Esnafla İç İçe Bir Kaymakam

Esnafla İç İçe Bir Kaymakam 2005-12-11 00:00:00

Yazar: Agah Agamemnon

Oldum olası herkesle herkes olan, ‘her devrin adamı’ sıfatıyla yaşamlarına anlam katanlara tav olmuşumdur. Devir AKP devri, bölgemin sanayicilerinin başı, Başbakan’ın "Ülkemi pazarlıyorum" açıklamalarına destek çıkmak adına "Ben de bölgemi pazarlıyorum" diyebiliyor. Veyahut adına EBSO denilen bu kuruluşun Gıda Komitesi’ndeki fikri ve vicdanı hür (!) üyesi, AKP’nin akıllara şeriatı getiren uygulamalarından biri "helal gıda" sertifikası girişiminin ne kadar da önemli olduğunu açıklamış. 200 milyar dolarlık pazardan pay almak için, "helal gıda" sertifikasının şart olduğunu söylemiş. İleride bir gün birileri, EBSO’nun içki servisi yapılan Sanayici Kulübü’nü kapatmaya geldiklerinde bu "fikri hür" sanayici ne yapacak acaba, merak ediyorum. İstiyorsa, açıklamalarıyla yönetenlerin ekmeğine yağ sürmeye devam edebilir!

***

Memleketin her şeyini satma heveslisi bazıları, halkın yediğine, içtiğine karışmayı "kırmızı çizgili sokaklar" belirlemeyi kendilerine görev sayarken; şebeke suyundan kaynaklı ishal salgınından kıvranan bazı şehirlerimizin tuvaletlerinden yükselen sesleri duymazdan geliyor. Sen vatandaşın yediğine, içtiğine, giydiğine karışmayı görev bil; ama iş taharet boyutuna gelince suspus kal, "ses kabızı" ol. Yakında sorumluluk savmak için su depolarını da satmak akıllarına gelir diye korkuyorum. Tarama sürecinde, AB bekleme odasında tuvalet olmadığını hatırlatsam, acaba sorunu çözerler mi?

***

Tarih 5 Haziran 2002, saat 10.16, yer Çiğli. Üsteğmen Oğuz Yenen uçuş sırasında meydana gelen bir arıza nedeniyle şehit oluyor. Sıradan bir kaza haberi gibi yansıyan bu olay, aslında bir subayın halkın parasıyla satın alınan devlet malı F-16’sını düşürmemek için gösterdiği çaba nedeniyle hayatını kahramanca feda etmesinden başka bir şey değil. Çünkü 1994’te teğmen olarak Hava Harp Okulu’ndan mezun olan Oğuz Yenen’in hayat felsefesinde, "Halkın alın teriyle ve kanıyla alınan her şeye sahip çık" mantığı yatıyor. Şırnak’ta PKK’nın saldırısıyla şehit düşen 4 askerimizin cenaze törenlerindeki hüzün ve feryatlarla dağlanan yüreğimin acısı; devletin malına sahip çıkmak için canını ortaya koyan "genç subayımız"ın kahramanlık hikayesini pazar günkü Milliyet’te okuduğumda azıcık da olsa dindi. "Babalar gibi satan" ve "Ülkesini pazarlayan" bazılarının, Oğuz Üsteğmen’i anlaması imkansız. Nedeni, geride bıraktığımız hafta şehit olan askerlerimizden Halil Kömür’ün babası Ahmet Kömür’ün cenaze töreninde söylediklerinde saklı: "Bize bir şey olmaz, Türküm diyemeyen Başbakan utansın..."

***

Balçova Ata Caddesi’ni, geçen hafta Sayın Kaymakamımız şereflendirmişler. Ne güzel, halkla iç içe bir Kaymakam, özlemiştik. Ama Sayın Ünal Erdoğan’ın özellikle ziyaret ettiği yer dikkatimden kaçmadı: Pek çok Balçovalının düğün alışverişini yaptığı Diyarbakır Kuyumculuk. Gerçekten mert bir tüccar olan Zülküf Bey ile acaba neler konuştu sayın Kaymakam? Ya da son dönemde, döviz-bono-fondan çok daha iyi getirisi olan altın piyasasından mı söz ettiler, bilemiyorum. Sahi, Zülküf Bey’in, hemşerisi İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu ile akrabalık ayarında bir aile dostluğu yok muydu yahu? Balçova esnafının kapısını çaldığına pek tanık olmadığımız Sayın Kaymakamımızı Diyarbakır Kuyumculuk’a sürükleyen neden, bu olmasın sakın? Yok canım! Belki bir yakını evleniyordur, bir tanıdığının çocuğu sünnet oluyordur, cumhuriyet altını almaya gelmiştir. Kim bilir?

***

Daha önce yazdığım, İTO’nun Kadifekale’ye diktiği 121,5 metrekarelik dev bayrak, şiddetli rüzgar nedeniyle yine yırtılmış. Bunun üzerine sağlam bayrak kumaşı için Ar-Ge çalışması başlatılmış. Sevgili Ekrem Demirtaş, bir iş yapacaksan tam yapsaydın keşke. Bak şimdi, sadece bu bayrak nedeniyle İzmir’in kendi çıkarları için ‘mucitlikte sınır tanımayan’ televizyon gazetecilerinin; mucit yarışmasına "meze" olabilirsin. Çıkar bir ilkokul çocuğu, sağlam bayrak kumaşını icat eder, birinci olur, söylemeye dilim varmıyor ama vallahi ekranda "maskara" ederler adamı bu mucit televizyon gazetecileri. KArA çalarlar sonra sana, BeLden aşağı vururlar; sana bu salvolara karşı şimdiden önlem almak YArAşır.
Baştan söyleyeyim; ben MAYAlı içkileri sevmem. Şunca yaşıma rağmen, Ramazan dışında her İzmirli gibi afiyetle rakı içerim. Allah ne verdiyse, mezeleri de eksik olmaz. Türkiye içki yasağını tartışırken, üretimini gerçekleştirdiğin-üstelik İTO’dan iki madalya sahibi-rakının reklamını yapman bir İzmirli tavrı, takdire değer. Ama, sen Kadifekale Polis Karakolu’na gerektiğinde değiştirilmek üzere 80 bayrak bıraksan da, en sağlam kumaştan yapılmış bizim bayrağımızı orada dalgalandırmazsan; rakı firmanın düzenlediği Türkiye’nin ilk ve tek meze yarışması "En Kral Meze"de birinciliği kimseye bırakmazsın. Benden söylemesi. Hepinize iyi haftalar...