Bu ifadeleri silemeyeceksiniz
Yazar: Serap Dikmen Ahmetoğlu
Türkiye’nin Başbakanı, dolayısıyla İzmir’in de Başbakanı.
Ancak bizim Başbakan, İzmir’in Başbakanı gibi davranmıyor.
"Gavurluğumuzu" bir yana bırakın, üvey evlat gibi davranıyor.
Her fırsatta bizi kucaklayan değil de iten sözler sarf etmekten kendini alamıyor.
Nedeni gayet basit:
Son seçimlerde arkasına aldığı rüzgar İzmir’e uğramadı, partisi bu kentte sınıfta kaldı.
Son olarak, hafta sonu İzmir’e geldiğinde garip laflar etti Başbakanımız.
"İzmir ile ilgili bazı yakıştırmalar vardır. İzmir ilk seçimde bu yakıştırmaları, bu ifadeleri silip atacaktır. Biz zaten bu yakıştırmalara hiçbir zaman inanmadık. Yarın da inanmayacağız."
Herkes "Gavur İzmir" deyişine atıfta bulunulduğu konusunda görüş birliğine varırken Başbakanlık’tan yapılan açıklamada "İzmir’in solun kalesi" olduğu yönündeki söylemlerin kastedildiği vurgulandı.
Ancak bu açıklamayı kaleme alanlar bir gerçeği atlamış. İzmir’de sol oyların çoğunlukta olması, bir yakıştırma değil ki, bir realite. (Bakınız: Seçim sonuçları)
Dolayısıyla açıklama kendi kendini çürütüyor.
Kastınız bu ise bile Sayın Başbakanım, İzmir’in ilk seçimde bu "yakıştırmaları" (yani realiteyi) silip atacağı konusunda ise"daha çok beklersiniz" diyeceğim size.
Özellikle de yerel seçimler öncesinde "Adayımızı seçerseniz Maliye Bakanınızı mutlu edersiniz" gibi sözlerle aba altından sopa göstererek sindirmeye çalıştığınız bu kentin çağdaş insanlarının gözünü korkutmaya, iktidar gücünün bile yetmeyeceği açık saçık beyan edilmişken.
Bu kentin insanlarının kalbini her fırsatta kırmayı kendinize iş edinmişken. Biraz zor...
"İnsanoğlunun hafızası zayıftır, unutur" gibi bir düşünceyle güzel ve çağdaş kentimizle ilgili gaflarınızı sürdürmeyi planlıyorsanız, sizi uyarmalıyım, İzmirli unutmaz.
"Gavur İzmir" e gelince.
Helen Uygarlığı’nın önemli izlerini saklayacak kadar eski bu toprakların tarihi. Bunun için mi gavuruz?
Batı uygarlığının ilk anıtsal destanı İlyada’nın yaratıcısı Homeros hemşehrimiz, yoksa onun için mi?
M.Ö.650-545 yılları arasında İon uygarlığı sırasında İzmir’in Akdeniz ticaretinde önemli bir rol oynaması, hatta döneminin en ileri kültür merkezlerinden biri haline gelmesi midir İzmir’i gavur yapan?
Osmanlı döneminde bile, örneğin 1726’da "bir ulus zengini" halini alması mıdır İzmir’in suçu. 80 bin Türk, 2 bin Yunan ve Ermeni, bir o kadar da Musevi’nin bulunduğu, büyük ticaretle uğraşan her ulustan ve inançtan, dinlerini özgürce yaşayabilen Frenk veya Avrupalı Hıristiyanları da kucaklayan kimlik midir bu "gavurluğun" sebebi.
Yoksa her zaman olduğu gibi 2000’li yıllarda da çağdaş yaşam ve düşünce biçimimiz ve bu şekilde yaşama konudaki ısrarımız mı bizi "gavur" yapıyor.
Sizler çok iyi biliyorsunuz sevgili İzmirliler.
Ama bilmeyenler var.
"Gavur İzmir" Aydınoğlu Mehmet Bey’in Kadifekale’yi alıp Liman Kalesi’nin Cenevizliler’de kalması sonucu bu bölgeye verilen addır.
Yani İzmir düşmanlarının buldukları her fırsatta bu kenti aşağılamak için kullanabilecekleri bir sıfat değildir. Tarihte bu şekilde kullanılmamıştır.
Son bir hatırlatma:
Bağımsızlık Savaşı’nda düşmanın denize döküldüğü kenttir İzmir. Bu kent insanları dinine, diline göre ayırmaz ama vatanına, namusuna kasteden düşmana gereken cevabı gözünü kırpmadan verir.