Köyümün yeşili nerede?
Yazar: Işık Teoman
İstanbul, Ankara gibi büyük kentlerden gelen arkadaşlarımız İzmir’in sessizliğinden söz edip duruyor. Hatta çok uzun süredir İzmir’e uğramayanlar pek bir şeyin de değişmediğini sanki İzmir’de takvim yaprağının hiç koparılmadan bırakılmış ve aynı tarihte yaşanıyormuş hissi verdiğini anlatıyorlar.
Ben de haklı olduklarını ama o kadar da uzun boylu olmadığını anlatmaya çalışıyorum. Yani bir de diyorum ki: "Siz o zaman Londra veya Avrupa’nın herhangi bir kentine gidin. Öyle on, yirmi falan değil uzun ömürlü iseniz 30 yıl sonra tekrar gidin. Caddedeki aynı direğin yerinde durduğunu göreceksiniz. Belki de sadece lambası değişmiş olabilir."
Tabiî kentler zırt pırt kabuk değiştirmez ki. Keşke Birinci Kordon, Güzelyalı ve Karşıyaka’daki canım yalılar yerlerinde dursaydı da! Bu türdeki yazılar çok yazılıp çizildiği için buraya kadar....
Kentler, caddeleriyle, bulvarlarıyla, sokaklarıyla, tarihi yapılarıyla, parklarıyla, yeşil alanlarıyla, sanatçılarıyla, yazarlarıyla ve şairleriyle anılırlar, hatırlanırlar. İzmir’e uzun süredir gelmeyen ve tepkilerini dile getiren arkadaşlar bunları hatırlasınlar yetmez mi?
İzmir’in kabuğu değişecek mi? Sanmıyorum. Bu saatten sonra artık yapılacak tüm eklentiler ve yapılar kente çirkinlik katmaktan öteye geçemez. Şimdi Konak Meydanı’nda yapımı sürdürülen viyadük. Kente çok mu güzellik katacak; kentin vizyonunu mu değiştirecek sanki.
Bir de komik olaylar yaşanıyor tabi. Uzun yıllardır İzmir’e gelmeyen yakın bir dostumla Mustafa Kemal Sahil Bulvarı’nda yürüyoruz. Rahmetli Ahmet Piriştina döneminde dikilen palmiyeleri gösterip,"Bunlar ben giderken dikilmişti; ne kadar hızlı boy atmışlar."demez mi!
Neyse, gelelim İzmir’in köy konusuna. İzmir köy mü? Ben İzmir’de doğup büyüyen ve yaşayan biri olarak kentimden çok memnunum. Sadece İzmir’in yeşili eksik. Köylerde yeşil daha çok olmaz mı? İzmir köy ise yeşili nerede?
Kentlerin planları yapılır; yapılırken de elli ve yüz yıl sonrası düşünülür. Büyük Atatürk’üm Ankara’nın imar planları çizilirken bugünleri düşünmüş. Üzerinden kaç sene geçti. Ne kadar büyük düşünmüş ki Ankara bu konuda pek sıkıntı çekmiyor.
İzmir pek değişmiyor. Değişmesin köy gibi kalsın. Ama köyümün yeşili eksik kalmasın.
Geçtiğimiz hafta yaşam arkadaşım Ayşe ile baş başa Kavacık’a gittik. Asfalt yoldan giderken "Hadi ormana dalalım!"dedik.
Üç beş dakika gittikten sonra çam ormanlarının içinde güzel keyif yaptık. Orman içindeki yolu izleyerek geri dönmeye başladık. Canım çam ormanlarının arasından gittikçe İzmir yüzünü gösteriyor. Beton bloklar, apartmanlar, yer yer sıkışıp kalmış yeşil alanlar.
Ama ben yine de İzmir’in bu köy havasını seviyorum. Çünkü artık Anadolu köylerinde de apartmanlar boy göstermeye başladı. Biz İzmir olarak çoktan apartmanlaştık. Köy olmayı hak ettik. Ama köyümün yeşili nerede?