyük medya”da uzun yıllardır muhabirlik yapmakta olan bir dostum aradı. Çaresizlikten kıvranıyordu. Bin YTL maaşının yarısının kiraya gittiÄŸini, üniversiteye hazırlanan çocuÄŸunun kurs parasını da verdikten sonra sefilleri oynadıklarını belirtip, “Gidecek yerimiz yok, baÅŸka bir iÅŸ yapmamız olanaksız. Yaşımız da ilerledi. BoÄŸulur gibi oluyorum çaresizlikten” diyordu…
Fatih Altaylı’nın muhabirlerle ilgili yaklaşımları internet sitelerinde yer almaya baÅŸlayınca gelen yorumların çoÄŸu, “Bari ÅŸu süründüğümüz maaÅŸlar düzelsin” türündendi. Altaylı’nın söylediklerinin tümü gerçekti. Evet muhabir yıllardır unutulmuÅŸ, yok sayılmış, süründürülmüş, “yedek parça” vazifesi görmüştü. Bütün ağırlık köşelere verilmiÅŸ, tabii paralar da. Muhabirlere ise “ölen ölür kalan saÄŸlar bizimdir” düşmüştü.
Gazeteciyi bir “kurtarıcıya” mahkum eden bu sistem, bir dakikada yerle bir edilemez mi? TGS aylardır TeÅŸmil Kararnamesi’nin onaylanması için çaÄŸrı yapıyor. Kimseden “tık” çıkmadı. Gazetelerde haber olamadı. Ä°nternet medyası olmasa gazeteci milleti de zor duyacaktı. Devletin Anadolu Ajansı’nda imzalanmış Toplu Ä°ÅŸ SözleÅŸmesi’nin 27 gazete, televizyon ve haber ajansında da uygulanmasını istiyor Türkiye Gazeteciler Sendikası. Hepsi Bu. Yapılan çaÄŸrının bir bölümünü buraya da aktarayım, belki görmeyen bilmeyen gazeteci dostlar vardır; belki, muhabirlere her gün fırça atan Hıncal Uluç’a da bir yararı dokunur:
“21 Aralık 2004 tarihinde TEÅžMÄ°L baÅŸvurusunda bulunduk. Talebimiz, Yüksek Hakem Kurulu’nda karara baÄŸlandıktan sonra onay için Bakanlar Kurulu’na gönderildi. Ancak aradan geçen zaman içerisinde, birçok düzeyde yaptığımız giriÅŸimlere raÄŸmen, TEÅžMÄ°L kararnamesi hükümet tarafından onaylanmadı. Siyasi iktidarı, yasanın kendilerine verdiÄŸi onay yetkisini daha fazla suiistimal etmeden ve keyfi tutuma son vererek bir an önce TEÅžMÄ°L kararnamesini onaylamaya çağırıyoruz. Siyasi iktidarın bu kararı, özgürlükçü söylemlerindeki samimiyeti de ortaya koyacaktır. Zira basın ve ifade özgürlüğü, basın emekçilerinin, hem devletin hem de medya patronlarının siyasi ve ticari amaçlı müdahalelerinden uzak tutulmasıyla güvence altına alınabilir.”
Hükümet, devletin ajansında çalışanlara verilen hakların diÄŸer medya çalışanlarına da verilmesini öngörecek kararnameyi neden imzalamıyor? Devlet veriyor da “büyük medya” patronları neden yan çiziyor?
Muhabir toplu sözleÅŸmeli sendikal güvenceye kavuÅŸtuÄŸunda, bir “kurtarıcıya” gerek kalmayacak. Avrupa BirliÄŸi’ne girme yolunda ahkâm kesen köşe yazarları, bunun örgütlü toplumdan geçtiÄŸini bilmiyorlar mı? Peki bir tek Allah’ın kulunun, “Yav kardeÅŸim, örgütsüz bir gazeteci topluluÄŸu, örgütlü bir toplumla ilgili nasıl haber yapabilir” diye sormak akıllarına gelmiyor mu?
Muhabirleri “kurtarmak” için Fatih Altaylı’lara ya da baÅŸka birilerine gerek yok. TeÅŸmil kararnamesi imzalansın, gazeteciler sendikalarına üye olsun, örgütlü bir topluluk haline gelsin, gerisi kolay. Bana inanmıyorsanız, açıp arÅŸivlere bakın. Tüm medyanın sendikalı, örgütlü olduÄŸu yıllarda acar muhabirliÄŸin nasıl yapıldığını görün.
Fatih Altaylı’ya bir teÅŸekkür borcumuz var: Muhabiri ve gerçek gazeteciliÄŸi yeniden anımsattığı için…