Yeni merkez üssü : Başkan koltukları
Yazar: Agah Agamemnon
Yurt dışı gezileri pek çok belediye ve şirket için, ballı lokmadır, tadından yenmez. Hele hele bunlar, Kıyı Ege Belediyeler Birliği gibi bir üst yapı kurumunun önderliğinde, belediye başkanları ve meclis üyelerinin cümbür cemaat katıldığı geziler olursa, meşruluğu da tartışılmaz olur.
Nitekim; başta Balçova Belediye Başkanı Mehmet Ali Çalkaya ve Narlıdere Belediye Başkanı Abdül Batur olmak üzere; Güzelbahçe Belediye Başkanı Ertan Avkıran ve Karşıyaka Belediye Başkanı Cevat Durak'ın da katıldığı Prag ve Viyana Gezisi, bu 'sözde meşru' gezilere örnek. Düşünün, görevlerinizi yaptığınız kent, siz yola çıkmadan depremlerle sallanmış; bilim insanları "Sarsıntılar sürecek" diyor; ama başkanlık forsunuzu, vekillerinize devredip yola koyuluyorsunuz.
Örneğin Balçova'daki vekil, başkanlık forslu araçla, fısıltı gazetesinin herkesi altüst ettiği Cuma gecesi saat 23.00'te, Teleferik Mahallesi'ndeki evlerinde duramayan vatandaşlara el sallayıp geçiyor. Başkanlık forsunu, halk nezdinde, makam aracından aşağıya bile inmeden lekeleyen bu şahsı; herkes Çalkaya sanıp, ta Viyanalardan Praglardan kulaklarını acı acı çınlatıyor. Vekil Başkan'ın vatandaşa sonradan yolladığı (kişi başına bir tane bile düşmeyen) odunları, Çalkaya'yı ilk görüşünde nasıl kullanacağını ben tahmin bile etmek istemiyorum!.
Nasıl, 'sorumlu belediyecilik' bu böyle? Hangi 'sorumlu makamın' işleyişinde böyle bir kaide var, nasıl bu kadar rahat olabiliyorsunuz? Başkansanız padişah mısınız bre yahu! Milletvekilleriniz bile sizi topa tutuyor. Hangi akla hizmet; Viyana'da Türk Kuşatması mı var da, siz ilçelerinizi 'gemiyi ilk terk edenler gibi' bırakıp gidiyorsunuz? Pakistan kadar ilgi bekleyen, ama bu geziyi görmezden gelen 'basın'a söyleyeceklerimi ise, burada söyleyemem. Bir de, Türkiye'nin 'Deprem Tarihi'nin aynasında geçmiş dönemde yapılan gezilere şöyle bir bakalım. Eskiden ne kadar anlamlı ve sonuç getiren verimli geziler yapılırmış; bir ders alalım.
***
Fransızların önerisiyle 1868 yılında hava tahminlerini belirleme amacıyla kurulan rasathanenin başına Kumbari Efendi tayin edilmiştir. Burada, meteorolojik, jeofizik ve sismolojik rasatlar yapılmıştır. Ancak rasathanenin 'deprem ölçer cihazı' yoktur.
1894 Büyük İstanbul Depremi ardından Osmanlı Hükümeti, deprem ölçme konusunda alet eksikliği tespitiyle, Avrupa'daki merkezlerde elçileri ve görevlendirdiği temsilcileri aracılığıyla hızlı araştırma süreci başlatır. Bu süreç, depremlerin kaydedilmesine yönelik aletin en mükemmel cinsi, fabrikası ve fiyatı hakkında araştırma yapılmasını, gerekirse yabancı uzmanların davet edilerek istihdamını da kapsamaktadır. Roma elçisinden gelen bilgiye göre, en mükemmel sismograf aletinin Roma'da olduğu, ancak 4 ayda imal edileceği ve fiyatının 3000 frank olduğu tespit edilir. Sultan 2. Abdülhamit, aletin Roma'dan alınmasına karar verir.
Ayrıca, Roma Rasathanesi Deprem Şubesi Müdürü İtalyan Sismoloğu G. Agomennone (adaşım sayılır) İstanbul'a çağırılır. Agomennone, Türkiye'de sismoloji adına hayırlı işler yapar; İstanbul'da sismograf kurarak iki yıl çalıştırır, sismometreyi gençlere öğretir, "Osmanlı İmparatorluğu Zelzele Servisi"ni kurarak 1894 ve 1895 yılları arasında sismik notları içeren ilk bültenleri yazar. Padişah bununla da yetinmez, Atina Rasathanesi Müdürü Egenitis'i İstanbul'a davet eder, araştırma için özel vapur tahsis eder. Egenitis, Türkiye'nin ilk jeofizik haritasını hazırlar; bu haritaya göre depremin en şiddetli hissedildiği ve tüm binalarının yıkıldığı 1. Bölgesi Adapazarı, İzmit, Gebze, Kartal, Küçük-Büyük Çekmece, İstanbul Merkez, Marmara Denizi'nin bir kısmı, Karamürsel ve Sapanca'dır. Bu hat, aynı zamanda 17 Ağustos Depremi'nin de gerçekleştiği hattır. İlk kez bir Yunan Bilim Adamı tarafından yıllar önce çizilen bu haritayı rafa kaldırmışız. Tek başarımız (!); ders almama ve boş verme alışkanlığımızı, elimizdeki veriler ışığında bile felaketlere karşı önlem almama kör cesaretimizi başarıyla sürdürmemiz. Ya da Agomennone ve Egenitis'in yaptıklarına kıyasla incir çekirdeğini doldurmayan gezilere çıkmak?
***
Şimdi soruyorum salına salına gezen, İzmir'in güzel ilçelerinin değerli belediye başkanlarına: Siz de Viyana ve Prag turlarınızdan bilimsel araştırmalarla mı döndünüz, Viyana Rasathanesi'ni mi gezdiniz, kendi (kalıcı) deprem ölçme istasyonlarınızı kurmak için önemli girişimlerde mi bulundunuz? Ya da Prag'ın deprem senaryosu üzerine araştırmalar mı yaptınız?Yoksa Viyana'da ay çöreklerini mi indirdiniz mideye. Ben bu tabloda, Cumhuriyet Bayramı'nı nasıl kutlarım yahu?