UÄŸur Yüce Avrupa BaÅŸkanlığı’na aday
Yazar: Reşat Yörük
Kamuoyunun daha çok EGEV’in geçmiÅŸ dönem baÅŸkanı olarak tanıdığı, ancak koltuÄŸunda DEÄ°K Türk-Ä°sviçre Ä°ÅŸ Konseyi BaÅŸkanlığı, Türk-Belçika Ä°ÅŸ Konseyi BaÅŸkanlığı, Türkiye Bilim ve Teknoloji Ãœst Kurulu üyeliÄŸi, Ä°zmir Ä°sviçre Fahri KonsolosluÄŸu ve Avrupa Komisyonu Euro-Med Stratejik Planlama Komite ÃœyeliÄŸi gibi pek çok görevi taşıyan UÄŸur Yüce, hepimizi onurlandıracak bir görev için aday gösterildi: Avrupa Teknoloji GeliÅŸtirme BirliÄŸi BaÅŸkanlığı…
2000 yılından bu yana Avrupa Teknoloji GeliÅŸtirme BirliÄŸi’nde yönetim kurulu üyesi olarak görev yapan Ä°zmirli iÅŸadamı, birliÄŸin 25 Kasım tarihinde yapacağı baÅŸkanlık seçimi için Türkiye tarafından resmen aday gösterildi.
Aslında Yüce’nin adaylık süreci yeni deÄŸil. En azından 4 aydır bu konu gündemde ve her görüşmemizde UÄŸur Bey, “Aman bekle ha! Yazmak için henüz erken” dediÄŸi için bekliyorduk. Sonunda iÅŸ nihayet “resmiyet” kazandı da, biz de yazabildik.
Gelelim iÅŸin perde arkasına…
TÃœBÄ°TAK, KOSGEB ve Türkiye Teknoloji GeliÅŸtirme Vakfı tarafından adaylığı açıklanan Yüce’nin, baÅŸkanlık için ÅŸimdilik Ä°rlandalı ve Macar rakiplerle yarışacak. Ancak aylar öncesinden Fransa ve Norveç’in UÄŸur Yüce’nin gayriresmi adaylığını gündeme getirip destek vermesi, bu yarışta onu rakiplerinden bir adım öne çıkarıyor. Hatta Macar rakibin Yüce’ye “iÅŸbirliÄŸi” önerisinde bulunduÄŸu bile konuÅŸuluyor.
21 üyeli birliÄŸin baÅŸkanlığı için belirlenen teamül süresi 2 yıl. Bazı önemli kararlar mevcut, geçmiÅŸ ve gelecek baÅŸkanın bulunduÄŸu troyka tarafından alınıyor. Yüce’nin baÅŸkan adaylığı 2007-2009 dönemini kapsadığından, seçilmesi durumunda 6 yıl süreyle yönetimde söz sahibi olabilme imkanı doÄŸuyor. UÄŸur Yüce, merkezi Brüksel’de olan Avrupa Teknoloji GeliÅŸtirme BirliÄŸi Yönetim Kurulu BaÅŸkanlığı’na seçilmesi durumunda, birliÄŸin mali sekreteryasını Ä°stanbul’a taşımayı ve toplantıları mümkün olduÄŸunca Türkiye’de yapmayı planlıyor.
Åženez Erzik istifa!
Ä°zmir ekonomisinin duayen ismi rahmetli Mazhar Zorlu anısına Milliyet Gazetesi’nin düzenlediÄŸi halı saha turnuvasında ikinci maçımızı oynadık. (Ä°lk maçımızla ilgili yazıyı okuyup kalan maçlardaki performansımızı merak edenler vardır diye yazıyorum.)
Maçın skorunu söylemeden önce, UEFA’yı ÅŸiddetle kınadığımızı belirtmekte yarar var. Sen tut Fenerbahçe-Schalke maçını bizim maçla aynı güne al! Ãœstelik milyonlarca futbolseverin dört gözle beklediÄŸi bu iki karşılaÅŸmanın baÅŸlama saatleri arasında sadece 45 dakika var. VatandaÅŸ için elbette zor bir tercih… Sayın Åženez Erzik orada ne yapar, çok merak ediyorum. Tamam, Åžampiyonlar Ligi önemli bir organizasyon ama bizim turnuvayı da kimseye ezdirmeyiz yani!
Futbolseverlerin (hiç anlam veremediÄŸimiz bir nedenle) Fenerbahçe maçını tercih etmeleri, bizi derinden etkiledi tabii.. Tribünlerde umduÄŸumuz kalabalığı bulamayınca (en iyisi biz buna ‘hiç seyirci yoktu’ diyelim de, Ramazan mübarek günü yalan beyanattan günaha girmeyelim) oyun düzenimiz, konsantrasyonumuz bozuldu.
Seyircileri anladık da, bizim takımın yarı yarıya fire vermesi çok düşündürücüydü. (Zaten gelenlerin de üçte biri sakat, üçte biri ise iftardan tıka basa kalkmış huzurlu mümin görünümündeydi. Huzurlu ama göbekli…)
Bunca laftan sonra maçın sonucunu tahmin etmişsinizdir: Postu fena deldirdik.
Bu “ÅŸerefli” yenilgideki en büyük sorumlulardan birisi olarak, takım arkadaÅŸlarımdan özür diliyorum. Kale önündeki o müsait pozisyonları gole çevirseydim, belki iÅŸin ÅŸekli deÄŸiÅŸebilirdi. Ama kabul etmeliyiz ki; Altaylı Tahir, KSK’li Melih ve Dinamo Kiev’de oynadığını tahmin ettiÄŸim diÄŸer topçular (yani rakibimiz) çok koordineli, çok teknikti. 1958 yılında fırtına gibi esen Ä°sveç’in diagonal çıkışlı ve ofansta da defansta da kombine olabilen taktiÄŸini uygular gibiydiler. Hani bizim bir türlü beceremediÄŸimiz…
Her orta sahayı geçiÅŸimizde “ihtilal polisi” gibi yapışıp peÅŸimi bir türlü bırakmayan arkadaÅŸa da buradan teessüflerimi iletiyorum. Hayır bıraksa bir ÅŸey yapacağımdan deÄŸil, ama insan psiklojik olarak etkileniyor canım.
Ama maçın kilit adamları kalecilerdi. Bizim kaleci Ahmet, onca (8 veya 9’du, tam hatırlamıyorum) gol yemesine raÄŸmen, farkın 20 olmasını önledi. Bu arada 20. evlilik yıldönümü kutlamasını bırakıp maça gelmesi, Fenerbahçe maçı için bizi satan (!) takım arkadaÅŸlarımıza anlamlı bir mesajdı. (Gazeteden ÅŸimdi yıldız tablolar geldi, 10 tane yemiÅŸiz. Demek olayın sıcaklığıyla insan pek farketmiyor.)
Karşı takımın kalecisi ise National Geograpic’deki Afgan panterleri gibiydi mübarek! Maç bitiminde “kalecinin yaşı küçük” diye itiraz etseydik, 3-0 almıştık maçı.. Ama hadi neyse!..
Master’lık bizde kalsın!